Pegasus Havayolları uçağının kaçırılma haberi internet sitelerine düşünce çok büyük yüzdesi tatsız biten uçak kurtarma operasyonları geldi pek çoğumuzun aklına.
Şükür ki korkulan olmadı. ‘Terör girişimcisi’, Soçi yerine Sabiha Gökçen’e razı olmak durumunda kaldı. Sonrası malum, ayrıntıları biliyorsunuz. Olup biteni bittiği yerden bakarak yorumlarsak sürekli vurgulanan ‘deneyimli pilot’ kavramının ne anlama geldiğini de anlarız. Mesele binlerce saat uçmak değil, yüzlerce can taşıyorken serinkanlılığı yitirmemek. Kaçırılan uçağın pilotları, kriz sürecini başarıyla yönetip Pegasus güvenlik algısını yukarıya taşıdı. Herkese geçmiş olsun…
Taşların oturduğu sektörlerde oyuncular rahatlık tuzağına düşer
Rekabetin tüketici adına yararlı olduğuna inanırım. Pazardan pay almaya çalışan rakipler fiyat başta olmak üzere kalite ve ulaşılabilirlik konularında müşterilerine pek çok fırsat sunar. Özellikle liderin açık ara önde, geriden gelenlerin pazar paylarından memnun olduğu sektörlerde o sektöre yeni girenler için müthiş fırsatlar doğar. Ancak devlet tekelinde büyüyen sektörlerde iş yapmak, söylendiği kadar kolay olmuyor. Pazara giren genç markalar bir yandan yıllardan bu yana oluşa gelmiş alışkanlıkları değiştirmeye, diğer yandan da liderin baskısını kırmaya çalışıyor. Ülkemizdeki hava taşımacılığı tam da bu tanıma uyanlardan. THY’nin dominant duruşuna rağmen Atlas, Onur ve Pegasus, hava taşımacılığında iddialı çıkışlar yapıp sürekli iletişim yapmayı da ihmal etmedi.
Anadolu Jet, THY’nin yurtiçi uçuşlarını yapan rekabetçi markası, ancak THY büyük bütçeli reklam kampanyaları yaparken Anadolu Jet, eşiti diğer şirketler gibi iletişim yapmıyor. AnadoluJet göklerde uçmaya devam ederken Pegasus toprağa indi, insanlara dokundu. Bir yandan uygun koşullarda yurtdışına uçan derken, diğer yandan Gaziantep’e ailece günübirlik gitmenin ne kadar kolay olduğunu anlatan sıcacık bir kampanya yaptı. (Diğer şehirler için de devamı gelecektir sanıyorum.) Öyle ki, “Nasıl gidelim? Orada kimsemiz yok!” bahanesini yıktı. Şehirlerin varsayılan durağan algısını insan yüzüne, sesine dönüştürdü.
Günseli Ocakoğlu’nun yazısının devamı için TIKLAYINIZ…