Yasemin Gezeroğlu, hayatını havacılığa adamış genç bir kadın. Henüz çocuk yaşlarda başlayan uçma tutkusu O’nu hususi pilot lisansı (PPL) almaya kadar götürmüş. Serbest paraşütten, planör uçuşuna, yelken kanattan neredeyse havacılığın tüm amatör branşlarında var Gezeroğlu. Emniyet teşkilatına etkili konuşma teknikleri, beden dili ve diksiyon konusunda verdiği dersler de cabası.
Yasemin Gezeroğlu ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte başarılı havacının sorularımıza verdiği yanıtlar:
Paraşüt ve uçma merakınız nasıl başladı? Ailenizde başka havacı var mı ?
Yasemin Gezeroğlu: Küçüklüğümün oyuncağı tahta mandal ve mendille başlamış olsa da, gerçeğe dönüştürdüğüm an, televizyon karşısında Mehmet Ali Erbil’le ‘Çarkıfelek’ programı olmuştur. O yıllarda Çarkıfelek programına “08 Mart Dünya Kadınlar Günü” ne özel Türk Hava Kurumu’nun kadın paraşütçülerini konuk olarak ağırlamışlardı. Hayallerimdi ve gerçekleştirmek için belki de bir fırsattı. Mehmet Ali Erbil’in “nasıl paraşütçü olunur?” sorusuna karşı verilen cevaplar ve şartların bana uygun olmasıyla hayallerimin peşinden koştum.
BABAMIN HAYALİYDİ
Ailemde hiçbir havacı yok. Ancak babamın hayali, özel uçak alıp evimizin üzerinden birlikte uçup, anneme el sallamaktı. O yıllarda henüz 4 yaşındaydım, babamsa 32 yaşındaydı. Birlikte kurduğumuz bu hayalden 1 yıl sonra 5 yaşımdayken babamı kaybettim. Sanırım havacı olabilmek için illaki aileden birilerinin havacı olmasına gerek yok, Bence havacı olabilmek için öncelikle hayal kurmak, istemek, çok çalışmak ve tutkuyla hayallerinin peşinden koşmak gerekiyor. Bu hayalimi yıllar sonra 19 yaşında helikopterle evimizin üzerinden uçarak, anneme ve anneanneme el sallayarak hüzünlü bir şekilde gerçekleştirmiş oldum.
Paraşütle atlarken veya planörle gökyüzünde süzülürken neler hissediyorsunuz?
Y.G: Benim için uçmanın her türlüsü, planörle, paraşütle, yelken kanatla, ya da uçağın kokpitinde hissettiklerim, müthiş bir zevkle birlikte karnının içerisinde uçuşan kelebekler, adrenalin, gülümseme, kendini birçok insanın hayalini kurduğu, kimilerine göre imkansız diye adlandırılan bu meziyetleri gerçekleştirirken, bir taraftan da otokontrolü elden bırakmamanın doğru olduğunu hissediyor, yaşıyor ve söylüyorum.
Türk kadını havacılıkla diğer birçok milletten önce tanıştı. Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş uçağı pilotu örneğin. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bu anlamlı gün dolayısıyla Türk kadınlarına mesajınız ne olur?
GELECEK NESİL BİZİ ÖRNEK ALACAK
Y.G: Dünya tarihinde birçok milletten önce Türk kadınlarımız birçok alanda ve meslekte bizlere örnek, lider oldular. Bundan sonraki gelecek nesil öncelikle bizleri örnek alacaklardır. Her şeyden önce kadın olmaktan da evvel “insan” olabilmek çok değerlidir. Bir çocuk anneden “değerlilik”, babadan ise “yeterlilik” duygusunu alır. Özellikle anneler ve babalar, kız çocuklarına verilmesi gereken değeri verirlerse, inanın bundan sonraki nesil pırlanta gibi değerli kuşaklar olacaklardır. Bu vesileyle tüm kadınlarımızın “Dünya Kadınlar Gününü” kutluyorum.
Türk kadını günden güne havacılığa daha fazla ilgi duyuyor. Buna örnek olarak çeşitli havayolu şirketlerinde çalışan kadın pilot sayısının artmasını gösterebiliriz. Siz ticari havayolu şirketlerinde uçmak yerine kariyerinizi eğitim ve danışmanlık alanında sürdürmeyi seçtiniz. İşten kalan boş zamanlarda mı paraşüt ve planör uçuşları yapıyorsunuz?
HAYALLERİMİN ÇOK ÖTESİNE GEÇTİM
Y.G:Başarılı insanların hayat hikâyelerini araştırdığımda ortak nokta şuydu; evet eğitimini aldıkları, okudukları bir meslekleri var. Ancak birde meslek körleşmesi gibi bir sorunla karşılaşmamak adına bir hobileri (uğraşları) var. Daimi olarak yaptığınız meslekten para kazanmaya başladığınız an bir müddet sonra her nedense zevk alamamaya başlıyorsunuz ve kendinize zaman ayıramıyorsunuz. Dolayısıyla her insanın muhakkak bir hobisi olmalı ve kendine değer verdiğini öncelikle kendisine hissettirmelidir. Bense hayallerimin çok ötesine geçtim. Hedefim doğrultusunda bağımsız çalışmaya ve araştırmalar yapmak üzere zamana ihtiyacım var ki, benim için paradan daha kıymetlidir “zaman”.. Her boş zamanımda ve tatillerimde havanın el verişli olduğu koşullarda uçmaya ve özel organizasyonlarımla gençleri uçurmaya devam ediyorum.
Bundan sonraki kariyer hedefiniz nedir?
Y.G: İletişim alanında önde gelen başarılı bir isim olmakla birlikte yine havacılık alanında farklı bir projeye imza atmak istiyorum. Havacılık sadece hava araçlarıyla uçmak ya da uçurmak değil. Teknoloji ilerledikçe, uzay ve haberleşme iletişim çağında, yaşadığımız gerçekliğiyle yola çıkacak olursak, ilerleyen yıllarda, bu proje Türkiye açısından önemli bir noktada yer alacak.
Havacılığa hevesli genç Türk kadınlarına tavsiyeleriniz nelerdir?
Y.G: Öncelikle kendilerine değer vermeleri ve çok çalışmalarını tavsiye ediyorum. Feza (Gökyüzü) o kadar uçsuz bucaksız ki, orada herkese yer var. Hayallerinizin peşini bırakmayın diyorum…
Uçmak size neler kattı, profesyonel iş kariyerinde hangi özellikleri kazandırdı?
Y.G: Uçmak bana profesyonel iş hayatımda, her şeyden önce soğukkanlılık, heyecanı kontrol etmeyi, risk alabilmeyi, başarıya giden yolda karşılaşacağım zorluklara karşı göstereceğim tepki ve yılmama güdüsünü kazandırdı.
Havacılığın yanı sıra özellikle emniyet teşkilatına bazı dersler verdiğinizi öğrendik. Hangi konularda ders veriyorsunuz?
Y.G: Evet, birçok kurum ve kuruluşlarda iletişim alanında (Diksiyon – Etkili Konuşma ve Beden Dili) eğitimler vermekteyim. Bunlardan en önemlisi emniyet teşkilatı. 2010 yılı itibariyle İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Muhabere, Haber Merkezi, 155 ve Mobese birimlerinde görev yapan polislerimizin eğitmeni oldum. İletişim alanında ihbar alırken onların işlerini kolaylaştıracak bilgiler üzerine eğitim verdim. Ardından Türkiye de bir ilk olarak 2014 - 2015 yılında kurulan Rehine Müzakere Polislerinin eğitmen ekibine dahil edildim ve İş Disiplini Çerçevesinde konuyla ilgili bilgi ve tecrübelerimi hali hazırda halen paylaşmaya devam etmekteyim.
Airkule.com/ÖZEL