Cennete mektup
Aslında her şey “cennete yazılan mektup”la başlamıştı.
“Sevgili babacığım… Seni çok özledik. 1 mayıs işçi bayramını sensiz geçirdiğim için çok üzgünüm. Cezalarını çekecekler, içinde hiç kuşku olmasın. Oradaki bütün abi, dede ve amcaların ellerinden öpüyorum. Seni çok seviyorum. Cennette mutlu bir şekilde bizi bekle babacığım… Ben pilot olacağım, senin yüzünü kara çıkarmayacağım, söz veriyorum. Yeni köpeğim Tarçın'ı da çok seveceğini umuyorum.”
9 yaşındaki Betül yazmıştı.
Soma'da hayatını kaybeden 301 şehidimizden Ali'nin kızıydı.
Mektubunun sonuna, elele tutuşmuş dört kişilik ailesinin resmini çizmişti. Babası, annesi, kardeşi, kendisi… Hemen yanlarında bir de köpek yavrusu oturuyordu, Tarçın'dı.
Ve, cennete yazdığı bu mektubunu, çiçek bırakır gibi, babacığının mezarına bırakmıştı.
Konuşamıyorlardı, kucaklaşamıyorlardı, baba-kız öpüşüp koklaşamıyorlardı ama, aralarındaki temas hiç kopmamıştı. Ölüm onları ayıramamıştı. Bazen dualarda buluşuyorlardı, bazen rüyalarda hasret gideriyor, bazen de cennete yazılan mektuplarda sarılıyorlardı.
İşte bu mektuptan yola çıkılarak “Soma'nın Hayalleri Var” kampanyası başlatıldı. Adı üstünde, Soma şehitlerinin çocuklarıyla tek tek görüşülecek, hayalleri gerçekleştirilecekti.
Pekçok kişinin emeği vardı ama, bu kampanyayı akıl edip, hayata geçirenler, dört değerli gazeteci arkadaşım, Yücel Arı, Zeynep Gürcanlı, Aysel Alp ve Banu Şen'di.
Betül'ün hayaliyle başladılar. Pilot olmak istiyordu. Babasına söz vermişti. Peki neden pilot olmak istiyordu derseniz… “Babamın göklerde olduğunu düşünüyorum, ona daha yakın olacağım” diyordu.
Türk Hava Kurumu duyarsız kalmadı, şehit kızının hayalini görev kabul etti. 18 yaşına geldiğinde pilot olarak yetiştirilmesi için, ailesiyle ve Soma kaymakamlığıyla protokol imzalandı.
Betül ve ikiz kardeşi Furkan, Türk Hava Kurumu'nun “tanıtım yüzü” oldular. Soma'da çekimler yapıldı, kamu spotu haline getirildi, televizyonlarda yayınlandı.
İki kardeş, İzmir'deki Uzay Kampı'na götürüldüler, altı günlük yaz kampına katılıp, sertifika aldılar. Öbür arkadaşlarıyla birlikte Eskişehir'e gittiler, planöre bindiler, paraşüt eğitimi bile gördüler…
YILMAZ ÖZDİL’İN YAZISININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ…