Almanların yaptığı mı doğru bizim yaptığımız mı...
Bugün okurlarıma karşılaştırmaları için, aynı konuya Alman makamlarının bakış açısı ile bizim bakış açımızı anlatmak istiyorum.
Türkiye’de mevcut ve açılacak havalimanlarında yolcu trafik, haberleşme, yük kontrolü, ramp hizmetleri, yani her türlü yer hizmetleri vermek üzere Sivil Havacılık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden (SHGM) iki Türk şirketi çalışma ruhsatı almıştır. Biri Havaş, diğeri de Çelebi. Bu şirketlerin sahipleri büyük paralar vererek ve yatırım yaparak ruhsata sahip oldu. Üstelik bu şirketlere ruhsatları verilirken, bundan böyle başka şirkete ruhsat verilmeyeceği de belirtildi.
Her iki Türk şirketi, çok kazançlı olan havalimanlarında da bu hizmeti veriyor, zarar ettikleri, ancak bir sosyal görev diye de adlandırılabilen mesela Bitlis, Van, Kars ve açılacak Sinop gibi hava limanlarına da. Tıpkı kâr edilmediği için hiçbir bankanın şube açmadığı yerlerde kamu bankası Ziraat Bankası’nın şube açması gibi.
SHGM’nin resmi internet sitesine girdiğinizde, Antalya, İzmir, Bodrum ve Dalaman havalimanlarında Havaş ve Çelebi’nin yaptığı yer hizmetlerini yapmak üzere Alman Fraport şirketine A grubu çalışma ruhsatına esas teşkil etmek üzere 1 yıl süre ile ön izin belgesi verildiği görülüyor.
Aslında rekabet adına güzel bir girişim. Ancak, Havaş satılırken keşke ileride başka şirketlere de ruhsat verileceği söylenseydi veya ruhsatlarında bu belirtilseydi.
Peki, SHGM’nin Fraport’a verdiği ruhsat ne anlama geliyor, biliyor musunuz: Sektörde en fazla kâr olan bu dört havalimanında Havaş ve Çelebi ile birlikte Alman Fraport şirketi de hizmet verecek ve çok para kazanacak. Kazansın, ona kimse bir şey demiyor da, bu şirket neden Kars, Sinop, Bitlis ve Van gibi havalimanlarında hizmet vermek istemiyor? Çünkü oralarda kâr yok. Nasıl olsa bu yükü çeken iki Türk şirketi var.
Bu çifte standart değil mi?
Madalyonun öbür yüzüne de bakalım: Bir Türk şirketi de Fraport’un işlettiği Almanya’nın Frankfurt Havalimanı’na yer hizmeti vermek üzere müracaatta bulunuyor. Fraport’un Türk şirketine verdiği cevapta “Frankfurt Havalimanı’nda hizmet verebilecek (Ramp hizmetleri) taşeron sayısının 2 ile sınırlandırıldığı ve bu hizmetin kamusal rekabete açık olmadığı” belirtiliyor. İyi de sen neden 2 firmanın hizmet verdiği yere üçüncü firma olarak giriyorsun?
Fraport demek istiyor ki iki firma bu işi yapıyoruz. Üçüncü bir firmayı kârımıza ortak etmek istemediğimiz için size izin vermiyoruz.
Ancak aynı Alman Fraport şirketi, iki Türk firmasının işlettiği en kârlı hava limanlarında hizmet vermek için elini kolunu sallaya sallaya geliyor ve bizim SHGM onlara bu izni veriyor.
Peki bizim SHGM’nin aklına “arkadaş bizde bu işi yapan iki firma var, sizi alamayız.” Veya “madem siz benden izin istiyorsunuz, siz de işlettiğiniz Frankfurt Havalimanı’nda bu hizmeti vermek isteyen Türk şirketine izin veriniz” demek hiç mi gelmiyor.
Biz Alman şirketine buyur gel, al sana ruhsat. Türkiye’nin en kâr getiren havalimanlarında bu işi yap ve bizim şirketlerinin kârının önemli bir bölümünü sen al ye diyoruz.
Merak ediyorum, Fraport yerine başka bir Türk şirketi SHGM’ye müracaat etseydi, Antalya, Bodrum, İzmir ve Dalaman için bu ruhsatı alabilecek miydi? Asla.
Bence SHGM yetkilileri Fraport’a şunu demeli. Ben sana üçüncü firma olarak ruhsat veriyorum ama, sen de kendi havalimanında size müracaat eden bizim firmamızı üçüncü şirket olarak Frankfurt Havalimanı’na sokacaksın. Sen sokmazsan ben de sana ruhsat vermiyorum. Ancak nerede o yüreği taşıyan bürokrat.
AYDIN AYAYDIN-Vatan