Akşam Gazetesi yazarı Oray Eğin, THY’nin New York uçaklarında türbanlı sayısını ve yolcu profilini analiz etmiş. İşte Eğin’in New York seferlerindeki çarpıcı gözlemi...
New York’ta türbanlı sayısı artıyor
Bugüne kadar THY’nin New York uçakları İstanbul eliti için bir tür sosyalleşme mekanı işlevi görürdü. İstanbul’dan ve New York’tan her gün yapılan karşılıklı seferler kokteyl havasında geçer, tanıdık yahut ünlü görmek çok mümkün olurdu. İlla business class’ta da değil; bir bakmışsınız ailesi ada sahibi olan Aliye Simavi ekonomi sınıfında uçuyor. Bir koltukta günümüzün TMSF akademisyeni Hasan Bülent Kahraman ders vermeye gidiyor. Önde illa ki bir Mermerci görmeniz garanti, o kadar çoklar ki zaten. Alinur Velidedeoğlu, Selma Türkeş, Siren Ertan ve Gökhan Çarmıklı... Aşina yüzler ve kabinde kalan dostluklar.
Yapılan araştırmalar son 10 yılda uçakla yolculuğun ciddi biçimde arttığını gösteriyor. Uçağa binmek, artan maliyete rağmen daha erişilebilir olduğu için daha fazla insan bu seyahat biçimini tercih ediyor. Geçmişte homojen bir elit kitleye hitap eden Türkiye çıkışlı okyanus ötesi uçuşlarda daha karışık insan topluluğu görmek mümkün.
Günümüzde paranın kimde olduğu kestirilemediği için geçmişten Beyazlara, elitlere ait olan bütün alanlar homojen olmaktan çıktı.
Milyonlarca dolara ev satılan steril sitelerde Yeşil Sermaye’nin mensupları, Anadolu kaplanları, lahmacun ve çiğköfte partileri yahut mafyavari tipler de görmek mümkün. İyi bir yerde ev almak, iyi bir komşu anlamına gelmiyor artık. Türkiye’nin yelpazesi her yere yayıldı artık.
New York seferlerine de bu çeşitlilik yansımış durumda. Nasıl ki şehirlerimizde daha fazla türbanlı görüyorsak, JFK-İstanbul uçuşları da bunun bir tür mikrokozmosu adeta. Geçmişte sosyetenin işgal ettiği koltuklarda artık her çeşit insan var. Ama Amerika’da yerleşik bu kadar çok türbanlı var mıydı eskiden, burası kuşkulu işte.
Uzun yıllardır Amerika’da yerleşik olan bir Türk, eşinin arkadaşlarının hızla türban takmaya başladığını, çevrelerinde neredeyse türbansız hiç kadın kalmadığını söylüyor kayıt-dışı sohbetimizde. Değişimin bu kadar hızlı ve çok sayıda olduğunun anlatılması biraz abartılı ama bazı somut gerçekler de var.
Amerika’daki Türkler yeteri kadar maddi güce sahip olmadıkları için “diaspora” seviyesine henüz gelememiş olsalar da bir tür “cemiyet” örgütlenmesine sahipler. Derneklerinde Türk günleri, maç izleme, mangal partileri falan düzenliyorlar. Ama giderek bu gibi etkinlikler kurumsallaşıyor da.
Long Island’da yaşayan bir genç kız bir gün New York’taki Türk derneklerinin birinden davet alır. Yaz kampına katılmak, iki ay çeşitli aktivitelerde bulunması içindir. Spordan kültür sanata renkli, dolu dolu bir program. Ancak işin ilginci, bu yaz kampında aynı zamanda dini bir eğitim de vardır.
Yaşam tarzlarını dini eksene daha fazla kaydıran Amerikalı Türkler’in bu tercihlerinin ekonomik olduğu söyleniyor. Kimi cemaatlere, bu gibi örgütlenmelere dahil olarak “çevre” sahibi oluyorlar. İş bulduklarını, arkaları olduğunu, kendilerine gurbette sahip çıkıldığını söylüyorlar. Onlara iş imkanı yaratan bu cemaatlerin resmi derneklerine de vergiden düşülebilecek bağışlar düzenli olarak aktarılıyor.
Cemaat örgütlenmeleri Amerika’da hem Türk siyaseti hem de Amerikan siyaseti hakkında pozisyon alır hale de geldiler. Türkler harıl harıl Hillary Clinton için bağış toplanıyor ve bu paralar genellikler belli bir “çevre”nin mensupları tarafından teslim ediliyor.
Washington’daki Rumi Forum, buradan bazı yazarları destekleyip onlara değişik kapılar bile açıyor mesela. Dışişleri Ali Babacan, geçen ay gidip orada kurdele bile kesti. New York’ta ise Türk Kültür Merkezi bu işlerle ilgileniyor; hatta Waldorf Astoria’daki iftara iki sene önce Bayan Clinton katılmıştı. Bugün de temas ve karşılıklı destek sürüyor. Merkez’i ziyaret eden Türk siyasetçileri saymıyorum bile, verili kabul ediyoruz zaten.
Kendilerinin de gizlemediği, bu iki derneğin ve başka birçok Amerikalı Türk cemaatinin ortak halkası ise Philadelphia eyaletinde yaşayan ve sağlık durumu epey kötü olan bir Türk: Fethullah Gülen.
Kısacası, Hocaefendi ve peşindekiler Türkiye’den sonra Amerika’da da harekete geçtiler.