İstanbul'a dönüşün güzelliği..
Yahya Kemal'in "Ankara'nın en güzel yanı İstanbul'a dönüşüdür" deyişi ünlüdür.. Üstad bu lafı, İstanbul aşkından mı etti, yoksa bugünkü bazı Cumhuriyet düşmanları gibi Atatürk'ü ve onun yaptıklarını eleştirmek amacıyla Ankara'ya saldırmak için mi söyledi, bilinmez..
Benim "İstanbul'a dönüşün güzelliği" başlığımın Londra ile ilgisi yok. Orada harika günler, geceler geçirdim.
Türkiye'yi ne kadar sevdiğimi, dışarda ne kadar güzel vakit geçirirsem geçireyim, dönüş anında ne kadar mutlu olduğumu kaç defa yazdığımı unuttum. Bu Londra yazı dizisi de öyle başladı zaten.. Sebep bu da değil..
"İstanbul'a dönüşün güzelliği" başlığı altında size THY'yi anlatmak istiyorum, bu kez.. Dünya çapında bir havacılık şirketi haline gelen ve Türk bayrağını dünyanın dört bir yanına taşıyan THY'nin nasıl bir ülke gururuna dönüştüğünü bir kez daha yaşadım. Onu söylemek boynumun borcu..
Hayatımın en güzel uçak seyahati, 1976'daki Frankfurt- Los Angeles uçuşuydu. Lufthansa'nın davetlisi bir gurup gazeteciydik. Sevgili Cüneyt Ağabey, Lufthansa PR Danışmanıydı o yıllar.. Bizi götürecek dev Boeing 747'de durumun uygun olduğunu öğrenince yerlerimizin First Class'a kaymasını sağladı. Lufthansa o zaman dillere destan.. Daha Lufthanzo olmamış.. Hele de Birinci Sınıfı.. Böyle bir ağırlama olmaz.. 14 saatin nasıl geçtiğini anlamamıştık..
O müthiş seyahat, 2010 yılına kadar listemde birinci yerini korudu.. Hatta yanına yaklaşan olmadı.
Şimdi, o seyahat 2 numarada. 1 numarada artık THY var..
Türk Hava Yolları'nın Boeing'in son gururu 777'lerinden iki tanesini aldığını duymuş ve bazı şeyler okumuştum.
Hıncal Uluç’un yazısının devamı için;
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/uluc/2010/02/02/istanbula_donusun_guzelligi