Türkiye’de Hava Saldırılarına Karşı Pasif Korunma Uygulamaları (2009’a kadar)
1/ Genel:
1907 Lahey Sözleşmesini imzalayan devletler arasında “hangi araçlarla olursa olsun savunmasız şehirlerin, köylerin, meskenlerin ve binaların bombalanması yasaklanmıştır” maddesi pratikte neredeyse hiç uygulanmamıştı. Yine 4.5.1925’te Cenevre’de yapılan uluslararası konferansta alınan karara göre hava araçlarından atılacak zehirli gazların, bakteriyel silahların savaşlarda kullanılması kesin yasaklanmıştı!
Sivil savunma, I.Dünya savaşından sonra, savaş silahlarının cephe gerisinde sivillere uzanan olumsuz etkilerinden (özellikle havadan gelebilecek) korunması, barış zamanında ise doğal afetlere (deprem, sel, yangın vb.) hızlı müdahale için örgütlenme ve alt yapı oluşturacak şekilde önce Avrupa ülkelerinde kademeli olarak devreye girmişti.
Atatürk 1935 yılı Meclis açılış konuşmasında, savunmadan bahsederken hava saldırılarına karşı sivillerin tedbirli olmasının önemini belirtmişti. Türkiye’de değişik zamanlarda farklı kurumlar tarafından pek çok talimatname, yönetmelik, tüzük, emir çıkartılmıştı. Ama en geniş kapsamlısı ancak 1958’de 7126 sayılı kanunla gerçekleşebilmişti.
2/ Türkiye’deki Uygulamalar:
İçişleri Bakanlığı 1935’te yayımladığı talimatnameyle ışık karartma denemelerinin valiliklerce başlatılmasını istemişti. Sonraki yıllarda sıkıyönetim nedeniyle Genelkurmay Başkanlığı da aynı konuda valiliklere emir yayınlamıştı. 3955 sayılı “Hava Taarruzlarına Karşı Korunma Kanunu” TBMM’de 27.5.1938’de kabul edilmişti.
Hava Taarruzlarına Karşı Korunma Nizamnamesi ve Pasif Korunma Talimatnameleri 1939’da yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Ayrıca Genelkurmay Başkanlığı, bütün illerde hava saldırısı riskine karşı ikinci bir emre kadar geceleri karartma uygulamasını başlatmış, sonradan hükümetin kararıyla peyderpey kalkmıştı.
Okullarda, kamu kuruluşlarında sivil savunma, hava saldırılarından korunma vb. konularda pek çok konferans verilmiş, radyoda programlar yayınlanmıştı.
1935’te henüz kurulan Türkkuşu Kurumu “Hava Tehlikesini Bilen Üye Ol” adıyla ücretli üyelik faaliyetini başlatmıştı: Aktif hava savunmasına destek amacıyla orduya uçak alımı için fon yaratmaktı. Bu programa pek çok ünlü ve politik şahıslar katılarak halk arasındaki popülerliği arttırılmıştı. Hali vakti yerinde olanlardan üyelik için yılda yirmi lira alınması planlanmıştı.
İstanbul, Ankara’da hava saldırılarına karşı aile (özel) ve genel sığınakların yapılması, hükümetin çeşitli organlarında tartışılmıştı. Ankara Valiliğince çıkartılıp gazetelerde yayımlanan bir genelgede “Bahçesi olan evlerde veya yakınında açık arazi, arsa bulunan binalarda yaşayanlar hava tehlikesine karşı koruma siperi kazacak veya kazdıracaklardır. Siperin derinliği 2 metre, üst açıklığı 1 metre, tabanı ise 80 cm’den az olmayacaktır. 15 gün içinde siper kazdırmayanlar hakkında gereken kanuni takibat yapılacaktır” ifadeleri yer alıyordu. Daha sonra büyük kentlerde sığınakları gösteren levhalar sokaklara asılacaktı…
1935’te planlamaya alınan gaz maskesi fabrikası, 1939’da ancak bitirilerek Mamak’ta faaliyete geçmişti. Başlangıçta Kızılay’ın yönetiminde olan fabrika, savaşın başlaması üzerine Milli Müdafaa Vekâletine devredilmişti. Memurlara zorunlu tutulan maskeler, taksitle altı liraya satılmıştı.
İstanbul için pasif korunma teşkilatına 8.000 kişi seçilmişti. Örneğin Yardımcı İtfaiye Grupları 18-59 yaş aralığı, Gaz Arama-Temizleme Grupları 18-60 yaş aralığı, Enkaz Kaldırma, Can Kurtarma Grupları 18-60 yaş aralığındaki erkek vatandaşlardan oluşacaktı. Sonradan yapılan değişiklikle kadın-erkek karışık gruplar uygulamasına geçilmişti.
II.Dünya savaşı ufuktayken Türkiye’de gazete ve dergilerde askeri hava savunma ile sivillerin pasif korunma önlemleri üzerinde yazılar sıklıkla çıkmaya başlamıştı. Savaşla birlikte bu konudaki yazılarda dilek ve istekler daha da yoğunlaşmıştı.
Savaş başlayınca basın gelişmeleri yakından takip etmişti. Örneğin Almanların Polonya’ya hava saldırısının etki ve sonuçlarını ayrıntılı inceleyen yazılar hemen gazete ve dergilerde yer almıştı. Özellikle savaşan taraf olmamasına rağmen Türkiye’nin askeri ve sivil savunma tedbirleriyle ilgili birçok yorumlar da yayınlanmıştı. Nitekim Peyami Safa bir gazete yazısında “Savaştaki hadiseler artık tek gerçeği ortaya çıkartmaktadır: Milli müdafaanın en mukaddes silahı havacılık olmuştur” diyerek durumun önemini vurgulamıştı. Yine Abidin Daver’in Haziran 1944’teki bir yazısında Almanların pilotsuz (parazit) uçaklarından bahsetmesi, gelişmelerin yakından takip edildiğinin bir ölçütüydü. Ayrıca gazetelerin kendi politikalarına göre destekledikleri Mihver veya Müttefiklerin başarılı cephe haberlerinden (bir kısmı propaganda amaçlı olmasına rağmen) bolca tercüme yazılar yer almıştı.
1941’de Bakanlar Kurulu'nun üç kat ve daha yüksek binalarda sığınak zorunluluğunu getirmesi üzerine yeni bir sektör doğmuştu: Gazetelere verilen reklamlarda “şirketimiz belediye nizamnamesine uygun, halk tipi sığınakların her türlü bomba, gaz ve mermi parçalarına mukavim sığınak inşaatı yapmaktadır” gibi ifadeler yer almaktaydı... Burada önemli olan genel sığınak inşaatlarının bir türlü gerçekleşmemesi nedeniyle sorumluluğun halka devredilmesiydi.
Bu arada temel ihtiyaç maddelerin yanısıra karartma ve maskelemede kullanılan malzemeler, mum vb. malların fiyatı anormal şekilde artarken, karaborsacılarla mücadelede yetersiz kalınmıştı.
3/ Hava Savunma Tatbikatları:
Tatbikatların amacı, başta hava saldırısı olasılığı yüksek Ankara, İzmir, İstanbul gibi kentlerde sivillerin örgütlü bir şekilde güvenli yerlere girmesi, çeşitli hasarlar için (yangın, yıkıntı, kimyasal silah, ilk yardım vb.) mahalle-aile düzeyinde teşkilatlanma pratiklerini kazandırmaktı.
Öncelikle halkı eğitmek amacıyla 200.000 adet broşür bastırılarak dağıtılmıştı. İçinde yangın bombalarının suyla söndürülemeyeceği, sadece üstünün toprakla kapatılmasının gerektiği, mahalleyi kurtaracak gönüllü itfaiye ekiplerinin kurulması, kanca, balta, kürek vb. aletlerin toplu halde bulundurulması vb. bilgiler yer almıştı. Sığınak hazırlama teknikleri şemalarla açıklanmıştı. Ayrıca kırsal kesimlerde yangın önlemleri olarak tarlalar arasında en az beş metrelik açıklık bırakılması, kuru otların mutlaka temizlenmesi gibi öneriler de vardı. Savaş içinde bir de önlemlere paraşütçü istilasıyla ilgili bilgiler eklenmişti. Buna göre havada beyaz kubbeler görülürse, yerde Türkçe konuşsalar bile şüphelilerin mutlaka polis veya jandarmaya haber verilmesi yazılmıştı.
a/ Ankara:
İlk karartma tatbikatı 4 Haziran 1936’da uçakların geçişiyle yapılırken, Bakanlıkların bulunduğu yöre tamamen sisle örtülmüştü. 30 Haziran 1938’de sabah saatlerinde kısıtlı düzeyde 1.5 saatlik bir tatbikat yapılmıştı
Ankara’da 1939’da gerçekleştirilecek geniş çaplı “Havaya Karşı Pasif Korunma Tatbikatı” ile ilgili emir yayınlanmıştı. Buna göre 15-60 yaş aralığındaki herkes, hava taarruzlarından korunma hükümlerine uymakla yükümlüydü. Ayrıca her aile maske, sığınak, siper temin etme, yangına karşı ilk müdahale ve yardım tedbirleri almaya, geceleri ışıkların söndürülmesi, maskelenmesi ya da karartılması vb. işlemleri yapmak zorundaydı.
18.9.1939 günü Eskişehir’den iki ayrı kol halinde 14 uçak temsili saldırıda bulunmuştu. Uçaklar 09.45’te görülünce Ankara Kalesinden siren sesiyle (halk arasında Canavar Düdüğü adı verilmişti) vatandaşlar uyarılmıştı. Evler, dükkanlar, resmi daire ve okullar terk edilerek sığınaklara girilmişti. Uçaklar Ulus, Çankaya, Samanpazarı gibi semtlerin üzerinden geçerken eğitim bombaları atmışlardı. Saat 11.00’de ikinci siren sesi taarruzun bittiğini belirtmişti.

İstanbul’da hava saldırısı ve kimyasal bomba tatbikatında gaz maskeli görevli
Tatbikatta havadan atılan eğitim (?) ve yerden tahrip, yangın, gaz bombaları kontrollu olarak patlatılmıştı. Saldırı sonrası sıhhiye ekiplerince gaz temizlemesi, gönüllü itfaiye ekipleri yangın bombalarının olduğu yerlere müdahale etmişlerdi. Ayrıca hastanedeki hastaların ivedilikle sığınaklara taşıma işlemi de gerçekleştirilmişti. Benzer tatbikat bu kez 28-29 Eylül 1939 gecesi yapılmış, yetkililerce çok başarılı geçtiği açıklanmıştı.
Ulus Gazetesinde çıkan habere göre halkın tatbikatı ciddiye aldığı, hemen sığınak, bodrumlara geçildiği, görevli ekiplerin iş başında etkili oldukları belirtilmişti. Ayrıca savaşın psikolojik atmosferi ve ülkenin hava saldırısına uğrama riski karşısında halkın büyük bir ilgi ve ciddiyetle emirleri takip edip uyguladıkları bahsedilmişti. Oysa Tan gazetesine göre tatbikatın başarısız olduğu, pek çok araç farlarının yandığı, polis merkezleri, ilk yardım merkezlerinin ışık karartma kuralını hiç uygulamadıklarını açıklamıştı.
Daha sonraki günlerde Ankara’nın çeşitli semtlerinde 1.000 kg'lık genel maksat bombaları, halkın pasif savunma tedbirlerine daha sıkı uymaları amacıyla sergilenmişti. Ne var ki halk arasında “düştüğü yeri harabeye çevirir, taş üstünde taş bırakmaz” şeklinde yılgınlığa sebep olmuştu.
Sonuçta hükümetin, pasif korunma için alınan önlemler ile tatbikatların yeterli görülüp görülmediği pek netleşmemişti.
1 Aralık 1940 gecesi tüm Ankara için süreli karartma uygulaması başlatılmış, 10 Aralıkta başarılı görülüp kaldırılmıştı. En son 7 Ağustos 1944’te Ankara’da tekrar karartma başlamıştı. Uygulamada zafiyetler görülünce şehrin elektriği emirle ilgili bölgelerde kesilmişti. Uygulama 2 Kasım 1944’te sonlandırılmıştı.
b/ İstanbul:
İlk kısıtlı ışık karartma tatbikatı İstanbul’da 20 Aralık 1935’te yapılmıştı. Kartal kazasında (o yıllarda öyle tanımlanıyordu) aynı karartma tatbikatı 22Aralık gecesi saat 20.00’de yapılmıştı. 1938’de halk arasında tatbikatla ilgili çıkan panik sonucu fırınlara hücum edilmiş, kısa sürede tüm ekmek üretimi bitirilmişti. Bunun üzerine gazetelerde halka açıklayıcı, yatıştırıcı birtakım yazılar çıkmıştı.
15 Ağustos 1939’da gündüz tatbikatında Trakya’dan uçaklar gelmişti. Yine panik içindeki halk, fırınlara hücum etmişti. 19 Ağustos 1939’da saat 09.45’te sirenlerle gündüz tatbikatı bir kez daha denenmişti. 23 Ağustos 1939’da sabah 09.30’da başlayan tatbikatta Marmara denizinden gelen uçaklar bu kez yangın ve tahrip bombalarını meskûn olmayan mahallere atmışlardı. İçişleri bakanı, vali, askeri ve polis yetkililerinin yanısıra Mısır’dan gelen bir heyette izlemişti.

İstiklal Caddesinin sakin hali, Galatasaray Lisesi önünde gaz maskeli güvenlik görevlisi tatbikatta
1940 yılında Fransa’nın pasif korunma uzmanı amiral Lucien Moren 15 Mart 1940’ta İstanbul’a gelmişti. İncelemelerini takiben ertesi gün Ankara’ya geçmiş, 20Mart 1940’ta Ankara stadyumunda yapılan pasif korunma tatbikatını yetkililerle izlemişti. Ardından İzmir’e geçip orada da incelemelerde bulunduktan sonra tekrar İstanbul’a dönmüştü. Bir hafta boyunca çeşitli fabrika, depo vb. yerlerde pasif korunma tedbirlerini incelemişti. Türkiye’den ayrılırken etraflı bir rapor hazırlayan amiralin önerilerine dayanarak şehrin muhtelif yerlerinde, özellikle mezarlıklarda siperler kazılmıştı.
1 Aralık 1940’tan itibaren İstanbul’da her gece zorunlu karartma uygulaması (evlere hazırlanmaları için dört günlük mühlet verilmişti) valilik emriyle başlatılmıştı. Kısa bir süre sonra hükümetçe her yer için geçerli kılınmıştı. 10Aralıkta Bakanlar Kurulunun kararıyla kaldırılmıştı! Ayrıca sadece İstanbul için geçerli, araba farlarının maskelenmesi de kaldırılmıştı.
1944’te milliyeti meçhul bazı uçakların gece İstanbul üzerinde uçması, hatta birkaç bombanın atılması üzerine valilik emriyle önce 3Mayıs 1944’te karartma tatbikatı yapılmış, 7Ağustos 1944’ten itibaren tam karartma uygulamasına geçilmişti. Ayrıca gerçek alarm ikazında sirenlerin yetersiz kalması nedeniyle (şehirde toplam 300 adet canavar düdüğü vardı) kırmızı işaret fişekleri de atılacaktı. 3Kasım 1944’ten itibaren karartma, tüm yurtta hükümet kararıyla kaldırılmıştı...
c/ İzmir:
10 Ocak 1936’da Karşıyaka’da küçük ölçekli karartma tatbikatı saat 20.00’de yapılmıştı. Vapur, tren, otobüs ve otomobillerin hareketleri durmuştu. 25Eylül 1936’da geniş kapsamlı gündüz tatbikatına uçaklar Kadifekale üzerinden saat 09.50’de geçerken sis bombalarıyla taklidi kimyasal taarruzu yapılmıştı; gaz maskeleri ve kimyasal kirlilik antrenmanı öncelik almıştı.
İzmir’de 1939’da yapılan tatbikatta kent üç bölgeye ayrılarak müdahaleler uygulanmıştı.
20 Mart 1940’ta sabah 09.35’te güneyden gelen 13 uçak, tatbikat olmasına rağmen şehre bomba atmışlardı. Elektrik ve su tesisatı zarar görmüş, Vilayetin karşısındaki Ankarapalas oteline isabet eden bomba yangın çıkarırken halk çok kısa zamanda sığınaklara girmişti.
İzmir’de karartma sürerken 22 Kasım 1940 gecesi az daha mendireğe çarpmaktan kurtulan körfez vapuru son anda projektörünü yakarak tehlikeyi savuşturmuştu. Bu yüzden vapurlara aralıklı projektör yakma izni verilmişti.
II. Dünya savaşı içinde bir hangi devletin yaptığı belli olmayan hava saldırısı nedeniyle 7.5.1944’te gece tatbikatı yapılmış, yetkililere göre çok başarılı geçmişti. 13.6.1944 gecesi saat 23.10’da hava saldırısı tatbikatı yapılmıştı. Bir saat süren tatbikatı da yetkililer başarılı bulmuşlardı.
*Bunların dışında pek çok kent ve kasabada (özellikle Marmara, Ege, Akdeniz bölgelerinde) hem gündüz hem de gece hava saldırısı ve karartma tatbikatları yapılmıştı.
* 1967 ve 1974 Kıbrıs harekâtlarında kısa süreli gerçek karartma uygulamaları batı ve güneybatı illerimiz ile merkezi ilçelerde yapılmıştı.
* Karartma kurallarına uymayan ev ve arabaların sahiplerine para cezaları uygulanmıştı. İstanbul’da birkaç kişi mahkemeye verilmiş, duruşmalar takipsizlikle sonuçlanmıştı.
4/ II. Dünya Savaşından Sonra:
1950’lerde Demokrat Parti hükümetleri de pasif korunma çalışmalarını aynı yoğunlukta sürdürmüştü. O zamana kadar İçişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışan Pasif Korunma Teşkilatı, dönemin Başbakanlık Yüksek Savunma Konseyine bağlanmıştı. Bu arada sorumlu yaş sınırı 18-64 arası olarak değiştirilmişti.
1950 yılında 5593 sayılı Hava Taarruzlarına Karşı Korunma Kanununa ek kanun çıkartılmıştı. Buna göre hava saldırılarında ülkenin korunma sorumluluğu Hava Müdafaa Genel Komutanlığından alınıp Millî Savunma Bakanlığına verilmişti. 1958’de Türkiye NATO’ya katılınca, yeniden onların standartlarına uygun sivil teşkilatlanma için 7126 sayılı yasa çıkartılmıştı.
21.2.1957 günü Eskişehir’de yapılan hava savunma tatbikatı esnasında bir F-84 tipi jet uçağı şeker fabrikası, istasyon ve su depolarına gösteri amaçlı gerçek makinalı top taarruz ateşi açmıştı. Amacı ise halka gerçeğinin nasıl olabileceği gösterilmesiydi...
Hükümet, 1958’de Ekim ayının ilk haftasını “Sivil Savunma Haftası” olarak belirlemişti. Yıllar içinde hava savunma tatbikatları giderek azalmıştı.
1960'ların ikinci yarısından itibaren sivil savunma faaliyetleri daha çok doğal afetlerle mücadeleye yönelik organizasyon ve yapılanmaya gidilmişti.
5/ Sivil Savunma Genel Müdürlüğü:
9.6.1958’de, 7.126 sayılı kanun çıkarılmıştı: Yasaya göre Sivil Savunma Teşkilatı adıyla yeniden yapılandırılarak tekrar İçişleri Bakanlığına bağlanmıştı.
Temel amaçları her türlü sivil savunma hizmetlerini planlamak, gerekli eğitimleri vermek, yurt düzeyinde teşkilatlandırıp kamu kurumları ve özel kuruluşlarda uygulanmasını sağlamaktı. Ayrıca her türlü doğal afetler, yangın vb. durumlarda kurtarma, ilk yardım, açık iaşe ve geçici barındırma hizmetlerini yürütmek te görevleri arasındaydı.
29.5.2009 tarihli ve 5.902 sayılı yasayla Sivil Savunma Müdürlüğü kapatılmış, yerine İçişleri Bakanlığına bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) kurularak görevleri devredilmişti. Aynı yasada uygulayıcı yaş aralığı 15-65 olarak değiştirilmişti.
NOTLAR:
*Rıfat Ilgaz’ın 1974’te yayınlanan “Karartma Geceleri” isimli romanın arka planında II.Dünya savaşı yıllarında ülkede çekilen sıkıntılar anlatılmıştı. Aynı romandan yönetmenliğini Yusuf Kurçenli’nin yaptığı ve baş rolünde Tarık Akan’ın oynadığı “Karartma Geceleri” filmi, 1990’da çekilmişti. Filmde yine arka planda toplumsal sıkıntılar çarpıcı anlatılmıştı. Film, Venedik ve San Sebástian festivallerinde büyük ödülleri almıştı.
*Attila İlhan, “O Karanlıkta Biz” isimli romanında II.Dünya savaşı içinde İstanbul’daki polis baskısı, varlık vergisi, yokluk, yabancı ajanlar, gece karatmaları, Almanya’ya gizli krom ihracatı, siyasi çekişmeler ve bölünmeler vb. gelişmeleri ustalıkla anlatmıştı.
*1963’te en son karartma gecesi tatbikatı yapılırken İzmir Buca’daki evimizin pencerelerini siyah stor ve kalın kumaşlarla örtüp, lambaları krepon kâğıdı ile kaplamıştık. Ayrıca komşumuzun arabasının farlarını çivitli bulamaçla kapatmıştık. Evde ailecek oturup radyodan verilen talimatlar ile siren seslerini dinlediğimizi hatırlıyorum...
Başvurulan Kaynaklar
*Dış Siyaseti ve Askeri Stratejileriyle İkinci Dünya Savaşı Türkiye’si I-II. Cilt (İlhan Tekeli & Selim İlkin – İletişim Yayınları, 2013)
*Hava Taarruzuna Karşı Türkiye’de Pasif Korunma 1935-1945 (Bülent Bakar – Tarihçi Kitabevi Yayınları, 2019)
*Türkiye’de Tayyarecilik (Avni Okar – Yapı Kredi Yayınları, 2010)
*Türk Hava Kurumu Tayyare Madalyaları 1923-2011 (İbrahim Fırtına – Kırmızı Kedi Yayınevi, 2018)
*Türk Havacılık Kronolojisi (Stuart Kline - Dönence, 2002)
*Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Dergisi (Sayı:6, 2020)
*Havacılık ve Spor Dergisi (Sayılar:146, 147, 300 – Türk Hava Kurumu)
*Akademik Düşünce Dergisi (Sayı:8, 2023)
*Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi (Sayı:28)
*www.dergipark.org.tr
*www.wikipedia.org
*www.researchgate.net
*www.academia.edu
*Cumhuriyet Gazetesi
*Ulus Gazetesi