İnsanın Dünya'nın çevresindeki kozmik uzaya çıkması ve gezegenlere cihazlar gönderebilmesi bilim tarihinin en büyük atılımlarından birisidir.
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) vatandaşı bir kozmonot olan Yuri Gagarin'in 12 Nisan 196l'de gerçekleştirdiği ilk uçuş bu açıdan çok önemlidir. Bu uçuş ve onu gerçekleştiren kişi sosyalizmin bilim alanındaki büyük yükselişinin simgelerinden birisidir.
Bu nedenle Gagarin emperyalist kapitalist sistemin olabildiğince görmemeye, görmek zorunda kalınca da devrimci kimliğinin üzerini çizmeye özen gösterdiği bir isim.
ÇOCUKLUĞU
Yuri Aleksiyiç Gagarin, 9 Mart 1934'te Moskova'ya 150-200 km mesafedeki Gzhatsk'a bağlı küçük bir köy olan Kluşino'da, dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak doğdu.
İkinci Dünya Savaşı yıllarına denk gelen çocukluğu SSCB yurttaşı tüm yaşıtları gibi acı ve zorluk içinde geçti. 1 Eylül 1941 günü okula başladı, fakat köyleri 12 Ekim'de Almanlar tarafından işgal edilince eğitimine devam edemedi. Yeniden okula dönmesi ancak 1,5 yıl sonra Kızılordu'nun köyü geri almasıyla mümkün oldu.
SSCB savaşta büyük bir zafer kazandı. Bu zaferin yaklaşık 20 milyon Sovyet insanının ölümüyle geldiğini bilmek bile ülkenin savaştan nasıl bir yıkımla çıktığını anlamak için yeterli. Bu yıkımın etkilerinden kurtulması için sorumluluk üstlenen kuşaktan biri olan Gagarin, temel matematik ve fizik eğitimi de aldığı ortaokulda altıncı sınıfı bitirdikten sonra sanat okuluna gitti, dökümcü olarak mezun oldu. Sanat okulundaki eğitimin ardından, Saratov'da dört yıllık bir teknik okula kaydoldu. Hayatının en önemli dönüm noktası, son sınıfta okulun uçuş kulübüne katılmasıydı.
Aldığı eğitim ve elde ettiği olanaklarla ilk bireysel uçuşunu 1955 yılında yaptı.
KOZMONOTLUĞA GİDEN YOL...
Eğitmenlerinin de özel teşvikiyle Sovyet Hava Kuvvetleri'ne katılan Gagarin, Sovyet savaş uçağı olan MIG'lerle uçmayı öğrendiği Orenburg Havacılık Okulu'nda eğitim gördü.
Bir hemşirelik öğrencisi ve ailesinin altı çocuğunun en küçüğü olan eşi Valentina Ivanova Goryaçeva ile bu sırada tanıştı. Valya'nın aktardığına göre, Sputnik'in tarihi uçuşunun haberlerini ve Kruşçev'in yakın zamanda uzaya bir insanlı uçuş gerçekleştirmeyi hedeflediklerini ilan eden konuşmasını birlikte dinlemişlerdi. "Sputnik'i duyduğu andan itibaren Gagarin, bir gün mutlaka uzay programına katılmanın hayallerini kurmaya başlamıştı." Gagarin'in uzay gemileri hakkında bilgi toplamaya ve fikirler geliştirmeye başlaması, uzay uçuşları hakkındaki teorileri üzerine çalışmalara başlaması bu döneme denk geliyordu.
1957 sonunda Gagarin 23 yaşındayken, Orenburg'dan en yüksek dereceyle, başarıyla mezun oldu ve Hava Kuvvetleri'nde teğmen olarak göreve başladı.
Gagarin genç bir savaş pilotu olarak görevine başlarken Sovyetler de ilk kez ayın görünmeyen yüzünün fotoğraflarını çekmeyi başardı.
Hemen ardından kozmonot seçmek üzere bir tarama programı başladığında ilk 3000 başvurunun arasında Gagarin de vardı ve seçilen 20 kişiden biriydi. Belirtmek gerekir ki, NASA'nın tam aksine SSCB uzay programında sadece 30 yaş altı pilotların seçiliyor olması Gagarin için büyük bir şanstı.
SSCB, insanlı uzay uçuşuna hazırlığı sırasında kozmonot eğitimlerinde düşünsel, fiziksel ve psikolojik yönleri olan çok sıkı bir eğitim uyguluyordu. Bu eğitim sürecine dahil edilen Gagarin, uzun periyodlar halinde duyusal mahrumiyet odasında kaldı, yerçekimsiz ortam deneylerine katıldı, sıcaklık odasında direnci ölçüldü ve her hareketinin görüntülendiği çok zorlu test uçuşları yaptı. Fiziksel direnç sınavlarında da üstün başarı sergileyerek tüm testlerini en iyi derecelerle tamamladı.
GAGARİN NEDEN SEÇİLDİ?
Uzun zaman alan, sürekli olarak en iyi, en uygun ismi bulmaya dönük bir çabanın sonunda belirlenen bir isimdi Gagarin.
Son aşamada iki kişi kalmışlardı. Gagarin ile beraber yine genç bir asker olan German Titov isimlerinde karar kılındı. Zaten Titov son ana kadar olası bir aksilikte uçuşu gerçekleştirmek için Gagarin'in yanında oldu. Bir anlamda Gagarin'in yedeğiydi.
Son anda bu iki isimden Gagarin'in seçilmesinde iki nokta belirleyici oldu.
Birincisi Gagarin'in boyunun daha kısa olması! Geminin yapısıyla ilgili nedenlerle boyu sadece 1.57 olan Gagarin, Titov'a göre daha doğru bir tercihtir.
Gizlenmeyen bir diğer neden ise, Gagarin'in yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olması.
YAŞAMININ EN UZUN GÜNÜ
Çiftçi bir ailenin köyde doğan çocuğu, 1.57 boyundaki "küçük adam" Yuri Gagarin, insanlık tarihinin en büyük atılımlarından birisinin altına imzasını atma şansını böyle yakaladı.
12 Nisan 1961 'de, içinde uzaya çıkan ilk insan Sovyet kozmonot Gagarin'in bulunduğu Vosktok uzay gemisi, Kazakistan'daki Baykonur uzay üssünden Moskova saatiyle 09:07'de fırlatıldı.
Uzaydaki ilk kozmonot, uzay aracıyla yörünge çevresinde bir devir yapıp 10:55'te Rusya'nın güney-doğusundaki Saratov bölgesine iniş yaptı.
Bir orman bekçisinin karısı Anna Akimovna Tahtarova ve 6 yaşındaki torunu Rita, kozmonotu gören ilk insanlardı.
Gagarin'in aktardığına göre kendisini yolculuk için tasarlanan özel kıyafederle görünce çok korkmuşlardı.
Bir süre sonra olay yerine yakındaki birlikten askerler gelip Gagarin'i birliğe götürdü.
14 Nisan'da Moskova'da bir kahraman gibi karşılandı.
SOSYALİZMİN BÜYÜK BAŞARISI
Daha birkaç yıl önce 20 milyondan fazla insan ve çok büyük bir maddi kayıpla İkinci Savaş'tan çıkmış olan SSCB, savaştan çok az zarar gören ABD'yi uzay yarışında geçmişti. Bu sosyalizmin bir başarısıydı.
O, daha önce pek çok kez söylendiği gibi, Vosktok'uıı penceresinden bakarken sadece deniz ve karalardan ibaret bir yerküre görmedi, onu bu zor ama bir o kadar onur, gurur ve heyecan veren yolculuğa çıkaran gördüğü yerkürenin üzerinde yaşayan insanlığın geleceğine dair taşıdığı sorumluluktu.
Bu güzel insan, 27 Mart 1968 günü bir görevi başındayken, gerçekleştirdiği bir deneme uçuşu sırasında uçağı düşerek öldü. Henüz 34 yaşındayken ölen Gagarin'in ardından tüm SSCB'de yas ilan edildi.
Bütün hayatım tek bir güzel an gibi...
Yuri Gagarin'in 12 Nisan 1961 günü uzay gemisi kalkışa geçmeden birkaç dakika önce yaptığı konuşma...
Sevgili arkadaşlar, yakın olanlar ve yabancılar, yurttaşlarım, bütün ülkelerin ve kıtaların insanları! Birkaç dakika içinde güçlü uzay gemisi beni evrenin çok uzak noktalarına götürecek. Bu son dakikalarda size neyi söyleyebilirim?
Şu anda bana bütün hayatım tek bir güzel anmış gibi görünüyor. Daha önce yaptığım ve yaşadığım her şey bu dakika için yapılmış ve yaşanmış gibi. Takdir edersiniz ki, uzun süre ve tutkuyla hazırlandığımız denemenin saatinin geldiği şu anlardaki duygularımı tarif etmek zor.
Tarihteki bu ilk uçuşu gerçekleştirmeyi bana önerdikleri zamanki duygularımı söylemeye gerek yok gibi. Sevinç mi?
Hayır bu sadece sevinç değildi. Gurur?
Hayır bu yalnızca gurur değildi. Çok büyük bir mutluluk duydum. Uzaydaki ilk insan olmak, doğayla bu eşi görülmemiş düelloya girişmek-daha fazlasını düşlemek mümkün mü?
Fakat aynı zamanda üzerime yüklenen bu dev sorumluluğu da düşünmeden edemedim. Kuşaklar boyu insanların düşlediklerini bir ilk olarak gerçekleştirmek, ilk olarak insanlığın uzaya giden yolunu açmak. Bana verilenden zorluk açısından daha büyük bir görev söyleyin. Bu sorumluluk bir kişi, onlarca kişi ya da kollektife karşı bir sorumluluk değil. Bu, bütün Sovyet halklarına karşı, bütün insanlığa karşı, onun bugünü ve geleceğine karşı bir sorumluluk. Buna rağmen bu uçuşa cesaret edebiliyorsam, bu yalnızca komünist olduğum için, yurttaşlarımın, Sovyet insanlarının eşsiz kahramanlık örneklerini arkama aldığım için. Görevimi en iyi biçimde yerine getirmek için bütün irademi toparlayacağımı biliyorum. Görevin sorumluluğunun bilincinde olarak, Komünist Partisi'nin ve Sovyet halkının verdiği ödevi yapmak için elimden gelen her şeyi yapacağım.
Uzay uçuşuna çıkarken mutlu muyum? Elbette mutluyum. Bütün çağlarda yeni keşiflere katılmak insanlar İçin en büyük mutluluk olmuştur. Bu ilk uzay uçuşunu komünizmin insanlarına adamak istiyorum. Bizim, Sovyet halkının, şimdiden girmekte olduğu ve yeryüzündeki bütün insanların gireceğine emin olduğum toplumun insanlarına...
Birazdan geri sayım başlayacak. Uzun bir yolculuğa çıkan her insan gibi size "Hoşçakalın" diyorum değerli dostlar.
Hepinizi kucaklamayı ne kadar çok isterdim. Tanıdıklarımı ve tanımadıklarımı, yakınları ve uzaktakileri...
Görüşmek üzere!
ERKAN BAŞ – SOL Gazetesi