THY yönetimince iş akdi feshedilen Kaptan Pilot Bahadır Altan’ın açtığı davanın ilk duruşması kasım ayında yapılacak. İşine son verilmesinin ardından mesleki dayanışma anlamında büyük destek gören ve Pegasus Havayolları’nda göreve başlayan Altan, Hava-İş Sendikası’nın web sayfası için çıkarılması gereken dersler içeren bir yazı kaleme almış. İşte o yazı…
“Öğrenilmiş Çaresizlik”
Ülkemizde ilk mühendis ve mimar örgütlenmesi olan “Osmanlı Mimar ve Mühendis Cemiyeti” 1908 yılının eylülünde kurulmuş. TMMOB eylül ayında 100. yılını kutladı. Düşününüz, Havacılığın, hele Sivil Havacılığın adının bile olmadığı tarihlerden bu güne gelen bir örgütlenme, dayanışma, mücadele birliği...Avukatlığın ve Hekimliğin tarihi ise çok daha eskilere dayanıyor. Barolar ve TTB de bu tarihi birikimden gelen sağlam duruşuyla ses getiriyor. Bizim sıkıntımız işte tam da budur. Havacılar olarak daha dünkü çocuk gibiyiz!
Sivil havacılığımız daha eskilerden başlasa da hız kazanıp büyümesi ve bir meslek grubu olmamız çok çok 30 yıllık bir geçmişe sahip. Sektörde örgütlü tek sendika olan Hava-İş bile ...yıllık bir geçmişe sahip. Bu yüzden ne yazık ki meslek etiği tam oluşmamış, kurallar iktidarlara, şirketlere göre, yönetim kurullarına, hatta kişilere göre farklı farklı uygulanır halde. Meslek içi birlik ve dayanışma ise birkaç olumsuz deneyim ve meslek örgütlerinin geçmişteki yanlış tutumlarıyla hepten baltalanmış. Bunlara bir de salt paraya endeksli motivasyon eklenince bireycilik alabildiğine beslenmiş. Adeta tek tek kendi bacağından asılan koyun sürüsü haline getirilmeye çalışmışlar bizi yıllarca. Hala da böyle görmek isteyenler olduğu kesin. Dolayısıyla umutsuzluğa kapılan arkadaşlardan sıkça duyarız:
... “Bizden adam olmaz!”
Bunu kabul etmek olası değil. Bu yolda hiç de küçümsenmeyecek mesafeler katedildi son 10 yılda. Dernekler daha olumlu bir toparlanış içinde. Sendikal hakların değeri, onları yok etmeye çalışmalarından anlaşılıyor. Örgütlü olduğunuz ölçüde güçlüsünüz. Bu gerçeği sanırım herkes anladı artık. Ama herşey kısa sürede, yada sadece bekleyerek olmuyor. Hele bedel ödemeden asla olmuyor. Bu süreç, çalışarak, bedel ödenerek, sıkıntılarla da olsa aşılacaktır. Kim ayak direrse diresin, dalkavukluklarıyla ayağa düşürürse düşürsün, masallarla uyutmaya çalışırsa çalışsın, Havacılık ve Pilotluk meslek grubu olarak hakettiği saygın konumuna eninde sonunda ulaşacaktır. Yeter ki “çaresizliği öğrenmeyi” reddedelim.
Belki deneyi hatırlarsınız:
Kuşları büyük bir parkta tutabilmek için yanlardaki tel kafeslerin 10-15 metre üzerine bir ağ geriliyor. Başlangıçta yukarı çıkan kuşlar ağa çarpıp düşerken bir süre sonra bunu öğrenip belli bir yüksekliğin üzerine çıkmamaya başlıyor. Daha sonra ağ kaldırılıyor ama yine de hiç bir kuş o yüksekliğin üzerine çıkmıyor!
Havacılık Tıbbı Derneği Genel Başkanı Doç Dr. Muzaffer Çetingüç bültenlerinin son sayısındaki baş yazıda, (Bknz. www.hvtd.org Bülten sayı:8) akvaryumda balıklara saydam bir camla yapılan benzer bir deneyin bu sonucunu “ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK” olarak tanımlıyor.
Yine aynı deney maymunlara da uygulanmış, bu kez şiddet var. Kafesteki maymunlar bir direğin tepesine konan muzu almak üzere tırmandıklarında dayakla aşağı indiriliyor. Bir müddet sonra kafese konan yeni maymun direğe çıkmaya kalkınca diğer maymunlar kendiliğinden atılıp onu döverek vaz geçiriyor. Ama bizler balık veya maymun değiliz. Uçuyoruz ama THY yönetimi bizi kuştan saymak istese de buna itirazımız olmalı kuşkusuz! Çareyi üretiriz, çaresizliği kabullenmeyiz.
Kimileri keyfi çizilen sınırlar içinde, uysal boyun eğmişliğin, biat edişin “rahatlığıyla” yetinebilir. Ama tarihe, bunu öğrenmeyi reddeden insanlar, toplumlar yön vermiştir. Her kalıba girmeyi, biat etmeyi red eden, ilkeli ve onurlu bir duruşun ödülünü de sadece onlar alıyor. Yukarılara çıkmayı göze alırsanız ancak gökyüzünün sınırsızlığını keşfedebilirsiniz.
Yine Çetingüç’ün yazısından aktarırsak; “ Bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa anne babasının “yapma, elleme, dokunma,” gibi sözlerini duyuyormuş. Böyle olunca da çocukta büyüyünce “yapamama, edememe” özellikleri geliyor ve özgüvenini yitiriyormuş.
Hepimiz çocukluğumuzdan beri benzer sözler, öğütler duyageldik. Ben de, bu güne kadar bu türden çok “öğut” dinledim: “Toplum kıymet bilmez, boşuna uğraşıyorsun, yalnız kalırsın!” vb. Bu öğütlerin tersini yapmakla ne kadar iyi etmişim şimdi daha iyi anlıyorum. Toplumsal mücadelede sarfedilen en küçük bir emek dahi boşa gitmiyor. Toplum, sizi sessiz de olsa izliyor, değerlendiriyor. Ve öyle bir zamanda size sahip çıkıp destek oluyor ki her türlü bedele değiyor. Doğru yolda, dürüst ve samimi bir yaşamın size sunduğu alın aklığı, bedellere rağmen en büyük zenginliktir. Hiçbir maddi varlık veya rütbe ve makamla değişilmez.
THY İcra Kurulu mesleki kuralları hiçe sayarak ve etik dışı bir uslupla ağustos ayında iş akdimi fesh etti. Şimdi yasal süreç işliyor ve yargı önünde hesaplaşacağız. İlk duruşma kasım ayında olacak. Sizlere ve kamuoyuna bu gelişmeleri duyurmayı görev sayacağım.
Hava-İş çatısında THY işçileri ve meslektaşlarımdan gördüğüm samimi destek tarif edilemez duygular yaşattı bana. Uçucu olan olmayan THY işçilerine yürekten teşekkür ediyorum. THY’den ayrıldıktan hemen sonra Pegasus Hava Yollarından gelen teklifle işe başladım. Bu sıcak kucak açışı benim için çok anlamlıydı. Diğer şirketler de benzer çağrılar yaptılar. Bundan sonra daha önce olduğu gibi uçuş güvenliğinden ve meslek etiğinden taviz vermeden Pegasus’ta görev yapmaya devam edeceğim.
THY YÖNETİMİ “ZEMİN KATTAKİ KOLONLARI KESMEKTEDİR!”
THY, bu ulusun vergileriyle, temeli çok sağlam olarak atılmış bir yapıydı. AKP iktidarıyla değişen yönetim aynı temel üzerine 5 kat daha çıkmıştır. Bu doğaldır; temel gerçekten sağlamdır. Ancak havacılık kültüründen uzak uygulamalar ve meslek özeline saygı gösterilmeyen müdahaleler, hele pilot alımındaki siyasi tercihler ne yazık ki zemin katta yer açmak amacıyla ( THY yönetimi personeline adeta savaş açan uygulamalar içindedir. Her fırsatta kurul ve ceza müesseseleri işletilmektedir) kolonların kesilmesi ile eşdeğer bir sonuç hazırlamıştır. Bina dışardan ve yönetim katından “muhteşem” görülüyor. Ama zemin katta çalışanlar gerçeğin farkında ve Ulusal Hava Yolumuzun geleceği için endişeliler.
Uçuş işletmeden arkadaşların hatırlayacağı gibi 2007 grev sürecinde THY Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin’nin kafeteryadaki toplantıda, uçucu arkadaşlara “greve hayır” deme telkinlerini ve vaatlerini dinledikten sonra bir kabin amiri arkadaşımız (Bu Kabin Amirimiz de neredeyse THY’nin rutin uygulaması haline dönüşmüş, deneyimi ve emeğine bakılmaksızın emeklilik adı altında işten atılan onlarca arkadaşımızdan biri olmuştur.) şöyle sormuştu:
“Siz şimdi söz veriyorsunuz ama iktidar değişir siz de giderseniz, bu sözleri sizin yerinize gelenlerin tutacağının garantisi var mı?”
Sayın Karlıtekin’nin cevabı çok içtendi:
“Tayyip Bey tekmeyi vurunca ben ceketimi alıp giderim!”
Benim THY’den ayrılırken yaşadığım ve hala da süren dostluk ve sıcaklığı Candan Bey’in bulamayacağından eminim. Ancak, o gün geldiğinde kendisine ve İcra Kurulu üyelerine iş teklif edip, şirketinin yönetimini onlara emanet etmeyi göze alacak, “Tayyip Bey” dışında bir işveren bulabilecekler mi merak ediyorum!
“YORGUNLUK ÖLDÜRDÜ”
Eylül başında sevgili arkadaşımız Kaptan Engin Şener 30 gün içinde beşinci ER uçuşunda kalbine yenik düştü. Bunun nasıl bir yorgunluk olduğunu ve neleri tetikleyeceğini havacılara anlatmaya gerek yok. THY basın sözcüsü, “Bir Pilot Öldü Diyeler” başlığıyla konuyu dile getiren Gazeteci Umur Talu’ya “cevap” vererek “Uçuşta değil otelde öldü” demiş! (14/09 Sabah) Sayın Talu, aynı konuda 3 yazı yazarak bizlerin duygularını kamuoyuna duyurdu, sorular sordu. Hafızalarımızı yoklayalım biraz:
-Son iki yllık sürede kaç arkadaşımız kalp ameliyatı oldu, kaçı beyin kanaması geçirdi, yaşamını yitirdi?
-Kaptan arkadaşlarımız Apdulkadir Akyar ve Faik Yılmaz şimdi nasıl yaşıyorlar?
-Şu anda kaç uçucu kanser tedavisi görüyor?
-Bunlar salt “takdir-i ilahi midir?”
-Uçuştan sağlık nedeniyle ayrılan arkadaşlarımıza THY yönetimi ne sundu? Simulatör öğretmenliği için batıda ve ülkemizde çok da akıllıca istihdam edilirken ve ihtiyaç da varken neden alelacele emekli edildiler?
-Neden meslek hastalıkları konusunda bir istatistik dahi tutulmaz?
Soruları uzatmak olası...Kaybedilen sağlığı ne yazık ki elde edilen extra paralar geri getirmiyor. “YORGUNLUK ÖLDÜRÜR” kuru bir slogan değil, yaşamımızın gerçeğidir.
BAŞ PİLOT KURALLARI ÇİĞNERSE!
Limit üstü uçmayı marifet sanan Airbus Baş Pilotu da olsa, Tip Müdürü de olsa bu kötü örneği izlememelisiniz. Sizi makamına çağırıp kural dışı uçuşu red ettiğiniz için “uyaran”, kazanılmış haklarınızı tanımadığını tehditle ifade eden, “geçmişe ait kullanmadığım yıllık izin yoktur” diye sizden imza isteyen, kendisi kuralları çiğneyip meslektaşlarından “esas duruş” isteyen yönetim anlayışı bu “biat ve sadaka kültürünün” ürünüdür. Ve başta söylediğim gibi, bu süreçte sadaka kabul eder gibi terfi ve makam beklentisiyle meslek onurunu hiçr sayan anlayış “efendileriyle” beraber silinip gidecektir. Yerine er veya geç, meslek etiği, uçuş güvenliğine verilen öncelikle gelen görev disiplini ve kişi hakkına saygı egemen olacaktır. Buna inanmak gerekiyor. Çok uzak değil, yakın zamana kadar günlük, haftalık, aylık, yıllık limitler söz konusu bile yapılamazdı. “Kurallara aykırı uçuşları kabul etmeyelim” dediğimiz zaman, “Bu görevdir. Hava Kuvvetlerinde limit mi vardı?” diye yanıtlayan ağabeylerimiz bile konunun bilincindeler artık. İlme kılıç çekilmiyor, herkes bunun bilincinde olmak zorundadır.
Bu nedenle inançla söylüyorum: Çağdışı, havacılık kültürüne sığmayan bu anlayış süreç içinde yok olup gidecek, meslek onuru kazanacaktır.
Emniyetli uçuşlar...
Bahadır ALTAN Kaptan Pilot
www.havais.org.tr