Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin, gazetecilere Çağrı Merkezi’nin özelleştirilmesinin ardından birçok aksama yaşandığını anlattı. Ayçin ortalama bekleme süresinin 35 dakikaya yükseldiğini kaydederek şöyle konuştu:
“Sana madalya aldıran Çağrı Merkezi’ni kapattın. 21 saniye bekleme yapan telefondaki görevli arkadaşımızı işten atmakla tehdit ettin. Bugün Çağrı Merkezi’ndeki ortalama bekleme süresi 35 dakika.”
İşte Atilay Ayçin’in anlatımıyla Çağrı Merkezi’nde yaşanan fıkra gibi diyaloglar:
Yolcu 4 kişilik bir aile. New York’a 4 kişilik bilet rezervasyonu yaptırıyor. Toplam 680 dolar ödüyor. Yolcu biletini alacak, bakıyor ki tek kişilik rezervasyon yapılmış. Oradaki taşeron firmanın elemanı arkadaş fiyatlandırmayı, bilet kesmeyi bilmiyor ki… Bunu bir THY çalışanı yapsaydı, bugün kapının önündeydi…
Yolcu İstanbul –Bahreyn bilet istiyor. “Efendim bizim böyle bir hatta uçuşumuz yok” deniliyor. Var efendim var…
Yolcu, İstanbul-New York-Boston hattına bilet istiyor. Yanıt: “Efendim İstanbul-New York var ama Bartın’a uçağımız yok” diyor…
Bunlar yaşanan olaylar… Eğer bu hataların binde birini orada çalışan sendika üyesi kadrolu arkadaşlarımız yapsaydı, kapının önüne koyacaklardı. Burada çalışan 550 arkadaşımız da bugün Asist ve Vodatech’in bu işi yapamayan elemanlarını eğitmen olarak eğitmek mecburiyetiyle karşılaşıyorlar. 29 Mart seçimlerinden sonra başlarına ne geleceğini göreceğiz.
Mithat Körler, tanıdık bir isim… 33 dakika bekliyor fakat İstanbul-Ankara-Adana hattına bilet alamıyor. En son telefonu kapatırken görevli kız diyor ki; “Yahu ne tahammüllü adammış. Benim gibi bir kadına 33 dakika tahammül etti”. Cihaz açık olduğundan bu sözleri duyan Mithat Körler de diyor ki, “Bakın ben size 'hanımefendi' diye hitap ettim. Siz bana ‘bu adam’ diye hitap ediyorsunuz. Ben Kemal Unakıtan’ın danışmanıyım”…
Bunun üzerine Mithat Körler Candan Karlıtekin’e giderek olayı anlatıyor ve “Bu görevlinin laçkalığı nedeniyle işten atılmasını istiyorum” diyor. Karlıtekin firmanın yetkilisine telefon açıyor ve görevlinin işine son verilmesini istiyor. Taşeron işveren “Hayır, o benim personelim, onu işten atıp atmayacağıma ben karar veririm” diyor. Şirket bu hale geldi işte…