THY GREVİ VE SENDİKACILIĞIN GELECEĞİ
Bu yazının star Gazetesi’nde yayınlandığı günlerde THY çalışanları sendikanın önerdiği grev için sandık başına gidiyorlar ve önemli bir kararın altına imza atıyorlar.
Bu oylama sonucunda şayet toplam THY çalışanlarının yarısından bir fazlası hayır oyu kullanırsa greve gidilemeyecek.
THY ülkemizin çok önemli bir kurumu, son yirmi senedir yaşanan gelişmelere paralel olarak da bu kurum küresel anlamda etkin çalışan bir kurum niteliğinde.
Hem Türk hem yabancı çok sayıda kişinin çok tanınmış başka firmalarla uçmak yerine THY’yi artık tercih ettikleri de bir hakikat.
Böyle bir kurumun çalışanlarının da daha özgür bir çalışma ortamına ve daha tatmin edici parasal ücretlere layık olduklarına kuşku yok.
Bu yazıda kesinlikle süren oylamaya ilişkin bir görüş belirtme gibi bir niyetim yok ama bu vesileyle sendikacılık olgusu konusunda bir-iki söz söylemek istiyorum.
Sendikacılık 19. yüzyılın ve 20. yüzyılın ilk yarısının bir kurumu; bu dönemlerde sendikacılık hareketinin ve toplu sözleşme kavramının gelişmesinde sanayi üretiminin, üstelik fordist diye tabir edilen bant üretiminin yani üreticilerin, işçilerin üretime katkılarının farklılaşmadığı hatta farklılaşmasının arzu edilmediği üretim biçiminin büyük yükselişinin payı var.
Dönen bir bandın başında kendisine verilen küçük görevi iyi yapmakla mükellef, kendisinden yaratıcılık asla talep edilmeyen bir işçi tipi bu dönemi belirliyor ve aynı işi aynı verimlilik düzeyinde yapan çok sayıda işçi bir sendikanın şemsiyesi altında işverenle toplu sözleşme yapıyorlar ve aynı işi yapan tüm çalışanlar aynı oranda ücret artışı elde ediyorlar.
Bir dönemin çok belirleyici ‘eşit işe eşit ücret’ sloganı da bu dönemin, bu mantığın yani çalışanların farklılaşmasının teşvik edilmediği, istenmediği bir dönemin ilkesi.
Yukarıda çerçevesini sunmaya çalıştığım geçmiş dönemlerin sendikacılık ve toplu sözleşme kavramlarını bugünün çalışma hayatına üstelik teknik sofistikasyonun çok yüksek olduğu bir sektöre, mesela havacılık alanına taşıdığınız zaman sorunların çıkmasını mukadder görmeniz gerekiyor.
Havacılık gibi tekniğin yani bireysel bilgi ve becerinin ön plana çıktığı bir sektörde sözleşmelerin artık toplu değil tam tersine bireysel bazda yapılması çok daha mantıklı ve çağın, sektörün gereklerine uygun.
Bu küçük değerlendirmemin bugün için THY’nda, ama aynı zamanda bireysel bilgi ve becerinin öneminin çok yükseldiği tüm sektörlerde geçerli olduğunu düşünüyorum; bilgi çağının sözleşme türü artık bireysel zira üretimin mantığı benzeşmeyi değil farklılaşmayı gerektiriyor.
Farklılaşmanın istendiği, teşvik edildiği, benzeşmenin yaratıcılığın önünü kestiği üretim mantığında toplu sözleşme yapmanın da mantığının sallandığını görmek lazım.
Üstelik içinde yaşadığımız küreselleşme döneminde rekabet koşulları daha bilgili ve beceriliyi ön plana çıkardığından toplu sözleşme mantığı daha da sorgulanır hale geliyor.
Önümüzdeki dönemde sendikacılık hareketi sürebilir ama mutlaka yapı değiştirecek, toplu sözleşme kavramının yerini de bireysel kontratlar alacak.
Bu çerçevede sendikalar nasıl bir tavır alacak sorusuna da cevap arama sendikalara düşüyor.
Eser Karakaş-Star