Havayolu pilotlarına anket düzenledik; SHGM ve THY oralı bile değil!
Tıpkı 5 yıl önceki Diyarbakır kazasını takiben olduğu gibi, Isparta kazasından sonra da medyanın da etkisiyle toplumumuzda uçuş güvenliği yönünden risk unsurları mercek altına alındı. Konu her yönüyle incelenmeye çalışıldı. Artık bir şeylerin düzelmesi için ciddi adımlar atılacak derken gündem değişti; bugünlerde sadece sigorta şirketlerinin avukatları, tazminatlar vs. konuşulmaya başlandı. Kaza yaratma yönünde potansiyel risk unsurları gene unutuldu. 30 Kasım 2007 gününden önceki durum ne ise, bugün de aynı durum devam ediyor. Bir şeyler yapılmalı değil mi?
Biz Havacılık Tıbbı Derneği olarak, havayolu pilotlarımızın kazalarla ilgili düşüncelerini almak üzere bir anket hazırladık. 9 Ocak 2008 günü TALPA seçimleri sırasında Hava-İş Sendikası tarafından isteyen pilotlara bu anket dağıtıldı; sonradan katılanlarla birlikte THY’den 149 ve özel şirketlerden 31 pilotun doldurduğu formlar Derneğimiz tarafından değerlendirildi. Çok ilginç bulgulara ulaştık. Sektördeki tüm aktörlerin davet edildiği bir panelde 23 Ocak 2008 günü bulgularımızı sunduk.
180 kişinin düşüncelerinin 3-4 bin kişilik bir camiayı tam olarak temsil etmeyeceği söylendi; biz de zaten daha geniş örneklem gruplarında bunun tekrarlanmasını, hatta kabin ekiplerinin, teknik-bakım ve hava trafik personelinin de dahil olduğu yeni çalışmalar yapılmasının gereğini düşünüyoruz. Ama bu kadarı da sektörün sorunları ve çözüm önerileri üzerinde çok önemli bilgiler veriyor. Ülkemizde seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamalarında da örneklem grubu 1200-1800 kişiden ibaretti ve bununla tüm Türkiye’nin çok doğru bir fotoğrafı çekilebilmişti. Bu nedenle bizim anket sonuçlarımız da ilgilenenlere çok değerli ipuçları veriyor diye düşünüyoruz. Ama üzücü olan, birinci dereceden sorumlular (SHGM, THY) maalesef bulgularla ilgilenmedi ve biz göre çok değerli olan ipuçlarını ciddiye almadı.
Hava-İş’i veya Havacılık Tıbbı Derneği’ni bir nedenle sevmeyebilirsiniz, ama ortada 180 pilotun ifadelerine dayalı olarak ortaya konan bilimsel bir rapor varken, merak etmeniz; panele gelip yanlış bulduğunuz veya aydınlatılmasına gerek gördüğünüz konuları, hemen orada düzeltmeniz gerekmez miydi? Görünen o ki, yok sayma, dışlama gibi yollar tercih ediliyor. Bunun psikolojide savunma mekanizmaları arasında yeri var: inkar (immatür mekanizmalar arasında tavsif edilir.)
İlk kez pilotlara uçuş güvenliğiyle, kazaları kolaylaştırması olası zafiyetlerle ilgili çoktan seçmeli ve açık uçlu sorular soruluyor; isim ve kimlik bilgileri istenmediği için özgürce verilen cevaplar istatistiksel olarak değerlendiriliyor. Şimdi 180 pilot ile birlikte aynen onlar gibi düşünen belki bin kişi daha, veya onlar gibi düşünmeyen diyelim 2 bin kişi daha, ankette belirtilen veya belirtilmeyen sorunlara yetkililerden açıklamalar bekliyor. Yakınmaların muhatapları olan SHGM, DHMİ, THY, Özel şirket yöneticileri ve TALPA, suskun kalma hakkına sahip midir? Pilotlara, “siz burada çalışan bilinçsiz çocuklarsınız, bu işlerden anlamazsınız, sizin adınıza biz gerekenleri yaparız, yaptıklarımızda da yanlış yoktur, sistem iyi gidiyor…” mu denilmektedir? Galiba teşhis de tedavi de yukarıların işi gibi düşünülüyor; ama görünen o ki, hem teşhiste hem tedavide yanlışlar var ve bünye tedaviyi uygun bulmuyor. Kazalar da bunun göstergesidir.
Ankette pilotların ısrarla vurguladıkları ana başlıklardan bazıları şunlar:
1-Kamu ve özel şirket yöneticilerinin çoğunun, ya havacılığı bilmediği veya bilse de kazancı arttırmayı öncelikli tuttuğu,
2-SHT 6A-50 yönergesinin ihlal edildiği, pilotların özellikle yaz aylarında yoğun uçuşlardan bitkin düştükleri; bunun LSA ve CRM’i de, ailevi ve sosyal yaşamlarını da bozduğu,
3-Pilotlara da yöneticilere de kaza potansiyelindeki insan faktörü derslerinin periyodik biçimde verilmesi,
4-SHGM’de havacılık mevzuatını ve İngilizce bilen kadroların gerekliliği; uçuş emniyeti denetlemelerinin ciddi biçimde ve sıkça yapılması,
5-Meydanlardaki radar ve ILS gibi altyapının iyileştirilmesi,
6-Hızlı büyüme nedeniyle deneyimsiz ve eğitimi az uçucu ve yer personelinin kaza riskini arttıracağı…
Pilotlarımız bu zafiyet unsurlarını ısrarla vurgularken, istatistikler de kaza oranlarında THY’yi Avrupa’nın en olumsuzu olarak gösteriyor. 1 milyon uçuşta British, Lufthansa, Air France ve KLM’in kaza oranları, sırasıyla 0.32, 0.41, 1.19, 1.25 iken, THY’nin 7.30 olmasının bir açıklamasını THY ve SHGM yetkililerinden duymak isteriz. THY müşterisi bir vatandaş olarak bunu sormamız abes mi, yoksa bu tür sorularla güven sarsıyorsunuz diye vatan hainliğiyle mi suçlanacağız, bilmiyorum. Bu bilgileri bütün alem internetten okuyorken (www.airdisaster.com) isterseniz biz körebe oynamaya, ya da sivil havacılığımızın ne kadar iyi gittiği yönünde birbirimizi şişirmeye devam edelim. Havaalanlarının lüks donanımını, uçaktaki ikramların bolluğunu, destinasyon sayısının ve kazancın artışını konuşalım; içimizi rahatlatalım. Ama galiba havacılık dünyası bunlara değil de, güvenlik kriterlerine ve kaza oranlarına bakıyor.
Doç. Dr. Muzaffer Çetingüç
Havacılık Tıbbı Derneği Başkanı
[email protected]