THY niye çuvalladı?
Ulusal havayolumuz THY'nin son günlerde yolcularına yaşattıklarına gülelim mi, ağlayalım mı, üzülelim mi yoksa "Olur böyle şeyler" deyip hiç aldırış etmeyelim mi?
Ne diyeceğimizi bilemiyoruz.
Ama ortada planlamadan, organizasyondan, işlerin yürütülmesinden kaynaklanan ciddi bir problem olduğu çok açık.
Evet, hava koşulları sert. Kimi havalimanları kar yağışının etkisi altında. Sis var, pus var, bu yüzden iniş ve kalkışlar sıkıntılı. Bunları anlıyoruz. Ama domino etkisi gibi tüm seferlerin ardı ardına en az birer ikişer, hatta üçer dörder saat ertelenmesi, bazı seferlerin de son anda iptal edilmesi neyin nesidir, kim nasıl izah edecek?
Biliyoruz ki, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, birkaç günlük hava durumu konusunda öncelikli olarak Türk Hava Yolları'na ihbarda bulunuyor. Oradaki yetkililer de uçuş planlarını buna göre yapıyorlar. Ha, gerçekten uçma tehlikesi varsa o seferi önceden iptal edersiniz, kimse de havalimanlarında perişan olmaz. Ama anlıyoruz ki, sefer iptallerinde de, rötarlarda da ana etken hava koşulları değil, yönetim beceriksizliği.
Lütfen Kokpit Kafe'ye!
Bunu bendeniz de bizzat gözlerimle gördüm. Geçen perşembe sabahı 07.25 uçağıyla İstanbul'a gitmek üzere Antalya Havalimanı'na geldik. Hava yağışlı, ortada bir problem gözükmüyor. Beklerken bir yarım saat rötar bildirdiler. Zaman geçti, tüm yolcuları uçağa aldılar ve havalandık. Normal bir uçuşun ardından İstanbul semalarına geldik, iniş uyarısı yapıldı ama inemedik. Pilot, pistlerden birinin onarımda olduğunu, tek pistin yarattığı hava trafiği nedeniyle bir miktar havada kalacağımızı söyledi. Sanıyorum 20 dakika kadar bulutların üzerinde tur attık ve nihayetinde Atatürk Havalimanı'na inebildik. Ama o da ne? Uçak piste tekerlerini koydu, bir miktar gitti ama hiç ilerlemiyor. Sîz deyin yarım saat, ben diyeyim 45 dakika, uçağın içinde hiçbir uyarı yapılmadan öylece bekledik. Saatime baktım, uçağa binmemizle Atatürk Havalimanı kapısından çıkmamız arasında tam 3 saat 10 dakika geçmiş. Düşünün bir saatlik yolu ancak üç saatte alabilmişiz.
Ama asıl rezaleti akşam dönüşünde yaşadık. Tam bir komedi. Havalimanına gelip uçuş bilgilerinin yer aldığı ışıklı panoya baktığımızda ne görelim! Tüm seferlerin hepsi rötarlı. Bazıları ise son anda iptal ediliyor. O panoyu görmenizi isterdim. Bilgiler fırıl fırıl dönüyor. Yarım saatlik rötar birden iki saate çıkıyor. Bazıları daha fazla artırılıyor. Bu arada zaman zaman anonslar duyuluyor: Adana yolcuları lütfen THY'nin ikramı için Kokpit Kafe'ye gidiniz! İzmir yolcuları THY'nin ikramı için lütfen Kokpit Kafe'ye gidiniz! Yani rötara takılan uçakların yolcularına THY bedava ikramda bulunmaya çalışıyor. Biz de izliyoruz.
Demokratikleşiyor muyuz?
Saatler saatleri kovaladıktan sonra sıra bizim Antalya uçağının kalkışına geliyor. Önce 20, sonra 50 dakika rötar ve nihayetinde kendimizi uçağın içindeki koltuğa atabiliyoruz. 19.25'te kalkıp 20.25'te Antalya'da olması gereken uçak, sonuçta 22.00 gibi piste konuyor. Uçakta tanıdık isimler var. Üst düzey kamu görevlilerinden biri olan dostuma soruyorum, "Hayrola, İstanbul'da ne vardı?" diye. "Yok, ben Ankara'dan geliyorum" diyor. Nasıl olur diyorum, anlatıyor:
"Benim uçağım Ankara-Antalya idi ve Esenboğa'dan saat 14.00'te kalkacaktı. Önce rötar verdiler, sonra iptal ettiler, bizi apar topar İstanbul'a uçurdular ve oradan bu uçakla Antalya'ya getirdiler. Saat 13.00'te havalimanındaydım, ancak 22.30'da evde olabileceğim."
Vaziyet böyle. O gün, yani perşembe, bir şeyler oldu. Sistem çöktü ve tüm olumsuzluklar birbirini tetikledi. Neden ve nasıl oldu? Birileri, hani demokratikleşiyoruz diyorlar ya, bize kalkıp lütfen bilgi sunarlarsa vatandaş olarak enayi yerine konulmadığımızı hiç olmazsa biraz hissetmiş oluruz.
OKTAY PİRİM-Milliyet/Akdeniz