Bir globalleşme sürprizi daha...
Dün The Economist tarafından derlenen 2008 dünya çapında reel büyüme beklentilerini bu sütuna aktardık. Bu tahmin verileri, piyasa ajanlarının görüşlerine dayanarak, 2008 yılında hem ABD ve hem de Avrupa’da, hem reel büyümede durgunluk yaşanacağını hem de enflasyon yükselmesinin hissedileceğini söylemekte. Ama ortalama tahminler, örneğin Soros, Stiglitz, S. Roach ve N. Roubini kadar kötümser değil, çok güçlü ve çok uzun sürecek bir ABD resesyonuna işaret etmiyor.
Gene de, ABD resesyonunun güçlü bir şekilde dünyaya bulaşması, globalleşme aleyhine kullanılacak. Üstelik ABD resesyonu ile ilgili tahmin ve analizler yapılırken, dikkat edilmesi gereken. “decoupling” veya ayrışma konusu da henüz ortada iken. Bu konu gelişmiş ülkelerdeki konut ve finans krizinden, bizim gibi gelişen pazar ülkelerin etkilenmemesi olasılığının mevcut olup olmadığı konusu! Bu konu da çok hassas bir konu ve globalleşme karşıtlarına karşı bir koz olabilir. Tabii ki gelişen ülkeler gelişmişlerdeki durgunluk ve enflasyondan etkilenecekler. Ama tez, bu etkilenmenin ölümcül olup olmayacağı konusunda. Eğer etkilenme ölümcül şekilde olmayacaksa, bu tez hem globalleşme hem de ayrışma bir arada olabiliyor anlamına geliyor. Decoupling ve globalleşmenin bir arada olabileceği konusunda bir araştırma da IMF Working Papers arasında “Changing Nature of North - South linkages: Stylized Facts and Explanations” adı ile (WP /07/280) çıkmış. Üstelik yazarları da iki Türk: Çiğdem Akın ve Ayhan Köse. Bu araştırmayı inceliyoruz.
Ancak dünya vatandaşları daha globalleşmenin ne anlama geldiğini tam anlayamadan, bir yandan azgın milliyetçilik nidaları dünyayı sarıp, arkasından da “decoupling” var mı yok mu tartışması gündeme gelince, kafalar iyice karıştı.
Globalleşme ve milliyetçilik ülkemizde de sık sık çatışıyor. Ülkemiz aşırı doz milliyetçilik etkisi altında. Ama globalleşme ve milliyetçilik tartışmasında ilginç bir dış örnek ABD’nin Boeing şirketi ile Avrupa’nın Airbus şirketi arasındaki rekabette yaşandı. Bu rekabette ülkeler, şirketleri aşırı doz destekliyordu. ABD savunma sanayii kontratları ile ve Avrupa da ucuz ve uzun vadeli kredi ile! Yıllarca ABD’nin Boeing şirketi pazar payında Avrupa’nın Airbus’ının önünde idi. Sonra birkaç yıl evvel Airbus pazar payını artırdı ve Boeing’i geçti, ancak Airbus, Almanya-Fransa arasındaki, pastanın hangi kısmını kim nasıl kapacak çekişmesine yakalanıp tekrar geri düştü, bir kısmı Almanya ve bir kısmı Fransa’da üretilen yeni modelin üretimi gecikti, şirket 10 milyar dolara yakın zarara girdi. Pazar payı yeniden dengelendi.
Fakat geçtiğimiz günlerde büyük bir sürpriz gerçekleşti. ABD Hava Kuvvetleri’nin toplamı 35 milyar dolar tutan ve 2013 yılına kadar teslim edilmesi gereken, havada yakıt ikmali teknolojisi içeren tanker uçak ihalesini, 49 adet Airbus A330 tanker uçağı üretme garantisi ile Airbus kaptı. Talebi Boeing 767’den devşirme tanker uçakları ile karşılamak isteyen Boeing ihalede geri kaldı. Ama zaten Boeing 255 milyar dolarlık ticari yolcu uçağı anlaşmasında sürekli üretimde gecikme yaşamakta idi. Bu nedenle 2013 yılına kadar ancak 19 tanker uçağı üretebiliyordu.
ABD’de milliyetçi sesler iyice yükselirken ve “İstihdam kaybı var, yabancılara teslim olduk” feryatları ortalığı sararken, bazı bilgiler de gün ışığına çıkıverdi.
Boeing imalatın yüzde 85 kadarını ABD’de, geri kalanını ise ülke dışında yapacaktı. Ancak Airbus da imalatın yüzde 65 kadarını ABD’de yapacaktı.
Boeing eğer ihaleyi kapsa idi 44 bin kişilik istihdam yeni yaratılacak ya da bazı istihdam bu kontrat sayesinde devam edecekti. Ancak Airbus da, 49 ABD eyaletinde 25 bin kadar yeni istihdam sağlayacaktı.
Tabii ki tanker uçak, teknolojisi oldukça yaygın bilinen ve askeri sır içermeyen bir teknoloji, ama böyle bir ihale ülkemizde olsa idi, çıkacak yaygarayı düşünemiyorum bile! Ama uçak üretiminin ulusla değil global bir üretim olduğu ortaya çıkıyordu!
Globalleşme sürpriz dolu!
Deniz GÖKÇE-Akşam