THY, ülkemizin bayrağını dört kıta ve 55 ülkeye taşıyan, büyük Atatürk'ün vizyonu ve bizzat talimatıyla kurulan en büyük havayolumuz. Sadece bu nedenlerden dolayı desteklenmeyi fazlasıyla hak ediyor.
Ülkesini seven ve gurur duyan her Türk evladı gibi, THY'yi de ülkemizi yurtdışında tanıtan diğer tüm kurumlar kadar seviyorum. Ancak bu kesinlikle yapıcı eleştiri hakkımızı elimizden alamaz. Çünkü kurumlar kalıcı, kişiler geçicidir.
Son 3-4 ayda işim gereği biraz fazla seyahat ettim. Seyahatlerimde THY'nin gerek business, gerekse ekonomi bölümlerinde uçtuğum gibi, üç ayrı kıtadan toplam 8 ayrı havayolunu kullandım. Bu esnada THY'yi müşteri gözüyle karşılaştırmalı olarak gözlemleme şansım oldu ve sizlerle paylaşmak istedim.
THY hizmet ve ürün kalitesi açısından Avrupalı çoğu muadil havayollarından üstün. Star Alliance'ın etkisi de eklendiğinde özellikle uzun menzilli yolcu sayısını artırma şansına sahip. Öte yandan artacak talebe cevap verecek geniş gövdeli, uzun menzilli uçak sayısı kanımca yetersiz. Sipariş vermekte gecikildiği için kısa vadede sorunu kiralama yöntemiyle gidermeye çalışacaklar. Ancak son anda kiralama yöntemiyle bulunan uçaklarda personel eğitiminin yetersizliği, iç kabin dekorasyon eksiklikleri ve yakıt maliyeti fazlalığı, diğer bir ifadeyle verimsizlik söz konusu olabilir. Kanımca THY'yi uzun menzilli (6 saat ve üzeri) hatlarda 2010 yılı itibarıyla sıkıntılı günler bekliyor. Çünkü 2010 yılında Lufthansa, British, Emirates, Etihad, Katar gibi uzun menzilde iddialı havayolları artık en yeni jenerasyon uçaklarla hizmet veriyor olacaklar. Bu da THY'den daha düşük maliyet ve kabin için daha fazla konfor sunacakları anlamına geliyor. İnanın uzun menzil seyahat eden yolcular için daha fazla yatan koltuk, daha geniş koltuk aralığı, ikramların zenginliği ve kabin içi eğlence unsurları kilit rol oynuyor.
Kısa-orta menzil (6 saate kadar) olan uçuşlarda ise yolcular açısından fiyata bağlı ürün kalitesi çok önemli. Bu hatlarda THY aslında çok daha yoğun rekabet içinde. Zira uçuş noktasına bağlı olarak hem network taşıyıcıları hem de düşük maliyetli havayolları (DMH) ile rekabet söz konusu. Sektörde ABD ve AB'li havayolları, artan petrol fiyatları ve henüz başlayan ekonomik durgunluktan ötürü çok karamsarlar. Geçtiğimiz günlerde İstanbul'da düzenlenen IATA (Uluslararası Hava Taşımacılık Birliği) toplantısına da damgayı bu konu vurdu denilebilir. THY, bölgesel ve coğrafi şansından dolayı şu ana kadar bu dalgadan minimum etkilendi. Türkiye ve THY'nin coğrafi konumlanma avantajı yadsınmamalı; komşusu olan veya yakın bölgesinde yer alan hiçbir ülkenin sağlam finansal verilere sahip bir havayolu yok. Ancak unutmamak gerekir ki sadece buna güvenerek iş planı yapılamaz. Şu anda üst yönetimini fazlasıyla özgüvenli ve rahat buluyorum ama en büyük hataların ya fazla güven ya da güven eksikliğinden oluştuğunu da biliyorum. Oysa havacılıkta temkinli olmak genetik bir refleks olmalı…
THY'DE LOUNGE VE KABİN İÇİ HİZMETLERİ
THY'nin öncelikle Atatürk Havalimanı dış hatlar business lounge'unu arabesk görüntüsünden kurtarması gerekiyor. Modern bir ülkenin havayoluna hiç yakışmıyor. Allah'tan bazı bankaların lounge hizmetleri var da çoğu yolcu onları kullanıyor. Kabin içi hizmetlerde, gerek ekonomi gerek business ürünlerde tam bir standartlaşma söz konusu. Ekonomi bölümünde yolcu sayısındaki fazlalıktan dolayı standartlaşma ve kısmen mekanikleşmeyi anlayabilirim, ancak nerede o eski business class servis kalitesi? Yiyeceklerin lezzeti Do&Co sayesinde gerçekten harika. Bana sorarsanız Singapore Havayolları'ndan bile daha kaliteli yemek sunuluyor.
Gözlemlerime göre kabin ekiplerinde tecrübesizlik ve motivasyonsuzluk var. Şu anki yönetim göreve gelir gelmez birçok personeli erken emekli etme yolunu seçti. Bu da personelin motivasyon ve hizmet kalitesine inanın birebir yansıyor. Önemli bir geçiş dönemi ve büyümeyi hazmetme sürecinde olan THY'nin bu gibi konulara çok hassasiyet göstermesi gerekir. Sektörde işler her zaman günlük güneşlik olmayacaktır, bulutlu ve türbülanslı günlerin sinyalleri gelmeye başladı bile.
TOLGA TURGUT-AKŞAM