Uluslararası şirketlerinizin sayısı artıyorsa, bilin ki doğru yoldasınız. Tam tersi ülkenizde faaliyet gösteren yabancı firmaların sayısı artıyorsa, bilin ki bir şeyler ters gidiyordur.
Satılan Türk şirketlerine yönelik haberlerin sayısı artıyorsa, bilin ki yine bir şeyler ters gidiyordur.
* * *
Havaalanları bir ülkenin vitrinidir. İlk temas orada kurulur, ilk izlenim orada oluşur. 10 yıl öncenin havalimanlarının çağdışı görüntülerini çok şükür unuttuk. Tertemiz ve geniş iç hacimleriyle övünebileceğimiz havalimanlarımız var artık.
* * *
Sizce havalimanlarını işleten firmaların Türk veya yabancı olması fark eder miydi?
Muhtemelen benzer binalarda benzer hizmet kalitesine kavuşurduk. Ancak burayı bir Türk firması yerine yabancı firma kazansaydı, TAV diye övüneceğimiz bir Türk firması olamazdı...
1997 yılında küçük bir inşaat firması sahibi Hamdi Akın ve Doğramacı Ailesi’ne ait TEPE İnşaat, TAV adıyla bir şirket kurarak Atatürk Havalimanı inşaat ve işletme ihalesini kazanmasaydı, bugün yurtdışında Türk bayrağı dalgalandıran bu firmamız olamayacaktı.
Ve 3 milyar dolar değerindeki Libya-Tripoli uluslararası havalimanı inşaat ihalesini de kazanamayacaktı...
* * *
Düşünün 1997 yılında Atatürk Havalimanı’nı inat edip, alanında tecrübeli bir yabancı firmaya vermiş olsaydık, bugün Ankara, İzmir’i de yabancı firmalar işletecekti. Ve Libya’daki ihaleye teklif verecek Türk firma da bulunamayacaktı.
Bu noktaya kolay ulaşmadılar. CEO Sani Şener’in hırsı, bilgi ve becerisi, TEPE ve Akfen’in finansal riskleri göğüsleyen yaklaşımlarıyla büyüyen TAV, Türk firmalarının önü açıldığında neler yapacağını kanıtladı. Bugün İstanbul Atatürk, Ankara Esenboğa ve İzmir Adnan Menderes Dış Hatlar, Gürcistan’da Tiflis, Tunus’ta Enfidha ve Monastir uluslararası havalimanlarının işletmesini üstlenen TAV’da 11.000 kişi çalışıyor. Dünün küçük inşaat şirketi, bugün yılda yaklaşık 50 milyon yolcuya hizmet veriyorsa bu TAV’dan öte Türkiye’nin başarısıdır.
Yavuz SEMERCİ-Akşam