Bindiğimiz uçağın kaza yapma ihtimali 11 milyonda bir
Bu, bana Lalin Sabuncuoğlu’nun kıyağı!
Lalin Sabuncuoğlu Janssen.
Mutlaka tanışılması, hatta arkadaş olunması gereken bir kadın. Dünyann en iyi havayollarından biri kabul edilen Swiss International Airlines’da çalışıyor.
Daha doğrusu, Swiss International’ın Batı ve Güney Avrupa Bölge Direktörü. Zürih’te yaşıyor. Onun da minik bir kızı var, Alya’dan biraz daha büyük
Ne var ki Alya’dan sonra bende ortaya çıkan uçak korkusu Lalin’de yok. Yolum Zürih’e düşünce, beni bir seminere soktu.
Ve ben kendimi uçuş korkumu yenmemi sağlayacak bir psikoloğun karşısında buldum:
Fabian Regard.
Meğer binlerce insan bu fobiden mustaripmiş. Fabian da bu konuda yüzlerce seminer vermiş. Ben sordum, Fabian yanıtladı.
Buyurun buradan okuyun...
Uçak korkum var.
- Hadi gelin sebeplerini tek tek gözden geçirelim. Belki o zaman korkunuzu aşabiliriz. Sizce bu uçak korkunuz neden kaynaklanıyor?
Bilmem, bir sürü sebebi olabilir, belirsizlik, bilinmezlik...
- Bilinmeyen bir şey yok ki. Belirsizlik de yok. Uçak kazasının başımıza gelme ihtimali, 11 milyonda bir. Yani 10.999.999 kere iyi bilet çekiyorsunuz, bir kere kötü bilet.
Piyango gibi yani...
-Tam olarak değil. Piyangoda, 10.999.999 kere kötü bilet çekme ihtimaliniz var, bir tane iyi bilet. Burada tam tersi.
Yine de neticede bir risk.
- Evet, uçağa binmek bir risk. Ama bu, yaptığımız her şey için geçerli. Ve sizi temin ederim, diğer bütün eylemler uçağa binmekten daha riskli. Duş yapmak dahil. Uçak, olabileceğiniz en emniyetli yer.
İyi ama ben uçağı kullanmıyorum.
- Haaaaa. Demek mesele bu. Kontrol sizde olmadığı zaman huzursuz oluyorsunuz. Ve kendinizi bırakamıyorsunuz. Oysa uçaklarda suratını bile görmediğiniz bir insana güvenmeniz gerekiyor.
Aynen öyle.
- Başka ne huzursuzluk veriyor?
Kapalı bir şeyin içindesin. Yerde değil, havadasın. İstediğin zaman dışarı çıkamıyorsun, "Hooop inecek var! Çek sağa" diyemiyorsun.
- Doğru. Yapabileceğin bir şey de yok. Tıpkı ameliyat olmak gibi, gidiyorsun hastaneye ve doktora teslim oluyorsun. Allah’tan oranı buranı kesmiyorlar, iyi bir yolcu ol ve uçuştan keyif almaya bak. Oku, izle, iç, ye... Uçağı kullanmak dışında bir sürü şey yapabilirsin. Öğrenmemiz gereken de şu: O korkuyu biz yaratıyoruz. Ve bu çok iyi bir haber.
Çünkü korkuyu ben yaratıyorsam, yok da edebilirim!
Evet! Ya da o korkuyu hiç yaratmayabilirsin. Bir de tabii korku ve tehlike arasındaki farkı bilmek önemli. Bir şeyden korkabilirsin ama bu, o şeyin senin için tehlikeli olduğu anlamına gelmez. İnsan mesela korku filmi izlerken korkar ama bu onun tehlikede olduğu anlamına gelmez. Sinemanın içinde risk altında filan değilsin.
İyi de 11 milyondan biri ben olabilirim!
- Doğru, ama trenle gidebilirdiniz, arabayla gidebilirdiniz, gitmediniz, sizin seçiminizdi. Ve istatistiklere göre en az riskli olan uçaktı.
Yılda kaç uçak kazası oluyor?
- 3 ya da 4. Buna karşılık, her 25 saniyede bir insan, trafik kazalarında can veriyor. Evet uçmak dünyanın en emniyetli yolculuğu ama havaalanına giderken daha çok risk altındasınız.
Tüm bu bilgilere rağmen, uçuş korkum geçmezse ne yapacağım?
- Bir web sitemiz var, oraya katılın, binlerce üyemiz var. Onlardan biri olun, uçağa binmeden önce size yardımcı olalım. Her seferinde terapistlerimizden biri gelecek, sizinle sohbet edecek, sizi bilgilendirecek. Korku ve tehlike arasındaki farkı anlatacak. Evet arabayı siz kullanıyorsanız, kendinizden eminsiniz ama bu tehlikede olmadığınız anlamına gelmiyor. Buna karşılık fareden korkabilirsiniz, bu da farenin tehlikeli olduğu anlamına gelmiyor. Korku ile tehlike arasında bir bağ varsa anlarım, yoksa bu sizin fobiniz. Siz tam olarak nelerden korkuyorsunuz?
Ooooo bir sürü şey! Kalkış, iniş, bir başka uçakla çarpışmak, bir manyağın uçağı havaya uçurması, uçağı teroristlerin kaçırması, türbülans, infilak etmek, motorların durması... Uyku hapı filan almam gerekiyor, o kadar huzursuzum. Bildiğim bütün duaları okuyorum. Sanırım çocuk doğurduktan sonra arttı.
- Oysa dünyanın en emniyetli yerindesiniz! O saydıklarınızın hepsi sizin beyninizin içinde yarattığınız korkular. Bir de tabii çok fazla Hollywood filmi izlemişsiniz.
Peki kalp krizi geçirme ihtimali?
- Her yerde böyle bir risk ne kadar varsa, uçakta da o kadar var. Uçmak, herhangi bir hastalığı tetiklemiyor. Bunca yıldır bu işin içindeyim, uçakta sağlık probelmi yaşayanlara da rastladım, ama o problemlerin hiç birinin uçuşla alakası yoktu.
Ama tabii uçağı durdurup seni hastaneye götüremezler.
- Hayır, çok ciddi bir meseleyse, uçak iniş yapıyor ve hasta en yakın hastaneye yetiştiriliyor. Bilmem söylememe gerek var mı, uçaklar neredeyse bir hastane kadar donanımlı. Ve personel, ilk yardım konusunda eğitimli. Ben tabii daha çok Swiss International’dan söz ediyorum ama Avrupa’daki hemen hemem bütün havayolları bizim gibi, Türk Hava Yolları da buna dahil.
Yine de bir kaza oldu...
- Evet ama kaç ay önce? 6? Oysa, trafik kazası her 25 saniyede bir oluyor.
Peki pilotların yeteri kadar "iyi" olduğunu nerede bileceğim? Ya değillerse?
- Güveneceksiniz.
Yolculardan biri sara krizi gibi bir şey geçirirse?
- O hele hiç problem değil, görüntüsü ürkütücü ama geçiren kişi için riskli değil.
Panik atak?
- O da problem değil. Sevişmek ne kadar tehlikeliyse, panik atak geçirmek de o kadar tehlikeli. İnsan bedeni iki eylemde de benzer reaksiyonlar gösteriyor. Sevişirken ölme riskiniz neyse, panik atakta da öyle.
Peki yıldırım?
- Oluyor. Ama önemli değil.
Önemli olan ne peki?
- Uçağın, bir gemi gibi havada yüzdüğünü bilmeniz. Uçan bir kuş gibi. Kuşlar nasıl düşmezse uçaklar da düşmezler.
Motorlardan biri, birdenbire durursa, çalışmazsa?
- Sorun yok. İkinci motor da çalışmayabilir. Bisiklet yokuş aşağı giderken, pedal çeviriyor musunuz? Hayır. Bu da öyle bir şey, aslında inmek için motora ihtiyaç yok.
Kaç motor susunca tehlike başlıyor?
- Ben 4 motorun da sustuğu durumlar biliyorum.
Neden durur motorlar?
- Bir sürü sebebi olabilir, içine toz bile kaçabilir. 747’ye öyle olmuştu, yanardağın üzerinden geçerken toz kaçmış, ama sağ salim indi.
Uçak düşerken insanların bir kısmı kalp krizi geçiriyor olabilir mi?
- Hayır. Bir kere hiçbir uçak, öyle filmlerdeki gibi döne döne düşmüyor. Ama tabii bir korku yaratmak istiyorsan kendine, hep bir argüman bulabilirsin, bu tür şehir efsaneleri de yaratabilirsin.
Türbülans?
- Onun da pek çok sebebi olabilir. Senden önceki uçak yaratmış olabilir. Dağlar, binalar ve altındaki coğrafyanın önemi olabilir. Renkler bile önemli sıcak renklerin üzerinden geçerken farklı, soğuk renklerin üzerinden geçerken farklı. Ama birdenbire 200 metre düştük diye bir şey yok. Uçak hikayeleri askerlik hikayeleri gibi, herkes üzerine bir şey daha ekliyor.
Peki olabilecek en büyük problem ne?
- Bir problem sorun değil, iki problem de değil, hatta üç tane de değil. Her bir problemin üç çözümü var. Ama aynı anda beş problem varsa ve pilotun bir karar vermesi gerekiyorsa, o işte sorun.
Tecrübesiz pilot...
- Yok öyle bir şey, tecrübesiz pilot yok. Öyle biri varsa, yanında mutlaka çok tecrübeli bir başka pilot ya da eğitmeni vardır. Pilotların her 6 ayda bir teste tabi tutulduklarını biliyor musunuz? Çok iyi bir performans göstermeleri gerekiyor.
Kabin görevlileri türbülansa rağmen hizmet etmeye devam ediyorlarsa, "Ha tamam demek ki sorun yok" diyorum, amaaaa... Onlar da bağlanıp oturursa acayip huzursuz oluyorum.
- Kabin görevililerinin emniyet kemerlerini bağlaması, tamamen başka sebeplerden. Yolcuların üzerine sıcak kahve dökmemek için, gibi pratik nedenler.
Bir uçağın okyanusa düşme riski yok mu yani?
- Hayır efendim, söylüyorum uçak havada yüzüyor.
Ayşe Arman-Hürriyet