II. Dünya savaşı içinde çeşitli nedenlerle -genellikle uçak arızası, vurulma- Alman veya tarafsız topraklara zorunlu iniş ya da paraşütle inen uçucular esaret, enterne gibi durumlarla karşılaşmışlardı. Ancak bulabildikleri ilk fırsatta uçak kaçırarak kendi saflarına maceralı uçuşlarla katılabilmişlerdi. İçlerinden en ilginç öyküleri sizlerle paylaşmak istedik: Keyifli okumalar dileriz.
1/ ABD’li Pilot Bruce W. Carr:
Bruce W. Carr, Curtiss P-51 tipi uçaklarla İngiltere’de görev yapmaya başlamıştı. 2.11.1942’de Çekoslovakya’da bir meydana saldırı birliğinde yer almıştı. Ancak hedef civarında uçağının arızası nedeniyle paraşütle atlamak zorunda kalmıştı.
Carr yakalanmamak için birkaç gün sürekli yer değiştirerek saklanmasına rağmen açlık, susuzluk problemlerini çözememişti. Hedef olarak çok iyi bildiği Alman uçaklarının konuşlandığı meydana teslim olmak amacıyla yönelmişti.
Meydana yaklaştığında uçuşa hazırlanan bir Focke-Wulf Fw-190 tipi uçağın başında teknik ekibi fark etmişti. Bunu gören Carr teslim olmaktan hemen vaz geçip uçağı gizlice kaçırmaya karar vermişti.
Uçağın bakımını tamamlayan teknik ekip ayrıldıktan sonra gizlice yaklaşan Carr, takozları alıp hemen kokpite girmişti. Hiç bilmediği Almanca ve tamamen farklı dizayndaki kokpit karmaşıklığının üstesinden gelen Carr, motoru çalıştırabilmişti.

Bruce W. Carr P-51 uçağının önünde ve kaçışı gerçekleştirdiği Fw-190 uçağı inişten sonra
Kalkışını seri bir şekilde tamamlayan Carr, olabildiğince alçaktan ve çok hızlı bir şekilde Batıya doğru uçmuştu. Alman işaretleri nedeniyle uçağına Fransa üzerinde yerden bir hayli uçaksavar dost ateşi açılmıştı. Her şeye rağmen İngiltere’de kendi üssüne ulaşıp gövde üzerine inişini tamamlamıştı.
Heyecan, açlık ve biraz da soğuk nedeniyle emniyet kemerini bir türlü çözemeyen Carr kokpitten çıkamamıştı. Uçak başına gelenlere kendisinin Amerikalı olduğunu anlatmakta zorluk çekmişti. En sonunda kokpite çıkan grup komutanı sayesinde karmaşadan kurtulabilmişti. Bu arada komutanı “Carr hangi cehennemdeydin ve şimdi ne yapıyorsun?” sorusuna bile heyecandan hemen cevap verememişti...
Carr tekrar II.Dünya savaşına geri dönmüş, 172 muharebe uçuşunda 15 Alman uçağı düşürmüştü. Takiben Kore ve Vietnam savaşlarında da uçuş görevlerine katılmıştı.
2/ Esir Kampından Alman Uçağıyla Kaçanlar:
II. Dünya savaşı içinde Nazi Almanya’sındaki Mittelbau-Dora esir kampının zorunlu çalışma şartları özelliğiyle Müttefik birliklerinde kötü şöhretiyle öne çıkmıştı. Kamptaki esirler yer altındaki tünel, depo, fabrika vb. yerlerde, başta V-2 roketleri gibi döneme göre diğer gelişmiş silahların üretimi için ağır koşullarda çalışıyorlardı. Bir kısmı da Todt işçileri (Organisation Todt) olarak endüstriyel projelerde amele olarak çalışıp yok oluyorlardı. Esir kampında her türlü itaatsizlik çok şiddetli ceza veya ölümle cezalandırılırken, beslenme ve hijyen koşulları da son derece yetersizdi. Esirler açlıktan, hastalıktan veya işkenceden ölüyorlardı.
1945 yılında Mittelbau-Dora kampındaki tutuklular arasında Sovyetler pilotu Mikhail Devyatayev de vardı. Cesareti, bilgisi, yardımseverlik vb. önemli karakter özellikleriyle esirler arasında kısa zamanda öne çıkmış, bir tür gizli liderlik konumuna gelmişti.
Esir kampının hemen yanındaki havaalanında birkaç uçak vardı. Mikhail, Heinkel He-111 tipi bombardıman uçağını gözüne kestirerek ekibini kurmuş, kaçış planını buna göre kurgulamıştı.

Solda Mikhail Devyatayev ve sağda Mittelbau-Dora Kampında silah üretimi yapan esirler
Planladıkları günde Mikhail ve arkadaşları gizlice topladıkları alet edavatlarla bir gardiyanı etkisiz hale getirmişlerdi. Silahını da aldıktan sonra cesedini bir çukura gömmüşlerdi. Zamanlama olarak meydan ekibinin öğlen yemek molasına çıkmasını beklemişlerdi.
Mikhail liderliğinde grup uçağa gidip kamuflaj örtüsünü kaldırmışlardı. Ancak beklenmedik kötü bir sürprizle karşılaşmışlardı: Uçağın aküsü sökülmüştü, onsuz motorları çalıştırmak olanaksızdı. Neyse ki gruptan birisi yakınlarda aküleri taşıyan bir kamyonu keşfetmiş, seri bir şekilde uçağa getirerek yuvasına yerleştirmişlerdi.
Akü monte edildikten sonra birkaç başarısız motor çalıştırma denemesini takiben her şey normale dönmüştü. Mikhail kısa zamanda uçağa intibak edip kalkışı tamamlamıştı. Doğuya, Rus cephe hattına uçarken önce Alman avcı uçaklarından sonra da Rus uçaksavar ateşinden sakınarak güvenli bir şekilde cephenin gerisine inişi tamamlamıştı.

Heinkel He-111 tipi bombardıman uçağı yerde
İlk anda Rus istihbarat ve askeri yetkililer grubun kaçış öyküsünü imkânsız bularak şüpheyle karşılamışlardı. Kaçışa dair çok ayrıntılı ifadeler, Alman esir kampı yaşamına dair bilgilerin yanısıra önemli bir model olan Heinkel He-111 uçağının ele geçirilmesi sonucu olayın gerçekliğine istihbarat yetkilileri zorlukla ikna olabilmişlerdi.
Aktif uçuculuk görevine dönen Mikhail ve grubunun zorlu kaçış öyküsü, savaşın ardından uzun yıllar saklı tutulduktan sonra kamuoyuna açıklanmıştı.
3/ B-24 Uçağıyla Türkiye’den Kaçış:
II. Dünya savaşı devam ederken Romanya’nın Ploeşti kentindeki Astro Romano petrol rafinerisi, Hitler’in ordularının akaryakıt ihtiyacının 1/3 ünü karşılamaktaydı.
Amerika’nın 23 adet B-24 uçağı Afrika’ya intikal etmişti. Bu sırada Almanların yakıt ihtiyacı stratejik hedefler arasında en öne çıkınca değişik filolardan oluşan B-24 saldırı grubu, Mısır’da RAF’ın kullandığı hava üssüne konuşlanmışlardı. Halpro kod adı verilen operasyon planına göre uçakların saldırı rotası Akdeniz, Ege denizini takiben Yunanistan ve Bulgaristan üzerinden geçerek hedeflerine varacaklardı. Saldırıdan sonra tarafsız olan Türkiye’nin hava sahası “izinsiz” kat edilerek Irak, Suriye veya Kıbrıs’taki İngiliz üslerinden birine inilecekti. Uçaklara ekstra yakıt depoları monte edilmesine rağmen planlanan rota için yakıtın yetersizliği kesindi. Bunun üzerine gizli olarak Akdeniz geçildikten sonra Türkiye’yi habersiz-izinsiz doğrudan kat ederek hedefe varılacak yeni bir rota planlanmıştı.
12 Haziran 1942’de Mısır’da konuşlanan B-24D grubundan 13 uçak havalanmıştı. Bir uçak arıza nedeniyle geriye dönmüştü. Diğerleri hava koşulları nedeniyle birbirini kaybederek dağılmışlardı. 12 uçak, ayrı ayrı Karadeniz’de Tuna deltasına ulaşarak dağınık biçimde rafineriye saldırmışlardı. Hedef bölgesi bulutla kaplı olduğu için yüksek irtifadan saldıran B-24D uçakları, hedefi görmeden bombalarını atarak dönüş rotasına yönelmişlerdi. Beş uçak ancak planlandığı gibi Irak’a ulaşabilmişti. Üç tanesi yakıt yetersizliğiyle Suriye’ye ulaşabilmişti. Motoruna isabet alan bir uçak Adapazarı yakınlarına zorunlu iniş yapmıştı. Town Hall (O zamanlarda uçaklara, seri numaraları dışında, ekibin belirlediği isimler verilirdi) isimli uçak, üç yaralı ekibiyle ancak Adapazarı’na ulaşabilmişti. Diğer üç B-24D uçağı, hedef bölgesindeki uçaksavar ateşiyle hasarlandıkları için uçuşu sürdürmeyip Ankara’ya inmişlerdi. Ankara’ya inen uçaklar: Little Eva, Brooklyn Rambler, Blue Goose idi. O tarihte Türkiye resmen II. Dünya savaşına girmediğinden uçaklara el konulurken, uçuş ekipleri de enterne edilmişti.
İlk saldırının başarısız olması nedeniyle Amerikalılar “Tidal Wave” koduyla aynı yere ikinci bir operasyon planlamışlardı. Bu kez uçuş Libya’dan başlatılmış, uçaklarda birtakım değişiklikler yapılarak menzilleri daha da arttırılmıştı. 1 Ağustos 1945’te dalgalar halinde 178 adet B-24D uçağı, 1.773 havacı ekiple saldırmışlardı. Alman istihbaratı saldırı öncesi durumdan haberdar olup, gerekli önlemleri almıştı. Gerçi rotada Adriyatik denizindeki kötü hava koşulları, bundan kaynaklanan seyrüsefer hataları, pilotların birbirleriyle aşırı derecede telsiz konuşmaları, Almanlara yeterince erken uyarı ve hazırlık zamanı sağlamıştı. B-24'lerden 58 tanesi düşürülmüş (Bazı kaynaklarda kayıp uçak sayısı 53 olarak belirtilmektedir), ekiplerden de 446 kişi kaybedilmişti.

B-24D Liberator uçağı inişte
Bombardımandan sonra dönüş/kaçış rotası öncekinde olduğu gibi Türkiye’den geçmekteydi. B-24D uçaklarından yedi tanesi çeşitli nedenlerden ötürü Türk toprakları üzerine zorunlu iniş yapmıştı. Bir tanesi de Manavgat açıklarında denize düşmüştü.
Zorunlu iniş yapan 11 adet B-24D uçağı, Amerika tarafından hibe edilerek, Türkiye’nin tarafsızlık politikasında olası sıkıntılardan kurtarmıştı. Her iki harekâtta enterne edilen toplam Amerikalı havacı sayısı 78 idi. Bu sayıya Manavgat açıklarında denize mecburi iniş yapan Hadley’s Harem B-24 uçağından kurtulan 7 kişi de dâhildi.
İlk saldırıdan enterne edilen Amerikan uçuş ekipleri önce Atatürk Orman Çiftliğinde, daha sonra Ankara’da bir otelde ikamet etmişlerdi. Ekipler otelden dışarı çıkınca yanlarına nöbetçi asker veriliyordu. Ekiplerin tüm masraflarını Amerika’nın Ankara elçiliği karşılıyordu.
Ağustos 1942'de Genelkurmay Başkanlığı uçabilecek konumdaki uçakların Eskişehir’deki I.Tayyare Alayına verilmesini istemişti. Ayrıca Amerikan askeri ataşesinden Türklerin eğitimi için yardım talebinde bulunmuştu. Ateşe, enterne edilen ekiplerin içinden Teğmen Brown ve bazı isimleri önermişti. Aynı gruptan altı Amerikalı, Türk havacılarının nezaretinde gerekli bakımlardan sonra sağlam üç B-24D uçağını Eskişehir’e uçurmuşlardı.
Onarım, bakım ve Türklere eğitim (uçuş ve teknik) çalışmalarında Amerikalı havacılara başkanlık eden Teğmen Brown, Ankara’da bulunan dört kişinin daha Eskişehir’e gelerek kendilerine yardımcı olmaları için gerekli izinlerin verilmesini istemiş ve hemen karşılanmıştı…
Eskişehir’deki Amerikalı havacılardan Teğmen West ve Astsubay Çavuş Taylor bir B-24D uçağıyla uçarak kaçmayı planlamışlardı. Türkler tarafından “2” numara verilen Brooklyn Rambler isimli B-24D uçağını yavaş yavaş kaçışa hazırlamışlardı. Yakıt depolarının bozulmaması için devamlı bir miktar yakıtla dolu olmalarını, ayrıca belli aralıklarla motorların çalıştırılmasının gerektiğini Türk havacılara belirtmişlerdi. Bu işler için ilgili makamlardan izinler aldıktan sonra düzenli motor çalıştırmalarında kendilerine Kıbrıs uçuşuna yetecek kadar yakıtı, kanat depolarına yavaş yavaş biriktirmişlerdi. Kaçış planlamasında Amerikalı havacılara Eskişehir’de sağlanan serbestlik önemli rol oynamıştı. Örneğin Eskişehir’de bulunan bir İngiliz havacı subaydan en uygun rota, olası hava durumları ve Lefkoşe’deki İngiliz üssü hakkındaki bilgileri rahatça almışlardı.
14 Aralık gecesi, diğer Amerikalı havacılara kaçış planlarını açıklamışlardı. 15 Aralık 1942’de Eskişehir üssünde Türkler öğle yemeği molasında iken Teğmen West bir motoru çalıştırmıştı. Her bir motoru çalıştırırken iki Amerikalı havacı daha uçağa binmişlerdi. Kendilerinden şüphelenen Türk makinistin müdahalesine fırsat vermeden uçağın kapasını kapatıp harekete geçmişlerdi. Durumu anlayamayan nöbetçilerin şaşkın bakışları altında kalkışa başlamışlardı.Uçak, buzlu pistten rahatça havalanmıştı. I. Tayyare Alayı mensupları şaşkınlıklarını atlatınca, komutan Albay Naim Bürküt, kaçan uçağın takip edilerek yakalanmasını emretmişti! B-24 havalandıktan ancak yarım saat sonra bir Martin W-139 tipi uçakla Üsteğmen Hakkı Metel havalanabilmişti. Ancak daha yavaş olan bu uçağın bilinmeyen rotadaki B-24’ü yakalaması imkânsızdı. Rotada sadece Toros’ları aşmak için alçak uçuşu terk edip yükselen B-24’ü Kıbrıs’a yaklaşırken bir İngiliz Spitfire avcı uçağı karşılamıştı. Güvenlik için hemen iniş konfigürasyonuna geçen B-24D, dosdoğru Lefkoşe’deki RAF meydanına, eskort Spitfire ile birlikte inmişti. Amerikalı havacılar gerekli sorgulama ve kontrollerden geçtikten sonra Tel Aviv üzerinden Kahire’ye gönderilmişlerdi.
İnişte lastikleri patladığı için hafif hasarlanan uçak, İngiliz ve Amerikalılarla hem diplomatik hem de askeri kanallardan yapılan yoğun pazarlıklar sonucu Türkiye’ye tekrar iade edilmesi kararlaştırılmıştı. Brooklyn Rambler isimli B-24D, Eritre’de bulunan Amerikan bakım üssüne Amerikalı ekip tarafından uçurulmuş, burada gerekli tamir ve bakımı yapılmıştı. Ayrıca uçağın bazı makinalı top taretleri ve bir kısım atış-silah sistemleri, bomba yuvaları, sökülerek, yolcu-personel taşıma konfigürasyonuna dönüştürülmüştü. Mart 1943’te Türk havacılara uçak teslim edilmişti…
4/ Planörle Hapishaneden Kaçma Çabaları:
II. Dünya savaşı boyunca sadece 100.000’den fazla İngiliz askeri Almanlar tarafından esir alınmıştı. Yüksek rütbeli ve önemli İngiliz subayları Leipzig ile Dresden kentlerinin yakınındaki Colditz Kalesindeki (Oflag IV-C kodlu) yarı esir kampı hapishanede tutuluyordu.
Colditz Kalesi o zamanlarda en yakın cephe hattından 650 kilometre uzakta, kalın duvarları ve eteğindeki Mulde nehrinden 75 metre yüksekteydi. Almanlar burayı çok güvenli buluyorlar, diğer esir kamplarından kaçma teşebbüsünde bulunan İngiliz subaylarını da buraya yerleştiriyorlardı.

Colditz Kalesi ve Mulde Nehri
Esirlerden birisi kaledeki şapelin çatısının nehir tarafındaki yüzünün Almanların görüş alanının dışında olduğunu keşfetmişti. Çatının o yüzeyi kullanılarak inşa edecekleri bir planörle Mulde nehrini aşabileceklerini hesaplamışlardı.
Esirler arasındaki Pilot Teğmen Leslie Goldfinch liderliğinde oniki mahkûm planörün inşasına şapelin tavan arasında başlamışlardı. Çalışmalarını gizlemek için bir de duvar örmüşlerdi. Alman muhafızlar duvarların yükseklik ve kalınlığına güveniyorlar, daha çok olası tünel arayışları içindeyken gizli atölyenin hiçbir zaman farkına varamamışlardı. Yine de İngiliz esirler erken uyarı için gözetleme, alarm ikaz sistemleri oluşturmuşlardı.
İki kişilik kaçış planörünün yapımında kullandıkları malzemeler arasında çıtalar, tahtalar, çarşaflar, elektrik kabloları, bıçaklar, çiviler vb. vardı. Yapıştırma amacıyla kazein tutkal (bir tür süt proteini) kullanılmıştı. Matkapla birlikte kazeini alabilmek için bir Alman muhafıza rüşvet verilmişti.

Colditz Horozu isimli planörünün ABD’li muhabir tarafından çekilmiş fotoğrafı
Planörün bitmiş halindeki uzunluğu 6.1 metre, kanat açıklığı 9.75 metre ve ağırlığı yaklaşık 109 kilogram idi. Adını “Colditz Horozu” koymuşlardı. Kaçış için 1945 sonbaharını planlamışlardı. Ne var ki planör hiç uçamadan ABD ordusu 15.4.1945’te kaleyi ve esir kampını ele geçirmişti.
Savaştan sonraki yıllarda planörün uçabilirliğini test etmek amacıyla bir TV kanalının sponsorluğunda, tam ölçekli replikası üretilmişti. Sonuç son derece başarılıydı.
2012 yılında tekrardan, üretime katılan esirlerden birinin denetiminde, bu kez kalenin şapelin tavan arasında, orijinalinin yapıldığı yerde ikinci replikası üretilmişti. Model, kale şapelinin çatısından iki kişiyle uçurulmuş ve Mulde nehrini rahatlıkla aşmıştı.
Bölgenin Rusların kontrolüne verilmesi nedeniyle orijinal planörün akıbeti bilinmemektedir. Tek kanıt ise kalenin kurtuluşu esnasında bir ABD savaş muhabirinin çektiği fotoğraflardır. Replikalar İngiltere’de müzededir.
Başvurulan Kaynaklar:
*Consolidated B -24 Liberator (Martin W. Bowman – MBI Publishing Company, 2004)
*B-24 Liberator: Combat Legend Series (Martin Bowman – Crowood Press Limited, 2003)
*Flying’s Strangest Moments (John Harding, Robson Books, 2006)
*B-24 Liberator Units of the Fifteenth Air Force (Robert F.Dorr – Mark Rolfe, Osprey Publishing, 2000)
*US Air Force Publication (US Air Force Face Sheet)
*www.simplefly.com
*www.smithsonianmag.com
*www.aviationexplorer.com
*www.warhistoryonline.com
*www.thisdayinaviation.com
*www.wikipedia.org
*www.worldwarwings.com
*www.iwm.org.uk