KÖYLÜLÜĞÜN UÇAĞI
KÖYLÜ doğmak tabii ki suç değildir! Tekvin mukadderatına kim ne karışabilir! Ancaaak, köylü kalmak suçtur!
Yani, şehirdeyken de köylü kalmak suçtur. Hele hele kendi köylülüğünü oraya da dayatmak, aynı suçun ve cürümün katmerlisidir. Ve sakın bana hoşgörüden, empatiden, “siyaseten doğru”dan falan bahsetmeyin. Sahte ahlakçılığın canı cehenneme, bu tür bir hoşgörü o suç ve o cürümle ortaklıktır. Şimdi, yazıya neden böylesine burnundan soluyan bir girizgâhla başladığıma geleyim.
¡¡¡
YILBAŞINDAN istifade, torun görmeye Paris’e gitmiştim. Fiyatı ehven olduğu için de dün Münih aktarmasıyla dönüyordum. Hava muhalefeti ve trafiği derken, transit kaçıverdi. Bavyera birası devirerek akşam uçağını bekleyecek değiliz, bize sapa Sabiha Gökçen’e inse bile, genelde “gurbetçiler”i taşıyan daha da harcıalem bir şirkete havale edildik. Tam yetiştik ve kabine girdik ki, suratında Taliban sakalı, kafasında namaz takkesi ve elinde “Kaufhof” zembili, altmışlarını hayli geçmiş bir herifçioğlu tek bir adım yürümüyor.
Tam önümde duruyor ve bütün koridoru bloke etti. Arkadakiler de ha bre itekliyor. Yer değişimi için hostesle cebelleşiyormuş. Kız “kalkış sonrası” diyor ama anlayan kim! Bu arada da, çoktan kurulmuş çarşaflı karısıyla Alamanca konuşuyor.
Bir de, “gavurlar kadar olamadınız, Alman uçağında hemen yaparlar” demez mi! Ve herif hala yol vermiyor ki, arkamızdaki kuyruk artık dışarılara kadar uzanıyor.
¡¡¡
BAŞLARIM Alamancandan da, gâvurundan da! Bendeniz, “burası uçak! Öküz arkasında sürdüğün kağnı değil! Yerine çök” diye bir kükredim, pir kükredim ki büyük hayretle bir bana, bir hostese, bir de karısına baktı. Sonra da, belki kırk, belki elli senedir o Almanya’da hala alışamadığı alafranga abdesthaneye sanki bir çırpıda alışmışmış gibi, gıkını çıkarmadan kıçının üstüne tüneyiverdi. Ancak, işte bendeki kör talih!
Hadi Uluengin’in yazısının tamamı için;
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/13381834.asp?yazarid=22&gid=61