Vatan Gazetesi Köşe Yazarı Reha Muhtar, dün köşesine çok çarpıcı bir yazı taşıdı. Bu yazı bir zamanlar dünyanın en büyük havayolu şirketlerinden birisi olan Amerikan Pan Am şirketinin de adının geçtiği bir filmin, Türk televizyonlarındaki gösterimi sırasında uygulanan sansürle ilgiliydi.
İşte Reha Muhtar’ın o yazısı…
"Pan-Am’ın neyi sansürlendi?
Bundan 10 yıl önce “Türkiye’de bunlar olacak... Hiç kimse de sesini çıkarmayacak...” deseler, “Hadi be sallamayın der” güler geçerdim...
Hayat ne kadar trajik ve çabuk değişiyor Türkiye’de...
On yıl önce bu olayların “komiği” yapılırdı bu ülkede...
Bizim gazetenin ayaklı bilgisayarı onuncu katın medar-ı iftiharı, Bay Zafer Mutlu’nun gözdesi Ahmet Altundal kardeşim, yaşananları mizah olarak görmüş olacak ki, Selahattin Duman’a anlatmaya çalışıyordu geçenlerde;
“Televizyonda Leonardo DiCaprio’nun oynadığı müthiş bir film vardı...
Ünlü dolandırıcı Frank Abagnale’nin hayatını anlatan ‘Yakala Yakalayabilirsen’ isimli film...
Orada dünyaca ünlü uluslararası havacılık şirketi Pan-Am’dan bahsediyor birisi...
Adam filmde Pan diyor, sonrası yok...
A’yla başlayan ikinci hece yok...
Kesmişler...”
Ahmet bunu mizah diye Selahattin Duman’a anlatıyor ama bu olay bir mizah değil bir felaket...
Daha doğrusu mizah içeren trajik ve komik bir felaket...
Pan American dünyanın en büyük hava yolları şirketlerinden biri...
Pan-Am’ın ikinci hecesi American’ın kısaltılmışı...
Dünyanın en büyük hava yolu şirketlerinden birinin hecesi kaldırılır mı koskoca filmden?
Ne yapsın televizyon yöneticileri?..
Televizyona uyarı ve kapatma gelmesin diye Pan-Am’ın ikinci hecesini Leonardo DiCaprio’nun filminde okutmuyorlar...
Bu Türkiye çağdaşlaştığı söylenen Türkiye’dir!..
Buna mizah demek mizahçılara hakaret...
Bir başka yapım ünlü Karayılan dizisi...
Fransızların Antep’i işgal ettiği günleri anlatıyor dizi...
Fransız komutan bir ara “Fransa’dan kendime Bordo ısmarladım...” diye bir laf ediyor...
Bu Bordo nedir çarşaf mı, nevresim mi?..
Bordo diye birşey mi var, bizim bilmediğimiz Fransa’dan ısmarlanacak?..
Bir süre sonra anlıyoruz ki, Fransız komutan, “Kendime Fransa’dan Bordo şarabı ısmarladım...” demiştir...
Fransa’da şarabıyla meşhur en önemli iki bölgeden biri Bordo...
Adam da Fransız komutan?..
Denizli’den yörük ayranı mı ısmarlayacaktı, ne yapacaktı Fransız komutan?..
Peki ne demek, “Fransa’dan Bordo ısmarladım...”
Bordo kentini mi ısmarlıyor ne yapıyor?..
Bu ne trajik bir zavalılıktır?..
Bordo şarabının adına tahammül edemeyen bir zihniyetin hangi demokrasiyle, özgürlüklerle, serbestliklerle, çağdaşlıklarla ilgisi vardır?..
Türkiye’de 10 yıl önce bu olaylar olsa, mizah niyetine komiği yapılır, saatlerce espiri üretilirdi...
Misal, “Adama bak Pan-Am’ın A...’ını götürmüş” diye...
Ya da “Baba sana kaç Urfa sipariş verelim...” gibi...
Eskinin komiği bugün Türkiye’nin gerçeğidir...
Boşuna yapılmaktadır Malezya, İran modeli tartışmaları Türkiye’de...
Türkiye kendi gerçeğinde, kendi kendine traji-komik bir hal almakta, kadınbudu köfteden, Pan-Am’a, Bordo şarabı lafından, dilber göbeğine kadar herşeyi hayatından, lügatından, günlük dilinden ve yaşamın gerçeğinden çıkartmaktadır...
Kendilerini entel zanneden zevzek danteller, bunlara bile ayılmamaktadırlar...
Pan-Am’ı telaffuz edemiyor, Türkiye televizyondaki bir filmde...
Bunlar özgürleştiğini söylemekteler Türkiye’nin...
Bordo şarabı demek yasak bir dizide Türkiye’de...
Bunlar demokrasinin geldiğini söylemekteler memlekete...
Bunlar görecekler Pan-Am’ı ama...
Az sonra!!!"