Bu ne rüküşlük, bu ne çirkinlik, bu ne zevksizlik! Atatürk Havalimanı dış hatlardaki, 'Türk Hava Yolları CIP Salonu'nu gördünüz mü? Neymiş? Dolmabahçe Sarayı mimarisi temel alınarak yapılmışmış, yok yokmuş. Uçağını beklerken ister masaj yaptır, ister yemek ye, ister internette dolaş-mış. Gözünüzü tüylerinizi diken diken eden o korkunç dekorasyondan alabilirseniz, buyurun hizmetlerinden yararlanın tabii. Saray mimarisinin bu kadar suyu çıkarılsın eyy okur! Hangi birinin anlatsam ki!
SERAMİK LALELER
Mesela konforsuzlukta sınır tanımayan koltuklardan birine oturdunuz diyelim. Önce karşıdan gelen güneş 'fevkaladenin fevkinde' gözünüzü alıp tadınızı kaçırıyor. Ardından kafayı sağa çeviriyorsunuz pembe ayaklı cam avizelerle burun buruna geliyorsunuz. (Bülent Ersoy'un evinden mi almışlar acaba?) Yüzünüzü ekşittikten sonra arkanızı dönüyorsunuz ki; flaş! flaş! flaş! Yere mini bahçe kurulmuş, üstüne de seramikten laleler kondurulmuş. Böyle pembecik mavicik durup, sinirlerinizi bozuyorlar. Hay sizi laleler götürsün!
HAMAM TİPİ TUVALET
Hele o arkada dizim dizim dizilmiş mavi-yeşil fayanslar yok mu; kim düşündüyse ne iyi etmiş! Yakalarsam muck muck. Sıra tuvalet ziyaretinde! Aksi söz konusu olsa şaşardım zaten. Temamız saray olunca, tuvaletlerimiz nasıl olacak? Tabii ki de hamamdan bozma olacak! Hani benim dansözüm? Hani benim kesecim? Uzun lafın kısası, manzaraya dayanan dayanıyor, dayanamayan bizim gibi soluğu dışarıdaki Starbucks'ta alıyor!. Çok pardon da bu CIP'nin maliyeti ne kadar demiştiniz?