Havayolu trafiğinin her 15 yılda bir üç katına çıkmasına rağmen, 2050 yılına kadar karbon emisyonlarının yarı yarıya indirilmesi hedefleniyor.
Sunseeker, güneş enerjisi ile çalışan bir planör. Space Bike coınbustible pil ile çalışan bir balon. İsviçreli Bertrand Piccard tarafından geliştirilen Solar Impulse ise hava şartları izin verirse ilk gece uçuşunu yapmaya hazırlanan güneş enerjisi ile çalışan bir uçak.
Geçtiğimiz günlerde Havacılık ve Uzay Müzesi Bourget’de düzenlenen Yeşil Havacılık Fuarı'nda yer alan bu örnekler, birçok alanda olduğu gibi havacılık sektöründe de "yeşil dönemin" başladığına işaret ediyor. Kişiler veya küçük şirketler tararından geliştirilen bu yeşil uçaklar, Boeing ya da Airbus'un tersine ne ekonomik ne de kitlesel taşımacılık tasası taşıyor.
Dünyanın en büyük iki uçak şirketi Boeing ve Airbus, yeşil uçakların yer aldığı fuarda yer almasalar da, bu yeni yeşil uçakları yakından takip ediyorlar. Bunun başlıca nedeni, Kopenhag Zirvesi'nden bu yana tüm uçak şirketlerinin, havayolu trafiğinin her 15 yılda bir üç katına çıkmasına rağmen, 2050 yılına kadar karbon emisyonlarını yarı yarıya indirmeyi hedefliyor olmaları.
Airbus Çevre Direktörü Christian Dumas, Fransız Le Figaro gazetesine yaptığı açıklamada, "Havacılığın ilk günlerinden bu yana, yakıt tüketimi her zaman endişe nedeni oldu. Ekonomik endişelere şimdi de çevresel endişeler eklenmiş durumda" yorumlarında bulunuyor. Sektör uzmanları ise elektrik enerjisi ile havalanabilecek hipersonik uçak geliştirilene kadar, havacılık sanayinin 2011 yılından itibaren biyo yakıtları kullanmaya hazırlandığını ifade ediyorlar.
Biyo yakıt dönemi başlıyor
Bugün dünya havacılık endüstrisi filosu yaklaşık 20 bin uçağa denk geliyor. Dünya trafiğinde harcanan petrolün yüzde 12'si bu dev uçak filosuna ait. Uçakların neden olduğu yıllık karbon emisyonu oranı ise 700 milyon ton. Bu, dünya genelindeki toplam karbon emisyonunun yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturuyor.
Karbon emisyonunun azaltılması için uçak şirketlerine yardım etmeye karar veren Boeing ve Airbus ise, bu konuda farklı alanlarda çalışmalar gerçekleştiriyorlar. İki şirket öncelikle, uçakların daha hafif metallerden yapılması yönünde çalışmalara imza atıyorlar. Uçakların hafiflemesi kerosen tüketimini azaltıyor. İki şirket tarafından üretilen yeni uçaklar, eskilerine oranla yüzde 15-20 arasında daha az kerosen tüketiyor.
Airbus ve Boeing aynı zamanda yeni enerji kaynaklarını da test ediyorlar. Bu kapsamda, sentez yakıtlar ve hammaddesi tarım olmayan ikinci nesil biyo yakıtlar oldukça ümit verici. Bu yöndeki ilk test uçuşları 2008 Şubat ayında başladı. Doğalgazdan elde edilen likit sentez yakıtla çalışan Airbus A380 ilk uçuşunu Filton ile Toulouse arasında gerçekleştirdi. Kerosen ve (noix de cocobabassu) biyoyakıt karışımı ile çalışan Virgin Havayolları'na ait B747-300 ise Amsterdam ile Londra arasında ilk deneme uçuşunu yaptı. Bu deneme uçuşlarından bir sene sonra, Japonya Havayolları'na ait B747-300, cameline çiçeği, çölde yetişen bitki jatropha ve yüzde 50 oranında kültür algueslarından oluşan biyo yakıtla havalandı. Airbus ise geçtiğimiz günlerde yüzde yüz kültür algues'ından elde edilen bir biyo yakıt ile ilk Diamond DA42 uçuşunu gerçekleştirdi.
Biyo yakıtlar havacılık sektöründe etkin bir yakıt türü olacaklarını kanıtlamış durumdalar. Bundan sonra atılması gereken adım, bu yakıtların yeterli miktarda ve uygun fiyatta üretilmesi olacak. Yatırımcıların yanı sıra, büyük petrol şirketleri de biyo yakıtlarla yakından ilgileniyor. Christian Dumas, Airbus'ın bu alanda bir tür katalizör görevi üstlenmesi ve diğer şirketleri yönlendirmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Üç şirket şimdiden hazır
Üç havayolu şirketi, biyo yakıtların Avrupa ve ABD'de onaylanması ile birlikte, 2011-2012 yıllarında bu alana yönelmeye şimdiden hazır. Bu şirketler, Alman Lufthansa, Brezilyalı TAM Havayolları ve Katar Havayolları. Lufthansa, 2012 yılından itibaren normal uçuşlarında kerosen-biyoyakıt kullanmayı hedefliyor. TAM Havayolları 2010 yılı sonunda, çöl bitkisi jatropha ile çalışan A320'yi uçuracak. Katar Havayolları ise Airbus ile birlikte bitki selülozlarından elde edilen biyokütle enerjisinden biyo yakıt üretecek.
Gelecek 20 yılda havayolu trafiği her yıl yüzde 4.9 artacak
Boeing'in dünya sivil havacılık endüstrisine yönelik hazırladığı ve 2009-2028 yıllarını kapsayan "Pazara Bakış" raporunda, dünyada önümüzdeki 20 yıl içinde toplam 3,2 trilyon dolar değerinde 29 bin adet yeni yolcu ve kargo uçağına ihtiyaç duyulacağı belirtiliyor. Boeing, havacılık endüstrisinin gelecek 20 yılına yönelik projeksiyonlarını oluştururken, havacılık sektörünün yakın gelecekte karşılaşacağı ekonomik durgunluk, yolcu ve kargo trafiğinde düşüş ve yakıt fiyatlarında beklenmedik değişimler gibi dinamikleri dikkate alarak bir rapor hazırladı. Raporda, "Son 30 yıllık süreçte yaşanan iyi ve kötü dönemlere rağmen, esnek yapısı sayesinde havacılık pazarının her yıl ortalama yüzde 5 büyüdüğünü görüyoruz. Temel göstergeler, önümüzdeki 20 yılda, yeni uçaklara çok güçlü bir talep olacağını ortaya koyuyor" yorumlarına yer veriliyor.
Yeni jenerasyon uçaklara talep artacak
Boeing'in hazırladığı rapora göre, gelecek 20 yılda, dünyanın toplam yolcu trafiği her yıl ortalama yüzde 4,9 oranında artacak. Yüksek yakıt fiyatları, yaşlanan klasik model uçaklar ve çevrenin korunması yönünde artan endişeler nedeniyle verimliliği yüksek yeni jenerasyon uçaklara olan talep artarak devam edecek. Amerika ve Avrupa pazarında daha çok eski uçakların yeni modellerle değiştirilmesi söz konusu olurken Çin, Hindistan ve Ortadoğu gibi dinamik nüfusa ve artan gelire sahip pazarlar ise sağlam bir şekilde büyümeyi sürdürecek.
Didem ERYAR ÜNLÜ-Dünya