Kotil, görsel basından sonra geride bıraktığımız 2007 yılını şirket açısından yazılı basına değerlendirmeye devam ediyor.
İşte THY Genel Müdürü’nün Türkiye Gazetesi’ne verdiği röportaj…
Uçak en güvenli araç
THY Genel Müdürü Temel Kotil, dünyadaki uçak kazası oranının toplam sefer sayısıyla kıyaslandığında neredeyse sıfır olduğunu belirterek, “Sizin yolda yürürken zarar görme ihtimaliniz bundan daha yüksek” dedi
Alternatif Bakış’a bu haftaki konuğum Türk Hava Yolları Genel Müdürü Doç. Dr. Temel Kotil oldu. Ülkemizin en büyük ve en prestijli şirketlerinden birinin başında olan Temel Kotil, görev süresi içerisinde birçok önemli ‘ilk’e imza atmanın haklı mutluluğunu yaşıyor. Durum böyle olunca ben de bu başarı hikayesini, 2007 yılını, bilet ücretlerini, personele ödenen maaşların yüksek olup olmadığını, THY’nin hedeflerini ve uçuş güvenliğini konuşmak üzere kendisiyle buluştum. THY için ‘milli takım’ benzetmesini yapan Doç. Dr. Temel Kotil ile yaptığım söyleşi sonrasında, uçaklarımızın güvenli olduğu ve artık uçak fobimizi yenme zamanının geldiği konusunda ikna olmuş birisi olarak ayrılıyorum. Umarım sohbetimizden sizler de keyif alırsınız. O zaman buyrun sohbetimize...
Hayat hikayenize baktığımız zaman en fazla dikkati çeken husus akademisyenliğin oldukça ağır bastığı. Bugün ise farklı bir alandasınız. Üniversite hocalığından kâr amacı güden bir şirketin başına geçmek sizin için zor olmadı mı?
- Evet, yöneticilikle akademisyenlik birbirinden farklı meslekler, ancak benim kader çizgimde hep ikisi bir arada oldu. Akademisyenlik yıllarımda da üniversite yönetimi tarafından genellikle bana laboratuvar kurulması veya bilgisayar alt yapısının oluşturulması gibi önemli görevler verildi. Yani üniversite yıllarımda da yöneticilik egzersizleri yapma imkanım oldu. Yine İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde de 3 yıl bir fiil yöneticilik yaptım. THY’de de 2 yıl genel müdür yardımcılığı görevinde bulundum. Bu süre benim açımdan çok faydalı geçti. Böyle büyük bir şirkete ilk defa gelmiş oluyordum. Tabii akademisyenlik çok farklı bir şey. Orada öğrencilere bilgiler veriyor ve onların yetişmelerine katkıda bulunuyorsunuz. Ancak bu etkiniz yaklaşık %10 ile 15 arasında değişiyor. Yani asıl görev öğrencide. Ancak THY’de durum böyle değil. THY çok büyük bir şirket ve orada yaptıklarınızla doğru örnek olmanız gerekiyor. Burada çok çabuk karar alıp, çabuk tedbirler almanız ve insanları motive etmeniz gerekiyor. Evet, her ikisinde de insan faktörü var ama yöneticilikte daha baskın olmanız gerekiyor. Ancak ister yönetici, ister akademisyen olsun bir insanın başarılı olması için öncelikle insanlarla iyi bir diyalog kurması gerekiyor. Bunu yaparsa işin önemli bir kısmını halletmiş oluyorsunuz zaten.
Hedef 5 yıldızlı olmak
-THY, ülkemizin gurur duyduğu şirketlerin başında yer alıyor. Siz de bu şirketin başındaki kişisiniz. THY açısından 2007 yılı nasıl geçti?
-2007 bizim açımızdan çok iyi geçti. Şöyle anlatayım; dünyadaki tüm hava yollarına, aynı otellerde olduğu gibi, bilet rezervasyonundan koltuğun belirlenmesine; servis kalitesinden uçaktan inip taksiye binmeye kadar tüm özelliklerine bakılarak yıldız verilir. THY, 2007 yılına kadar 3 yıldızlı bir havayoluydu. Aslında 3 yıldız da küçümsenemeyecek bir durumda olduğumuzu gösteriyor. Öyle ki, bugün Avrupa’da 5 yıldızlı havayolu şirketi yok. 4 yıldızlı havayolu şirketi sayısı ise çok az. İşte biz 2007 yılında 4 yıldızlı bir havayolu şirketi olduk. Bundan sonraki hedefimiz ise 5 yıldızlı bir havayolu şirketi olmak. 2006 yılı %20 oranında büyüdüğümüz bir yıldı ve o dönemde yapmış olduğumuz yatırımlar bize kâr olarak dönmeye başladı. Coğrafi açıdan büyümemiz, bizi ekonomik olarak da büyüttü. Zaten hizmet sektörünün 3 önemli ayağı var. Büyüyecek, yeni hatlar açacak, insan kaynağı oluşturacak ve kaliteyi artıracaksınız. İşte o zaman giderlerinizi yönetebilir ve sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilirsiniz. İşte biz 2007’de bunu yakaladık. Bu yıl içerisinde dünya bizi daha iyi tanıdı ve şu anki hedefimiz 5 yıldızlı bir hava yolu şirketi olmak. Her zaman dediğimiz gibi frekansta büyüme, coğrafyada büyüme ve sefer sayısında büyüme.
Şu anda dünyada uçmadığınız nokta neredeyse yok. Öyle değil mi?
Evet, sizin de söylemiş olduğunuz gibi şirketimizin uçmadığı çok az yer var. Özellikle yakın coğrafyanın tümünü kapsadık. İstanbul gerçekten de çok önemli bir noktada. İpek Yolu buradan geçiyor. 2006 yılında büyük bir atılım yaptık ve dünyada örneği olmayan bir strateji ile 4 aylık bir süre içerisinde 24 hat açtık. Bu hatlar ile kuzey ülkelerinin hepsini kapsadık. Zaten Orta Asya’da en güçlü havayolu bizdik ve buraya yeni hatlar ekledik. Aynı şekilde Güney Afrika’ya da açıldık. Uçmadığımız ülkeler elbette var; mesela Endonezya ve Malezya’ya uçmuyoruz. Ancak Singapur çok yakın olduğu için oralardan da yolcu alıyoruz.
Ekonomimizle birlikte büyüdük
-Veriler THY’nin büyük havayolu şirketlerini geride bırakan bir büyüme hızına sahip olduğunu gösteriyor. 4 yılda yolcu sayısını 10 milyondan 20 milyona çıkarttınız. Peki yolcu pastası mı büyüdü, yoksa THY yeni müşteriler mi kazandı?
-THY 1933’de kuruldu. Dünyadaki diğer ülkelere baktığımızda, sivil havacılıktaki gelişimlerini neredeyse tamamladıklarını görüyoruz. Mesela, Amerika’da bu gelişim 1950’li yıllarda tamamlandı. 1960’lı yıllardan sonra ise herkes uçuyordu. Yine 1970’li yıllarda da Avrupa bu gelişimini tamamladı. Biz ise bu konuda ülke olarak geç kalmış durumdayız. Biliyorsunuz 2001 yılındaki talihsiz olay havacılık sektörünü çok derinden etkiledi. Ancak THY, 2003’ten başlayarak hükümetimizin de bu konudaki destek politikaları ile %15 ile %20’lik bir büyümeyi sağladı. Bu büyüme gerçekten çok önemli bir büyüme. Bugün dünyada bu kadar çabuk büyüyen havayolu şirketi sayısı çok az. Tabii bu konuda ülkemizin ekonomik durumunun iyiye doğru gitmesinin de büyük etkisi söz konusu.
THY 170 bin sefer yaptı
-Son dönemde yaşanan kazalar ve gazetelere yansıyan arıza haberleri yüzünden insanlarda uçak fobisi başladı. Yolcuların kafasında, “Uçaklarımız ne kadar güvenli?” sorusu var. Bu konu hakkında neler söyleyeceksiniz?
-Ben bir uçak mühendisi olmanın yanında bu sektörde hocalık yapmış ve IATA Yönetim Kurulu üyesi olan biriyim. Yani bu meseleyi birçok açıdan cevaplayabilirim. Şunu büyük bir rahatlıkla söyleyebilirim ki, sivil havacılık dünyadaki en emniyetli taşımacılıktır. Bugün dünyada olan uçak kazası sayısı 16’dır. Bakın sadece THY tek başına 170 bin sefer yaptı. Dünyadaki seferler ise milyonlarla ifade ediliyor. Yani bu orana göre dünyadaki uçak kazası sayısı oranı neredeyse 0’dır. Evet, insanlara uçmak yerine yolda yürümek çok daha güvenli geliyor ama şunu bilin ki en güvenli yolculuk uçakla yapılan yolculuktur. Bugün orta ölçekteki bir uçağın piyasa değeri yaklaşık 40 milyon dolar civarındadır. Biraz büyüdüğü zaman rakam 100 milyon dolara kadar çıkar. Biraz daha büyüdüğü zaman 150 milyon dolardır. İşte bu yüksek maliyet de onun çok özel olarak yapılmasından, sistemlerin ve yedeklerinin olmasından kaynaklanıyor. Bugün uçaklarda en az 2 motor var ve biri durduğu zaman uçak 120 dakika durmadan seferine devam edebilir. Hatta bu süreye sistem sayesinde bir 120 dakika daha ekleyebilirsiniz. Yani tek bir motorla Avrupa’dan Atlantik’e geçmek mümkün. 1 motor 3 yıl boyunca hiç durmadan sürekli uçacak şekilde tasarlanıyor. Kısacası sizin yolda yürürken zarar görme ihtimaliniz uçak kazası ile karşılaştırıldığında çok daha yüksek bir ihtimal.
Reklam kazandırdı
-Şirket olarak özellikle yurt dışındaki yayın organlarına reklam verme yolunu tercih ediyorsunuz. Bu politikanın yolcu sayınıza ne gibi etkileri oldu?
-THY olarak sahip olduğumuz tüm avantajları ve kalitemizi özellikle yurt dışındaki yolculara anlatmamız gerektiğini düşündük. Şu anda reklama gelirimizin %5’ini ayırıyoruz. Bugün uçak alımları %8 oranında bir maliyete denk gelirken bu %5’lik oran gerçekten ciddi bir pay. 2006 yılında reklam bütçemiz 15 milyon dolardı. Bu rakam 2007 yılında 35 milyon dolar oldu. Bu yılki rakam ise 38 milyon dolar olacak. Biz dünyanın en iyi hava yollarından birisiyiz ve en iyi ve en güzel hizmeti sunduğumuzu göstermemiz gerekiyor. Tabii bu reklamlar da bize geri dönüyor. 2007 yılında business yolcumuz %40 oranında arttı. Tüm yolcularımız ise %16 oranında arttı. Rakiplerimizin büyüme oranlarına bakarsak Avrupa’dakilerin yolcu sayıları sadece %4-5 oranında arttı. Kısacası reklamlardan umduğumuz getiriyi bulduk ve reklamlara devam edeceğiz.
2007’de 40 milyon kişiyi taşıdık
-Sürekli THY için ‘Biz bir milli takımız’ diyorsunuz. Peki bunu söylerken diğer hava yolları şirketlerine haksızlık yapmıyor musunuz?
-2003 yılında hükümetimizin verdiği kararlar, havacılık adına çok önemli bir devrimdir. Bu kararlar sayesinde ülkemizdeki hava yolu şirketleri gelişti. Ancak bu alanda THY’ye biçilen görev çok farklı. Şu anda borsada faaliyet gösteren bir şirketiz ancak görevimiz çok farklı. THY, 75 yıldan beri faaliyet gösteren ve bine yakın uzmanın çalıştığı bir şirket. İşte bu durum da bir milli takım olmayı gerektiriyor. Benim bugün Çin’e gidip gelmem yaklaşık yarım milyon dolara mal oluyor. Ancak benim şirket olarak bunu kaldırabilecek ve Türkiye’yi dünyaya bağlayacak gücüm var. İşte bu açıdan ‘THY bir milli takımdır’ diyorum. Biz 2007 yılında Türkiye içinde 10 milyon yolcu taşıdık. Yurt dışına ise 30 milyon insan taşıdık. Yani yurt içi sadece 1/3’lük bir bölümü oluşturuyor. Sadece bunu yolcu sayısı açısından da değerlendirmemek lazım. Yolcu kilometre açısından yurt dışı uçuşları bizim için çok daha fazla kârlı uçuşlar. Bugün yurt dışındaki büyük firmalarla rekabet halindeyiz. Ancak bu konuda mutluyuz çünkü 4-5 yıldır kazanıyoruz. Yolcu sayımızda ciddi bir artış söz konusu. Demek ki diğer yabancı şirketlerin yolcularını alıyoruz. İşte bizim milli takım olmamız da burada ortaya çıkıyor.
‘Çalışanımız yüksek maaşı hak ediyor’
-THY ile ilgili en çok konuşulan konulardan biri de ödenen yüksek ücretler. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
- Tabii her sektörde bir ücret politikası var ve ülkemizde verilen ücretlerin ortalamasını alırsanız bizim ücretlerimiz diğer şirketlere göre iyi. Ancak bizim çalışanımız almış olduğu ücreti gerçekten de hak ediyor. Biz, sürekli olarak büyüyor, daha çok üretiyor ve kârımız da buna paralel olarak artıyor. Yani bu ücretlerin bizim kârımızla da doğrudan bir ilgisi var. Şu anda çalışan sayımız 2003 yılına göre neredeyse iki katına çıktı. Şu anda çalışan başına yolcu sayısı 2 katına çıkmış durumda. 2008 açısından en önemli söylemlerimizden biri de, 1 YTL’yi dahi boşa harcamayacağımız sözü. Yani eğer 1 YTL yolcuya dönmüyorsa hizmet olarak bir fayda göstermiyorsa bu parayı harcamayacağız. İşte bu da tasarruf demek oluyor. Genel müdür olarak bana bağlı bir komite var ve o komiteyi sıklıkla topluyoruz. Nereden daha çok tasarruf edebiliriz ona bakıyoruz. Bunu yaparken de dünyanın en iyi ikramlarını yapmanın yollarını arıyoruz. Bugün dünyada en iyi ikramı sunan havayolu şirketi biziz. Bunu abartmadan söylüyorum. Hatta bunun için bir şirket kurduk. İşte bu büyüme devam ettikçe ve personelin de katkısı arttıkça ücretler de kendiliğinden aşağıya çekiliyor.
Bilet fiyatları piyasada oluşuyor
-Bugün THY’nin uçak fiyatlarında bir dalgalanma söz konusu. Daha önceki yıllarda tek bir fiyat vardı ve o fiyat üzerinden bilet satılırdı. Herhalde iç uçuşlardaki rekabet bunu gerektirdi?
-Söylemiş olduğunuz bu konuya gelir yönetimi diyoruz. Bir ürününüz var ve bunu müşterinize sunuyorsunuz. Belli bir hacim sunuyorsunuz ve piyasada bir talep meydana geliyor. Fiyatınıza ve kalitenize göre yolcu bir tercihte bulunuyor. Tabii buradaki amaç kaliteyi artırmak. İşte bunu yaparken fiyat açısından bir parametre fiyatı belirlemek gerekiyor. İşte buna gelir yönetimi deniliyor. Bu alanda eski sistem bir yazılımımız vardı; onun yerine yenisini aldık. Bu sistem, “en uygun bilet hangisidir, satılabilir fiyatı nedir?” sorularına cevap buluyor. Böylece fiyatımız piyasada oluşuyor. Daha önceki yıllarda sizin de söylemiş olduğunuz gibi yurt içi uçuşlarımızda fiyatlarımız sabitti ancak yurt dışında değildi. İşte bu sebeple 2006 yılında yurt içindeki talebe ve piyasa ekonomisine uygun olarak bilet fiyatlarını serbest bıraktık. Buradaki parametre ise uçağın dolu bir şekilde uçması oldu. 2007 yılında doluluk oranımız 4 puan yukarı çıktı. Bu yıl da 2 puan yukarı çıkacak. Her çıktığımız puan kadar gelirimiz oluyor ve koltuklarımız doluyor. Ama uçaklarımızdaki doluluk oranı düşünce hemen alarm çalar ve bilet fiyatlarını yeniden gözden geçiririz. Ancak biletlerimizin karaborsaya da düşmesini istemiyoruz. Yani fiyatın piyasada kendiliğinden oluşmasını istiyoruz. Bu konuda Bakanımızın bizlere koymuş olduğu hedef herkesin uçması yönünde.
Mehmet Çağrı Sebzeci-Türkiye