TÜM UÇAK YOLCULARINA VE KAMUOYUNA
PİLOTUNUZ YORGUN MU? YORGUNLUKTAN ESNEMEYE Mİ BAŞLAMIŞ?
EĞER PİLOTUNUZ YORGUN İSE NEDEN UÇMAK ZORUNDA?
Sivil havacılığımızda, risk arttırıcı ve uçuş emniyetini son derece olumsuz etkileyecek bir gelişmeye ne yazık ki yeniden kamuoyunun dikkatini çekmek zorundayız.
Uçucu personelimizin, Avrupalı meslektaşlarının 12 saat olan çalışma süresine kıyasla çok uzun olan 14 saatlik çalışma süresini, baskıyla 2 saat daha uzatmaya zorlanmaktadır. Bu baskı tek başına bütün yolcuların can güvenliğini tehlikeye atacak bir gelişmedir. Yorgunluk, pilotlar üzerinde alkol etkisi gösterebilecek bir faktördür. Pilotunu yorgun olarak uçmaya, 16 saat çalışmaya zorlayan bir anlayış bizzat yolcularının yaşamını riske atmış olmaktadır.
Bir havayolumuz, geçtiğimiz günlerde yorgun olduğu gerekçesiyle görev süresini 14 saatten 16 saate uzatmayan kaptanına ceza vermek amacıyla “savunma” istemektedir. Yönergelere ve uluslararası kurallara göre uçuş emniyetini gözeterek, doğru ve yerinde bir kararla yapması gerekeni yapan personelin cezalandırılması, başlı başına bütün pilotları baskı altına alacak bir gelişmedir. Tek başına savunma istenmesi bile pilotlar üzerinde son derece olumsuz etki yaratmaktadır.
Bu bir mobbing (psikolojik baskı) örneği olmanın yanında, kendisini yorgun hisseden bir pilotun, bu korkuyla göreve devam edip kaza yapma riskini arttırdığı bilimsel bir gerçektir. Bundan sonra hiçbir pilotun özgürce uçuş emniyetini gözeten kararlar vermesi beklenemeyecektir.
Bu konunun ne kadar ciddi olduğunu anlamak için sadece geçtiğimiz yıllarda meydana gelen ve aşağıdaki dipnotta özetlenen olaylara bir göz atmak yeterlidir. Bu olaylardan açıkça görüleceği gibi, kokpitte çok yorgun olan her iki pilotun da yorgunluğa mağlup olup uykuya dalabildiği, ayrıca yorgunluk nedeniyle uçuş esnasında ve inişte ciddi hatalar yapma olasılığının arttığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Havacılık kültürü ve bilgisi sınırlı yöneticiler ve uçuş emniyetinden sorumlu yöneticiler bütün bu olasılıkları çok iyi bildikleri halde, makam aşkından bu gibi yanlış kararlar alabilmektedirler.
Gerek insanlarımızın olası felaketlerden korunması, gerekse sivil havacılığımızın gelişmesi ve emniyetle yapılabilmesi adına “savunma alınarak cezalandırma” yoluna gidileceğini düşündüğümüz hatadan bir an önce geri dönülmesini, yetkili makamların gerekli denetimleri etkin biçimde yapmalarını, insanlarımızın canını ve malını maruz kaldığı tehlikeden korumalarını talep ediyoruz. Yapılan hatadan geri dönülmemesi, SHA olarak sivil havacılık sektörümüzde görmeyi hedeflediğimiz mutlak bir uçuş emniyeti kültürü ve dolayısı ile Adil Kültür (Just Culture) esaslarına da kesinlikle aykırıdır.
Bu tehlikeyi kamuoyunun dikkatine sunuyor ve bütün meslek kuruluşlarını duyarlılığa davet ediyoruz.
SİVİL HAVACILIK AKADEMİSİ
1. 12 Şubat 2009 tarihinde Amerika'da Colgan havayollarına ait bir Commuter uçağı pilotların aşırı yorgunluğu ve eğitim zafiyetleri nedeniyle 50 yolcusuyla düştü. Bu kaza nedeniyle Amerikan Meclisi, pilotların uçuş saatleri ve dinlenme süreleri üzerine çok yoğun bir mesai yaptı ve “yorgunluk risk yönetim sistemi” konusunda çalışmalara başlandı.
2. 20 Haziran 2008 tarihinde Hindistan Mumbai’ye gitmekte olan Air India’nın pilotları aşırı yorgunluk nedeniyle uykuya dalınca, uçak yoluna devam ederek ineceği havaalanını 359 mil geçti. Hava trafik kontrolörlerinin bu zaman içinde sürekli yaptıkları uyarı sinyalleri üzerine uyanan pilotlar uçağı, -yakıtının yeterli olması sayesinde- geri dönerek inecekleri destinasyona indirmeyi başardı.
3. 13 Şubat 2007 tarihinde Amerika’da Honolulu'dan kalkan Go Havayolları’na ait bir Bombardier 900 tipi uçak, inmesi gereken Hilo havalanını geçerek Pasifik Okyanusu’nun sonsuzluklarına doğru uzaklaşmaya başladı. Kontrolörler uçağın ineceği havaalanına uğramadan Pasifik’e doğru uzaklaşması ayrıca radyo mesajlarına cevap vermemesi üzerine korkuya kapıldı. Bu arada yolcular ve diğer mürettebat kaygısız bir şekilde emin ellerde olduklarını düşünürken, otomatik pilottaki uçağın pilotları ise mışıl mışıl uyumaktaydı. Uçağın Hilo Havalimanı’na yaklaşırken bulunduğu 21 bin feet’ten alçalmaya başlamaması üzerine hava trafik kontrolörleri pilotları uyarmak için radyo ile aramaya başladı. Uçak havaalanını geçip uzaklaşmaya başlayınca durum şirketin operasyon bölümüne aktarıldı. Telaşa kapılan şirket personeli, derhal kendi frekanslarında pilotları aramaya başladı. Hoparlörlerden artarda gelen anonslar sayesinde kaptan uyanabildi… Eğer pilotlar uyanamasaydı, uçak yakıtı bitene kadar uçacak ve sonunda okyanusa düşecekti.
4. 15 Mart 2010 tarihinde Danimarka'nın başkenti Kopenhag'daki Kastrup Havaalanı'ndan kalkıp Stockholm Arlanda Havaalanı'na giden İskandinav Hava Yolları'na ait B-737 tipi yolcu uçağının kaptan pilotu, ikinci pilot tuvalet için kokpitten ayrılır ayrılmaz kokpitte uykuya daldı. Tuvaletten dönüp kokpite geçmek isteyen ikinci pilot, derin bir uykuya dalan kaptanı uyandırmakta büyük güçlük çekti. Adı açıklanmayan kaptan pilot raporunda, aynı gün 5 bacaklı uçuş programı olduğunu, 4. bacakta Kopenhag - Stockholm uçuşunu yaptığını ve yoğun çalışma programından dolayı uçuşlardan önce sadece 3,5 saat uyuma olanağı bulduğunu belirtti.