Muhteşem bir hafta sonu
SERDAR TURGUT
Aralarında Emirates, Cathay Pacific, Lauda Air, Avusturya Havayolları ve Türk Hava Yolları’nın da bulunduğu birçok hava yolunun ikram servisini yapan Do&Co şirketini ve bunun sahibi Atilla Doğudan Bey’i bir süredir tanımak istiyordum.
Türk Hava Yolları ile özellikle uzun mesafeli uçuşlarda hayli sık uçan bir insan olarak, uçak şirketimizin ikram servisinde bir süredir görülmekte olan ikram ve sunulan yiyecek-içeceklerin kalitesindeki yükseliş benim çok ilgimi çekmişti. Bunu başaran insanları daha yakından tanımak istiyordum.
Sonunda bu arzum geçtiğimiz hafta sonunda THY Basın Müşaviri Ali Genç Bey ve Do&Co şirketinin sahibi Atilla Doğudan’ın nazik davetiyle gerçekleşti.
Viyana’da harikulade bir hafta sonu geçirdik. Kaliteli bir işadamıyla tanışmanın ve lezzetleri paylaşabilmenin mutluluğunu yaşadım. Kurduğu büyük organizasyona gerçekten hayran kaldım.
Bu konuları gazetemizin hafta sonu eklerinde detaylı yazacağım. Bu yazıma konuya bir giriş olarak bakabilirsiniz.
Do&Co’nun merkezi olan Viyana’daki otel tam anlamıyla şehrin göbeğinde.
Odanızın camından karşıdaki kilisenin içine uzanabilecek gibi bir his duyuyorsunuz. Otel odasında, kilise gayet tabii ki dini duyguları tatmin bağlamında gündeme gelmedi ama bu yüzyılların kilisesi son derece de estetik ve şık. Otelin şıklığı ve estetiği ile mükemmel biçimde örtüşüyor, birbirlerini tamamlıyorlardı.
Varır varmaz şehrin havasını alalım diye kendimizi dışarıya attık. Acı bir soğukta gezdik. Aslında ben Orta Avrupa’yı bu şekilde gri ve soğuk halde severim. Orta Avrupa’ya yakışır bu renk ve soğuk.
Atilla Bey ile yemek yiyeceğiz. Ondan önce barda biraz dinlenelim dedik. Atilla Bey’in detaylara ne kadar dikkat ettiğini, kaliteyi hayatın her alanında arayan bir insan olduğunu barda bir detayda gördüm.
İçkilerimiz ile birlikte biraz çerez sunuldu bize. Getirilen bildiğimiz fıstıktı ama bunun üstü wasabi sosu ile kaplanmıştı. Doğal olarak yeşil görünümdeydi. Wasabinin acılığıyla fıstık müthiş bir uyum sağlamıştı. O an beyaz şarap içmekte olduğuma üzüldüm. O wasabili fıstık ile güzel bir viski çok iyi giderdi doğrusu.
Atilla Bey’in detaylara ilişkin dikkatini o aşamada kavramaya başladım. Çok da dikkatliydi. İşi ile ilgili olarak sürekli etrafını kolluyor, ‘yeni ne yapabilirim’ diye inceliyordu.
Örneğin; Viyana’ya uçakta birlikte giderken, uzaktan benim davranış biçimimi gözlemiş.
Benim için seyahatler keyifli okazyonlardır, seyahatlerde mutlu olmaya uğraşırım. Mutluluğum pasaport kontrolünden geçer geçmez gümrüksüz alandaki dükkanları gezerken başlar. Sonra da uçağa binince daha da artar. Yolculuk başladıktan sonra viskimi de ihmal etmem. Atilla Bey; ‘size baktım, yolculuğunuzu viskinizi yudumlayarak yaptınız. Yanında paketle verilen fındıktan memnun musunuz’ diye sordu.
‘Aynı fındık size sıcak sunulsaydı daha güzel olmaz mıydı’ dedi. Ben içimden ‘keşke fındığı da wasabi soslu verseler’ dedim ama bir yanlış yapmamış olmak için yüksek sesle söylemedim bunu.
Atilla Bey’in detaya ve kaliteye önem veren bu titizliğini hem o geceki yemeğimizde hem de ertesi gün Do&Co’nun Viyana’daki yemek fabrikasını gezerken gördüm.
Fabrikada buluştuğumuz toplantı salonunda bütün duvar, dünyanın çeşitli yerlerinden toplanmış tabak ve fincanlarla doluydu.
Şirketin ilgili birimi bu tür alımları, lokantalarında, butik kafelerinde, uçaklarda ve Formula 1 gibi organizasyonların catering’inde kullanılacak ikram malzemesini seçmek için yapıyormuş.
Avusturya’nın tarihi DEMEL kafesinin de sahibi olan Do&Co aynı konseptte bir butik kafeyi yakında New York’ta da açıyormuş. Bu kafe renove edilmekte olan plaza otelin altındaki lobide olacak.
Hafta sonunda yemekten ve fabrikalardan izlenimlerimi yazacağım.