Pilot, hava trafik kontrolörü ve uçak bakım teknisyenlerinin görev günlerinde oruç tutmamaları konusunda, son 5-6 yıldır her Ramazan ayında ‘sahur davulu’ niteliğinde uyarı yazıları hazırlamaktayım. Aslında bu uyarılar, başka insanların can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürebilecek ya da başarılarını azaltacak nitelikte kritik işler yapan diğer meslek grupları için de geçerlidir. Yaz dönemi Ramazanlarının 16-18 saatlik uzun günlerinde örneğin şoförler, doktorlar, hâkimler, öğretmenler, öğrenciler, askerler, sporcular, politikacılar, bilim adamları, vs. oruca ara vermeli ya da sair günlerde tutmalıdır diye düşünüyorum. Bunların bazıları açlık-susuzluk etkisiyle başı döndüğünde, eli titrediğinde, uyku bastırdığında görevini bırakma imkânları olmadığı için başkalarına veya kendilerine bir biçimde zarar verebilirler. Bu düşüncelerimi sadece tıbbi referanslara değil, ilahiyatçıların görüşlerine ve bazı İslam ülkelerinden gelen bilgilere dayandırarak ifade etmeye çalışmaktayım (1,2,3,4,9).
Bu yazıları hazırlarken motivasyonum, uçuş doktoru kimliğimle hissettiğim sorumluluktan başka bir şey değildir. Bazı kişiler örtülü niyetimizin dinimizce farz olan bir ibadete yandan vuruş yapmak olduğunu sanıyor olmalılar ki, yakışıksız ithamlarda bulunmuş ve haksızlık etmişlerdir. Bundan daha önemlisi, yazılarda anlatmak istediğimiz fikirlerin özünün kaybettirilmesidir… Dinimize olan saygımı daha önceleri de vurgulamıştım. Orucun; güdülerin gemlenmesi, nefs terbiyesi, kanaatkârlık, arınma, toplumsal birliğin pekiştirilmesi, yoksul insanlarla empati kurulması gibi yararları olduğuna inanıyorum. Ayrıca, beden sağlığı için de (ciddi hastalıkları olmamak ve ilaç tedavisi ihtiyacında olmamak koşuluyla) yararlı olabileceğini düşünmekteyim. Yazar Sadık Yalsızuçanlar’ın bir söyleşisinde geçen oruçla ilgili (mealen) şu sözlerine aynen katılıyorum: “İnsanda tanrılık vehmi vardır, kulluk davranışları insanı tanrılık vehminden arındırır… İnsanın kendi nefsini değil ötekini öncelemesi için aç kalması şart… Adam oruç tutamıyor, mazereti var veya tutmak istemiyor. Oruç tutmayanlarda tutanlara karşı bir hürmet vardı… Aynı hassasiyet ve hürmeti, hatta fazlasını tutanlardan beklemek gerekiyor... Oruç tutmayanların rahat, tutanların alçakgönüllü olduğu yerde İslam ahlâkı vardır.” (5). Yazar bir yazısında da alıntı bir cümle kullanıyor: “Oruç, insan ruh ve maddesinin ilâhi banyosudur.” (6).
Sevgili pilot arkadaşlar, hava trafik kontrolörü ve bakım teknisyeni kardeşler,
Orucun kutsal bir ibadet olmak yanında, arınma, kefaret ödeme, ilâhi banyo, psikolojik detoks işlevi gördüğüne kimsenin itirazı yoktur. İtirazlar şu noktalardan geliyor;
-Sahura kalkmakla ve yemek saatlerinin değişmesiyle vücudun uyku-uyanıklık ve günlük yaşam düzeninin, yani biyolojik ritminin (jet lag veya shift lag gibi), sonuçta zihinsel ve fiziksel yetilerin değişime uğraması kaçınılmazdır.
-Yaz günleri 18 saat süren açlık ve susuzluk yüzünden vücutta ve beyinde işlevsel bozulmalar olur (Kan şekeri ve tansiyon düşmesi, el-ayak titremesi, baş dönmesi, görme bulanıklığı, iritabilite, huzursuzluk, sinirlilik, uykululuk, dikkat-konsantrasyon-bellek yavaşlaması, unutkanlık, vs.) Ayrıca çoklu görev performansı, SA, CRM, koordineli kas hareketlerinin ve psikomotor becerilerin bozulması, uçuş emniyeti açısından çok önemlidir.
-Çoğu örtülü veya sinsi olan bu zafiyetler içindeyken yaşanan küçük rahatsızlıklar, metabolik sorunlar, uykusuzluklar ve yorgunluklar tabloya eklendiğinde olumsuzluklar katlanır.
-Uçuş ekipleri için uçuştan men sebebi olan bazı hastalıklar (diyabet, epilepsi, hipertansiyon, ritim bozukluğu, safra veya böbrek taşı sancısı, ishal, vs) yer ekiplerinde belirli koşullarda görev e engel sayılmaz. Bu rahatsızlıkların ilaçları oruçlu iken kullanılamayacağı için hava trafik ve teknik personelde tıbbi inkapasitasyon olasılığı vardır.
-Bütün bu bozulmaların hata yapma, dolayısıyla kaza potansiyelini arttırması mümkündür.
Pozitif psikoloji
Orucun manevi doyumları, bazı kişilerde “orucun hiçbir olumsuz etkisini hissetmeme, hatta fiziksel performansta ‘daha da iyilik’ algısı” biçiminde bir psikoloji yaratabilir. Pozitif duygulanımın sonucu olan bu samimi iyimserliğin ne kadarının gerçek, ne kadarının yanılsama (plasebo) olduğunu bilemeyiz. Ama insan vücudunun enerji girdilerinin azalmasının ve yaşam ritminin değişmesinin, fizyolojik ve psikolojik bozulmalar yaratmaması mümkün değildir. Hiç kimsenin bunlara karşı bağışıklığı yoktur; belki derece farkları olabilirse de, az veya çok etkilenmek kaçınılmazdır. Bütün mesele bunları savunma mekanizmalarımız aracılığıyla ne kadar bastırdığımız ve ne kadar hafif algıladığımızdır. İlke olarak, uçuş emniyeti söz konusu olduğunda, bunu milimetre ölçüsünde bile azaltan her tür duruma karşı duyarlı olmamız gerekir. Çünkü bunun vebali vardır…
Kanımca orucun manevi derinliklerde yaşanabilmesi için (nasıl ki namaz sırasında başka bir şey yapılmıyorsa) buna odaklanılması amacıyla görev günlerinde tutulmaması gerekir. Bir taraftan ibadet, bir taraftan yoğun iş sorumlulukları altında iken, ikisi de biraz biraz eksik kalır… Seyahat ve hastalıkta oruç tutulmamasını mazur gören İslâmiyetin, kritik görevler yapan insanları oruca zorlaması düşünülemez.
Gönül isterdi ki
Sektörün otoriteleri ve havayolu işletmelerimizin yöneticileri oruçla ilgili konuşmamayı yeğliyorlar. 260 milyon nüfusunun %85’i müslüman olan Endonezya’nın Sivil Havacılık Otoritesi (DGCA), oruç sırasında pilotlarda dikkat, bellek ve mizaç bozuklukları olabileceğini, bunun da görev performansının azalabileceğini belirtmiş, Ulema Komisyonu ise uçuş görevleri sırasında oruç tutulmamasını tavsiye etmişti (7). Her ne kadar 2010-2012 Ramazan aylarında gerçekleşen kazalarda orucun rolü olmadığı belirlenmiş ise de, yetkililerde bunun bir risk faktörü olabileceği anlayışının bulunması çok önemlidir. Fas’da da sivil pilotların oruç tutmamaları gerektiği, orucun pilot performansını olumsuz etkilediğinin bilimsel çalışmalarla desteklendiği, zamanın Ulaştırma Bakanı tarafından açıklanmıştı (8). Yemen, S. Arabistan, BAE gibi İslam ülkelerinde de iftara yakın saatlerde artan trafik kazalarıyla ilgili raporlar yayınlanmaktadır.
Laik Türkiye’mizin sivil havacılığında, uçuş emniyeti riski olan bir konuda, dini hassasiyetleri fazla olanları kızdırmamak adına suskun kalınmasının anlamı nedir? Endişemiz, yetkili ve sorumlu kişilerin acaba zımnen ‘Tutun, bir şey olmaz’ demekte mi olduklarıdır. 2 yıl önce böyle bir film görmüştük; idari görevleri de olan bir kaptan pilotumuz yıllardır oruçlu olarak uçtuğunu, öğleden sonraki uçuşlarında “efor sarf etmemeye çalıştığını” romantik cümlelerle anlatmıştı (9,10). O zaman da yetkililerden bir cümlelik itiraz gelmemişti. Her Ramazanda konuyla ilgili uyarıda bulunmanın sadece bize kalmasında bir eksiklik yok mudur?
Emniyetli uçuşlar.
Kaynaklar
1-http://www.airkule.com/yazar/baslik/281
2-http://www.airkule.com/yazar/baslik/530
3-http://www.airkule.com/yazar/baslik/792
4-http://www.airkule.com/yazar/baslik/671
5-http://www.afilifilintalar.com/oruc-tutanla-tutmayan-arasindaki-hurmet-karsilikli-olmali
6-http://www.kanalahaber.com/yazar/sadik-yalsizucanlar/orucun-sirlari-27282/
7-http://pacdeff.com/pdfs/Cultural%20Perspectives%20on%20Flight%20Operations
%20and%20the%20impact%20of%20Ramadan%20Fasting.pdf
8-The View From Fez: Moroccon News # 29 (Dec 20, 2006). (http://riadzany.blogspot.com/2006/12/moroccan-news-briefs-29.html)
9-http://www.zaman.com.tr/ramazan_gokyuzunde-aileden-uzak-allaha-yakin-iftar-yapiyoruz_2301829.html
10-http://www.airkule.com/yazar/baslik/1050