US Airways’e ait Airbus A-320 uçağının motorlarına kuşlar girmesi sonrasında Hudson Nehri’ne zorunlu inişi nasıl oldu? Video görüntüleri ve Ünal Başusta'nın analizi…
ÜNAL BAŞUSTA YAZIYOR…
Kazadan sonra uçuş ekibiyle yapılan görüşmeler sonucu edinilen bilgiler medya ile paylaşıldı.
Uçağın kaptanı Chesley Sullenberger, kalkıştan hemen sonra uçuş göstergelerini kontrol ederken, aynı zamanda telsizle görüşme yapıyordu. Bir an kafasını kaldırıp dışarıya baktığında kokpit camının kaz sürüsünün siluetleri ile dolduğunu fark etti ve aynı anda arkadan birçok çarpma sesi geldi.
Saatte 250 mille kalkışını sürdüren uçak 3000 feet yüksekliğindeydi.
Koku hissedildiğinde, her şey anlaşıldı
Pilotların içgüdüyle yaptıkları ilk hareket, kazların kokpite çarpma ihtimaline karşı başlarını eğerek, kendilerini korumak oldu. Hemen ardından motorların sessizliğiyle beraber bütün göstergelerin karardığını fark ettiler. Kısa süre sonra kabin görevlileri de uçağa birşeylerin çarptığını rapor ettiler. Uçağın motorlarına girerek parçalanan kuşların kötü kokusu bütün kabine yayıldığında, pilotlar, olan biteni daha iyi anladı. (Uçağın basınç sistemi için gerekli hava uçağın motorlarından temin edilir)
Açıklanan bu ilk verilere göre ikinci pilot 49 yaşındaki Jeffrey B. Skiles’ın uçağı kullandığı ve 23 yıllık uçuş tecrübesine rağmen bu uçak tipinde sadece “35 saat uçuşu olduğu” belirlendi.
Sullenberger kontrolü ele aldı
O anı anlatan kabin görevlileri, kuşların motorlara çarpmasından sonra uçağın içinin bir anda “kütüphane” kadar derin bir sessizliğe büründüğünü, hemen ardından da kabin içinde ağlamalar, çığlıklar ve dua sesleri yükseldiğini anlattılar…
Olaylar başlar başlamaz uçağın kaptanı 58 yaşındaki Sullenberger, CRM protokoluna harfiyen uyarak “uçak benim” (My aircraft) dedi ve kontrolü ele aldı.
İkinci pilot Skiles ise “uçak senin” (Your aircraft) diyerek, kumandaları devretti. Motorların durmasıyla beraber uçağın süratinin hızla düşmesi üzerine kaptan Sullenberger, hemen uçağın burnunu düşürerek onu havada en uzun tutabilecek bir sürate getirdi ve o hızda sabitledi. İkinci pilota da motorları tekrar çalıştırmak için “3 sayfalık çek-listi uygulaması” emrini verdi.
Fakat bu çek-list, çok yüksek irtifalarda uçarken böyle bir durumla karşılaşılması halinde, tehlike karşısında yapılacakları uygulamaya zamanı olan uçaklar için hazırlanmıştı, çok uzun ve oldukça detaylıydı.
İkinci pilot telaş içinde çek-liste karşı mücadele verirken, durumu rapor ettikleri kontrolör de “15 bin feet’e yükselin!” komutunu vermişti. Bunu yapmak imkansızdı…
Pilotlar kontrolöre dertlerini tekrar anlatarak, kalktıkları “LaGuardia hava limanına geri dönme” opsiyonunu görüştüler. Fakat kullanabilecekleri piste ulaşmaları için şehrin üzerinden uçmaları gerekiyordu. Çok alçak ve süratsiz olduklarından bundan hemen vazgeçerek başka çareler aradılar.
Pilotlardan biri “LaGuardia’ya ulaşamayız, büyük ihtimal Hudson nehrinde bu iş biter” dedi. Bu arada sabit tutmaya çalıştıkları süratte, hızla alçalan uçağın her iki pilotu da, çaresizlik içinde aşağıya bakarken, karşılarında küçük olmasına rağmen inebilecekleri Teterboro Havaalanı’nın pistini gördüler ve oraya inme opsiyonunu da değerlendirdiler. Çok kısa bir sürede bunun da oldukça riskli olacağına karar verdiler. Oraya da ulaşmaları için meskun bölgeden uçmaları gerekiyordu. Eğer pisti tutturamama durumunda sadece yolcular değil, aşağıdakiler de çok büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktı.
Bundan sonra yerdeki kontrolörlere söyledikleri en son söz ise “oraya ulaşamayız bunu Hudson nehrinde sonlandıracağız” oldu. “We can’t do it. We’re gonna end up in the Hudson”
Sullenberger’in mahareti
Aynı zamanda tecrübeli bir planör pilotu olan kaptan Sullenberger, şimdiye kadar zaten kendisinin verdiği uçuş güvenlik seminerlerinden, eğer suya inilirse bunun hareket halinde olan en yakın tekne civarına yapılmasını çok iyi biliyordu.
Uçuş ekibi, uçağın iniş süratini daha da düşürmek için flapları indirdi. Şanslarına uçak bu işlemin gerektirdiği hidrolik basıncı temin edebilmiş ve flapları uçak suya varmadan indirebilmişti. Bu basıncı temin eden ise bütün modern uçaklarda olan ve her iki motorun da durması halinde otomatik olarak gövdesindeki yuvadan çıkarak aşağı düşen ve uçağın süratinin yarattığı rüzgarla dönen bir pervanenin çevirdiği bir hidrolik pompası idi… Havacılık lingosunda bunun adına RAT “ram air turbine”deniliyor.
Pilotlar suya yaklaşırken, açık duran kokpit kapısının hemen dışında oturan hosteslere “korunun!” diye bağırdı.
Kısa bir sure sonra uçak şiddetli bir şekilde suya indi. Öndeki hostesler inişin sadece olağan sert bir iniş gibi olduğunu rapor ederken, arkadakiler bunun çok şiddetli olduğunu ve mutfak kısmında çok büyük sarsıntı meydana geldiğini kaydetti.
Suya inişin ardından yaşananlar
Suya iner inmez pilotlar kokpitten çıkarak, “uçağı boşaltın” komutu verdiğinde, kabindekiler çoktan uçağı terk etmeye başlamıştı.
Arkada oturan yolculardan biri, telaşla, altından sular sızdığı görülen arka kapıyı açmaya yeltendi. Tam açmak üzereyken kabin görevlisi tarafından durdurularak ön tarafa doğru yönlendirildi. Önündeki kalabalık nedeniyle ilerleyemeyen bu hostes, uçağa sızan suların kısa sürede göğsüne kadar yükselmesi üzerine hemen bir can yeleği bularak taktı ve dışarı çıkmak için sabırla sırasını bekledi.
Hostes dışarı çıktığında, kendisini kurtarma botu haline gelen “emercensi slide” içinde buldu ve hemen çömeldi. Tam bu sırada başı döndü ve o ana kadar soğuk suyun içinde hissedemediği, bacağında kanamakta olan derin kesiğin farkına vardı.
Elde edilen bilgiler, uçuş ve kabin görevlilerinin, bu kadar önemli bir emercenside görevlerini “aynen kitapta yazıldığı gibi” yerine getirdiğini gösteriyor.
Tek motor yerinde duruyor
Şimdiye kadar her ikisinin de kayıp olduğu bildirilen motorlardan birinin hala kanada takılı olduğu anlaşılmış. Yeri tespit edilen diğer motorun ise kısa bir sürede çıkarılması bekleniyor. Görgü tanıklarının ifadeleri ve video kayıtlarına göre, uçak suya iner inmez hemen keskin bir şekilde yön değiştirmiş. Bunun sebebinin de suya çarptığında “kopmayan motorun, suda yaptığı frenleme” olduğu anlaşılıyor. Diğer önemli bir husus da, belli bir güç karşısında kopması gereken motor,pilotun maharetiyle uçağın süratini mümkün olan en düşük seviyede tutabilmesi sayesinde, kopması için geren şiddette bir darbeye maruz kalmamış.
Suyla beraber 500 tona yakın ağırlığı olan uçak, şu anda sudan çıkarıldı ve bir duba üzerinde araştırmaların yapılacağı yere götürülmek için bekliyor.
Konuyla ilgilenen herkes, şu anda uçaktan çıkartılacak kara kutu içindeki dataların çözümlenmesini ve yayınlanacak olan raporları bekliyor.
Hasar büyük
Çekilen resimlerde, sudan çıkartılan uçakta şimdiye kadar görülmeyen çok büyük hasar tespit edildi. Çarpmanın şiddetiyle uçağın alt gövdesinin önemli oranda parçalandığı, kaz çarpmasından sonra motordan çıkan alevlerin sağ kanatta yanık lekeleri bıraktığı, gövdeden sökülen metal tabakalarının uçaktan sarktığı, hala kanatta bulunan bir motorun kaputunun motordan koptuğu, kargo kapaklarından birinin çarpmadan sonra açıldığı ve içindeki bagajların göründüğü, gövdedeki bazı panellerin eksik olduğu ve gövdede camlara kadar uzanan çatlaklar olduğu görülüyor.
Uçak hurdaya çıkabilir
Edindiğimiz bu bilgilere göre gövdesinde oluşan kırılmalar ve parçalanmalar nedeniyle uçağın çok kısa bir süre içinde batması gerekirdi. Fakat bu olmamış ve uçak, bütün yolcuların tahliye edilmesinin ardından emniyetli bir şekilde iskeleye çekilip bağlanana kadar su üstünde kalmış…
Kazanın yorumunda yazdığımız gibi, bunun sebebini uçağın yakıt tanklarının, uçuşun kısa olması nedeniyle oldukça boş olmasına bağlıyoruz. Eğer uçak maksimum süreli bir sefer için kalkış yapsaydı, tamamen dolu olan tankların, uçağın suda tutunmasına hiçbir katkısı olmayacağı gibi çabucak batması için ayrı bir neden olacaktı. Ayrıca kazadan sonra kopmayarak hala kanatta asılı olarak kalan bir tonluk motorun ağırlığı, uçağın kısa bir süre içinde yolcularıyla beraber Hudson Nehri’nin dondurucu sularına batarak büyük bir facia yaratacaktı. Tahminimiz, bu uçağın artık uçamaz hale geldiği ve hurdaya çıkacağı yönündedir.
Toplam 1 yorum var, 1 adet görüntüleniyor. Onay bekleyen yorum yok.
Küfür, hakaret içeren; dil, din,
ırk ayrımı yapan; yasalara aykırı ifade ve beyanda bulunan ve tamamı büyük
harflerle yazılan yorumlar yayınlanmayacaktır. Neleri kabul ediyorum: IP
adresimin kaydedileceğini, adli makamlarca istenmesi durumunda ip adresimin
yetkililerle paylaşılacağını, yazılan yorumların sorumluluğunun tarafıma
ait olduğunu, yazımın, yetkililerce, fikrim sorulmaksızın yayından
kaldırılabileceğini bu siteye girdiğim andan itibaren kabul etmiş sayılırım.
dionisus
17 Eylül 2009 Perşembe 03:08
yok daha neler ! bir de bu uçak açcaktı öylemi?bari saç kurutma makinesi ile iyice kurutsalar.