THY’de çalışanın değil, yatırımcının yüzü gülecek!
Stratejik sektör tanımı yeniden hayatımıza girdi. Havayolu sektörü stratejik bir sektör olduğu gerekçesiyle grev yasağı getirilmiş. Finans sektöründeki hali hazırdaki grev yasağına atıfta bulunuyorlar. Peki ama otomotiv sektörü stratejik değil mi? Ya da elektronik? Veya petrol alanında faaliyet gösteren işyerleri. Tüpraş örneğin… Allah muhafaza Tüpraş çalışanları bir greve gitse benzinsiz kalırız! Yani bu işin bir sonu yok…
Bence toplu iş görüşmesi sırasında grev yasağı getirmek neden olarak da “Stratejik bir sektördü. Ekonomik zarar görürdük, itibarımız zedelenirdi” demek demokratik bir toplumu önemseyenler için ümit kırıcı oldu.
Bana sorarsanız yasağın arkasındaki gerçek başka. Yeni bir dünya kuruluyor. İki tarihi gelişme var. Birinci 11 Eylül saldırısı, diğeri 2008 yılında başlayan küresel ekonomik kriz… Güvenlik güçlerine verilen benzersiz yetkiler ve ekonomide devletin gözetim ve düzenleyici hakkının aşırı kullanılmaya başlanmasının iki büyük nedeni bu olgular.
Hükümet(ler) artık ekonomik durgunluğu artıracak her lokal gelişmeye sert tepki veriyor. Hele bizdeki gibi yasama çıkarma yetkisi elinde güçlü bir iktidar var ise yaraya adeta tuz basıyor!
Bu alandaki gelişmeler başlı başına birkaç yazının konusu ve onu bir başka güne bırakıyorum.
***
THY özelinde yaşananlara gelince. THY yönetiminin eyleme (ya da greve) karışan personeli işten çıkarmasının acımasızlığının altını çizmekle yetineyim. Rakamlara bakalım.
1) THY için ölümcül rakamlar personelden değil, akaryakıttan kaynaklanıyor. 2010 yılında 6 milyar 652 milyon liralık satışların maliyetinin yüzde 33’ü (2 milyar 161 milyon TL) akaryakıt gideri. 2011 yılında ise 9 milyar 787 milyon TL’lik satışların maliyeti içinde akaryakıtın payı yüzde 40… Bir başka hesap yapıldığında THY’nin akaryakıt giderleri değer bazında bir önceki yıla göre yüzde 84 artmış. Bu oran akaryakıt fiyatları kadar uçuş sayılarının artışından da kaynaklanıyor.
2) Personel acısından bakalım. 2010 yılında personel (16 bin kişi ortalama) giderlerinin (1 milyar 300 milyon TL) satışlar maliyetindeki payı yüzde 19.5 iken 2011 yılında ( 18 bin çalışan ve 1 milyar 640 milyon TL) yüzde 16.7’e gerilemiş.
3) Personel giderlerini bir başka parametre ile karşılaştıralım. 2010 yılında THY’nin satış gelirleri 11 milyar 632 milyon TL. 2010 yılında ise 8 milyar 274 milyon TL. Personel giderlerinin 2010 yılı gelirlerine oranı yüzde 15.7 iken 2011 yılındaki payı yüzde 14…
SONUÇ: Personel giderleri sanıldığı gibi THY’nin bilançosunu sıkıntıya sokmuyor. Tam tersi çalışanın ücret yükü, THY’nin büyüyen iş hacmi içinde giderek azalıyor. Alınan ücretler düşük veya yüksek tartışmasına girmeden bunu söylüyorum. Üstelik petrolün varil fiyatında kalıcı olma ihtimali olan bir gerileme yaşanıyor. Bu durumda THY’nin 2012 ve 2013 yıllarında kar patlaması yapabileceğini söylemek mümkün. Grev yasağını da eklerseniz, çalışanlar olmasa da yatırımcıların yüzünün güleceği açık…
Yavuz Semerci-Habertürk