MİTOLOJİ, EFSANE ve İNANÇLARDA BAYKUŞLAR:
Geceleri aktif olan, genellikle ıssız yerlerde yaşayan, ötüşleri değişik olan baykuşlar çoğu kültürde uğursuz olarak kabul edilmişlerdir. Baykuş ölümle ilişkilendirilen bir hayvan olup, damına konduğu evden bir ölü çıkacağının işareti olduğuna inanılır ya da en azından onu görmek veya ötüşünü duymanın uğursuzluk getireceği kabul edilir. Aynı bağlamda baykuşun pes sesi, anlamsal olarak birinin mezarının kazılacağını da belirtmektedir.
Antik Mısır’da baykuş keskin görüşlü avcı kuş olarak bilinirken, ölümün ve matemin de kuşu olarak kabullenmişlerdi. Babil’de baykuş muskasının doğumda anneyi koruduğuna inanırlardı.
Yunan mitlerindeki baykuş efsanelerinde genellikle topluma uygun olmayan hallerden ötürü kahramanlar, cezalandırılarak baykuşa dönüştürülür. Yunan mitolojisinde tanrıça Athena’nın (Roma mitolojisinde ise tanrıça Minerva) en sevdiği hayvandır. Onun gözlerinin tıpkı baykuşunki gibi olduğuna inanılırdı. Bu tanrıçaların bilgeliğini sergileyen yine baykuştur.
Kos adasında yaşayan ailenin üç çocuğundan biri olan Meropis, Athena’nın bayram davetini kabul etmeyip bir de kendisine küfredince, onu oracıkta baykuşa çevirmişti. Öte yandan Nyktime isimli genç kız kral babasıyla ensest ilişki yaşayınca çok utanarak ormana kaçmıştı. Genç kıza acıyan Athena onu baykuşa çevirmişti. Rivayetin devamında bu yüzden baykuş insanlardan, ışıktan kaçıp sadece geceleri ortaya çıktığına inanılmıştı.
Avını yakalamış baykuş
Demeter’in kızı Persephone, yeraltı tanrısı Hades tarafından ölüler diyarına kaçırılmıştı. Hades onu kandırarak nar yiyince orucu bozulup bir daha yeryüzüne dönme şansı kalmamıştı. Bunu duyan tanrıça Demeter, Zeus’a yalvarınca altı ay yeraltında altı ay yeryüzünde yaşamasına izin verilmişti. Ancak Demeter, kızını baykuşa çevirerek yeryüzü yaşamlarını cezalandırmıştı.
Başka bir efsaneye göre Arkadia kralı Klymenos, kızı Harpalyke’ye âşık olur ve tecavüz eder. Kızını başkasıyla evlendirmesine rağmen bir türlü ondan vazgeçemez. Durumuna çok üzülen Harpalyke, intikam için erkek kardeşini öldürüp babasına yedirir. Bundan sonra kimsenin yüzüne bakamayan Harpalyke, baykuşa dönüşerek karanlıklarda ve tüm gözlerden uzaklarda yaşamıştır.
Rivayete göre Roma İmparatorluğu krallarından Augustus, Aurelius ve Sezar’ın ölümleri baykuş tarafından bildirildiği için ötüşü birisinin ölüm haberi sayılırdı. Antik Yunanda sokakları şenlendirdiği düşünülen baykuş, Roma’da uğursuzluk ve ölüm habercisi olarak kabullenilerek kanadını bile şehre sokmasına izin verilmediği dönemler olmuştur. Oysa Yunanlılar, baykuşun gece karanlığında ötüşünü öbür dünyadan gelen bir uyarı olarak düşünürlermiş.
Avustralya yerlileri Aborjinler, tüm kadınları baykuşların simgelediğine inanırlar. Yine yeryüzündeki tüm kadınları baykuşlar korurlar. Bir baykuşun ölümü bir kadının ölümü demektir. Bu yüzden Aborjinler baykuşları titizlikle koruyup sahipleniyorlardı.
Baykuş, Meksika ve Amerikan yerlilerinde bazı kabilelerin bilgelik simgesidir. Diğer bazı kabilelere göre de tehlikelere karşı koruyucu ve uyarıcıdır; yaklaşan ölümü veya iyi haberleri getirendir. Ayrıca güç kaynağıdır. Ölüm ve hastalıklara neden olan yıkıcı, kötü niyetli olduğunu kabullenen diğer kabileler baykuşa korkulu saygı duyarlar. Amerika’nın Kiowa yerlilerine göre, otacılar öldükten sonra baykuşa dönüşürlermiş.
Çin mitolojisinde baykuş kötülüğü çağrıştırır ve ölümün simgesidir. Yine antik Çin’de genç baykuşların annelerini yediklerine inanılırdı.
Kalmuklar baykuşu kutsal saymaktadırlar. Güney Sibirya’da özerk cumhuriyet olan Tuva’da şamanlar transa geçince baykuş sesleri çıkartmaktadır. Şaman giysilerinde ve başlıklarında kartal ile baykuş pençeleri bulunmaktadır. Altay Şamanizminde puhu kuşu, tanrı ile insanlar arasında aracılık ederken, onları kötü ruhlardan koruduğuna inanılır.
Günümüzde devam eden Kırgız inanışında baykuşun en uğurlu kuş olarak bilinmesi, tüylerinin şapkalarına takılmasının şans ve uğur getirecekleri varsayılır.
Orta Asya’daki Maaday-Kara destanında baykuş olumsuz anlamdadır. Kara-Kula Kaan, Maaday-Kara’nın yurdunu işgal etmek için gelir. Fakat Maaday-Kara’nın kapısındaki iki kartal, baykuş gibi ötünce işgalden kurtulamaz ve bu yüzden baykuş uğursuzluk sembolüdür. Ayrıca Kara-Kula’nın karısının başlığında ve kürkünde baykuş tüylerinin bulunması olumsuzluğu daha da pekiştirir.
Ortaçağ Avrupa’sında baykuş, cadılık, büyücülük ve uğursuzlukla ilişkilendirilmişti. Eski Hıristiyan inanışına göre hangi kilise veya tapınağın üzerinde baykuş öterse, o yapının kısa sürede yıkılacağı düşüncesi hâkimdi.
İskoçlar gündüz baykuşla karşılaştıklarında başlarına bir uğursuzluk geleceği kabullenilirken, Galliler ise ya başlarına kötü bir şey geleceğine ya da bir kızın bakireliğini kaybedeceğine inanırlardı.
İngilizler baykuşun yalnızlığı ve ölümü simgelediğini düşünürler. Aynı şekilde Sicilya’da bulunan bir tür İshak kuşu hastanın evini ziyaret ederse bu kişinin üç gün içinde öleceğine inanılır.
Araplar, intikamı alınmamış maktulün ruhu baykuş formuna girerek kabri üzerinde ötmesini “Beni sulayın, susuzluğumu giderin” diye yorumlamaktadırlar. İntikamı alındıktan sonra baykuşun uçup gittiğine inanırlar.
Hz. Davut 102. Mezmurunda “viranelerin baykuşu gibi oldum” diye halinden yakınmıştır.
İslami inanışta baykuş etinin yenmesi haramdır. Kuran’da kuşdilini bilen Hz. Süleyman’la ilgili birçok ayet, halklar arasında öyküler vardır. En bilinenine göre Süleyman karısına kuş tüylerinden yatak yapılması için kuşlara haber yollar. Kuşlardan gelerek tüylerini dökmelerini ister. Yalnızca baykuş, karısının sözüne uyarak kuşları tüysüz ve korumasız bırakacağı için Süleyman’ı ayıplar. Öykünün diğer versiyonunda tüm kuşlar emre uyarken bir tek baykuş bunu uygulamaz. Muğla yöresinde bu efsanenin davamı olarak, hatasını kabul eden Süleyman baykuşa her gün bir serçe yeme hakkını verir…
Anadolu mitolojisinde baykuş, uğursuz olarak kabul edilip sevilmemektedir. Kimin evinin üzerinde öterse o evde birinin öleceğine veya evin başına büyük felaket geleceğine inanılmıştır. Nitekim Aydın, Bolu, Burdur, Denizli, Eskişehir, Konya Malatya, Mardin, Muş, Nevşehir, Tekirdağ illerinde yaşayanlarda böyle kabul görmektedir. Zaman içinde kentleşmenin artması, doğadan uzaklaşma, modernite vb. etkenlerle bu inanış zayıflamıştır. Kırşehir ve Çankırı’da baykuşun ötmesinin uğursuzluk getireceğine inanılır. Kuş, ocaktan alınan yanan bir odunla kovalanırsa uğursuzluğun savuşturulacağına inanılır. Oysa Amasya’da baykuşun düğün evinin bacasında ötmesi, çiftlerin uzun yaşam süreceklerine, diğer evlerin bacası veya damında ötmesinin ise sevinçli bir olayın habercisi olduğuna inanılır.
Başka bir Anadolu efsanesine göre ishakkuşunun ataları, sevdasından yanan bir kız olup, tanrı onu ishakkuşuna çevirmiştir. Sevdalı ama birbirinden ayrı düşmüş yeni evli çifti temsil ederler. Bu yüzden kuşlar geceleri boğuk sesle “İshak, İshak” diye seslenerek sevdiğini ararmış.
Anadolu’daki bir yoruma göre rüyada baykuş görmek, bir kimseyi çekemeyen meslek arkadaşlarının kişiyi kötülemeye çalıştığı kabullenilir. Öte yandan baykuş süsü görmenin işinde parlak geleceğe aday olunduğu, iş hayatında yeni ve yararlı şeylerin ortaya çıkacağı, başka yere taşınarak yeni bir mekâna sahip olabileceği anlamları çıkartılmaktadır. Yine rüyasında puhu kuşunun ötüşünü işitenin aldatılacağına inanılır.
Kıbrıs Türklerinde baykuşun ötüşünü iyi/kötü ayrımı yapmadan bir haber geleceğine yorumlanmaktadır. Aynı yörede başka bir efsaneye göre eskiden çok güzel bir kız bilinmeyen nedenle baykuşa dönüşmüştür. Gözlerinin yüzünün önünde oluşu, insan gözüne benzemesinin buradan geldiği düşünülebilir.
Midilli adasından Türk kökenli satirik bir efsaneye göre baykuş, guguk kuşunun hizmetçisidir; guguk kuşunun yaptığı haksızlıklara dayanamayıp onu terk eder. Sürekli “Hak! Hak!” diye bağırarak hakkını arar. Ayrıca Hak sözcüğü büyük harfle yazılınca Tanrı demek olup, adalet anlamında da kullanılır.
Anadolu’nun bazı yörelerinde baykuş sesini duyan kişinin ona yem veya benzeri yiyecekler attığında “Al götür nasibini, bizden başka nasip isteme!” ve ardından ellerini yere vurarak “Evlerden uzak olsun.” ifadeleri kullanılmaktadır. Baykuş, “diviiit diviiiiit” seslerinin çıkarırsa hamilenin erkek, “bulguruuu gurruut, bulguruuu gurruut” biçimindeki ötüşünde hamilenin kız çocuk doğuracağına inanılır.
Bir başka inanışa göre baykuşun ötmeye başlamasının havanın iyi olacağının işaretidir. Amasya – Taşova yöresindeki bir inanışa göre baykuş “cık cık” diye öterse hayırlı, “uh uhu uh” diye öterse kötü şeylerin olacağının işareti sayılmaktadır.
EDEBİYATTA BAYKUŞLAR:
Tüm dünyada baykuş edebiyatını incelemek ve derlemeye çalışmak çok büyük çabalar gerektirirken bunların ciltlere sığamayacağını araştırmacılar belirtmektedirler. Elbette gerçek baykuş üzerine yazılanlardan çok daha fazlası imge olarak yer aldığı eserler için bu değerlendirmeler yapılmaktadır…
Türkçe’de baykuşa erkuşu, yapalak da denirken, yörelere göre halk arasında uçkuş, sarı kebe, ügü-ügi, kocakuş, oburkuş, künd diye anılmaktadır. Divan şiirinde b?m, k?f, cuğd, huffaş; Farsça’da âk?, k?f denilmekteydi. Doğu Asya, Altay Türkçesi’nde Bay Quş (Buradaki bay, sihirli ve zengin anlamındadır.), puhu kuşuna Huy Quş ve bunların dışında Şum Quş (Bir tür küçük baykuş) ve çüghündük, bazı farklı yörelerde Sarigh Quş ismi de kullanılmaktadır. Çince de Hen Hu, Maçuca’ da Ançun Govara denilmektedir. İngilizcede “ululate” kelimesi yüksek sesle ulumak anlamında olup, eski Yunancada baykuş anlamına gelen “ulula” kelimesinden türetilmiştir.
Kartal Baykuşu ve bakıcısı
Latin ozan Ovidius “Metamorphoseis: Dönüşümler” isimli eserinde örümcek ve baykuşu konu özneleri olarak işlerken, onların tanrıyla olan ilişkileri üzerinde durmuştu. Ayrıca baykuş için “İnsanlarla göz göze gelmez, ışıktan kaçar (…) Öteki kuşlar gökten kovmuşlardır onu” demiştir.
Baykuş efsanesi ünlü aşk öyküsü olan “Tahir ile Zühre” de yer alır: Erkek ve dişi kuş iki sevgili olup birbirlerini aramalarına rağmen, buluşamadan ölürler.
İstanbul’u fethetmeden önce Fatih Sultan Mehmet İranlı şair Sa’di’nin beyitini söylerken, Bizans imparatorluk sarayının kötü halini ve yıkılmak üzere olduğunu vurgulamıştı: “/Kayser’in sarayında örümcek perdedarlık ediyor /Efrasiyab’ın sarayında baykuş nevbet (nöbet) çalıyor”
Feridüddin Attâr’ın Mantık Al-Tayr (Kuş Mantığı) isimli eserinde kuşlar tanrıyı aramak için Hüt-hüt kuşunun liderliğinde uçuşa başlarlar. Yüzbinlerce kuşun arasında baykuş-puhu da vardır. Yolda baykuş viranelerde yaşadığını, oralarda gömülü defineleri bulmak amacında olduğunu, tanrıya olan aşkın ise bir yanılsamadan ibaret açıklamasına, lider Hüt-hüt cevabını bir öyküyle açıklayarak durumu aydınlatır: “Baykuş, ben harabeler arasında ışıltılı hazineler aramayı seviyorum, der. Hüt-hüt, bizimle gel, yeni yerler ara!” diye cevap verir.
Halk edebiyatında baykuş çok fazla yer almamasına rağmen “Kuş Destanları’ndan” bir örnek: … /Viraneler bekler baykuş fakiri /Sıçanlar avlamak onun kârıdır… Bir atasözü “Baykuşun kısmeti ayağına gelir” der.
Divan edebiyatında baykuş, insanlar ve diğer kuşlardan ayrı yaşamaları nedeniyle uğursuz (şom) kabul edilirlerdi. Çoğu divan şairinin beyitlerinde uğursuzluğu, insanlara verdiği zararlar (?!), kötü kaderi, olumsuz, uğursuz anlamlar hatırlatırken baykuş metaforu kullanılmıştı. Mesnevilerin bir kısmında ilâhi sırlara ermiş kâmil insan olarak olumlu, bir kısmı da kendini dünyevi yaşamdan uzaklaştırıp münzevi gibi gösterip, masumları tuzağına düşürerek onları avlayan nitelikleriyle olumsuz olarak temsil edilmiştir.
Us?li’den bir örnek: /Damına tutulma dünyanın ki b?m-ı ş?mdur /Nice şahinler şikâr etmiş göçer bu lâneden. (Dünyanın tuzağına düşme, ki o uğursuz bir baykuştur. Nice şahin avcıları ona diş geçiremeyip dünyadan göçerler.)
Nedim’den bir örnek: /Hüdhüd gibi bînâ gerek anı arayanlar /Vîrâneye b?m olmağ ile genç bulunmaz. (Harabelerde baykuş olmakla hazine bulunmaz. Onu arayanlar Hüdhüd gibi keskin gözlere sahip olmalıdır.)
Nedim’den başka bir örnek: /Bazen sensiz görünür Lânegeh-i b?m gibi /Batt-ı mey gam getirir tâ’ir-i meş’?m gibi. (Sen yoksan içki meclisi gözüme baykuş yuvası gibi gelir. Şarap sunulurken uğursuz kuşlar gibi gam getirir.)
Şeyh Galip’ten bir örnek: /B?m-ı gamdır şem’-i bezm-i devletin pervânesi /Tîğ-ı matemdir bu subh-ı işretin pervânesi. (Talih meclisinin mumunun pervanesi gam baykuşudur; yine bu pervane işaret edilen sabahın matem kılıcıdır.)
Fuzuli’nin mesnevisinden bir örnek: /Ey olup sultân diyen dünyâda benden gayri yok /Sen seni bir cuğd bil dünyâyı bir vîrâne dut. (Kısaca; dünyanın geçiciliğini vurgulayarak ona sahip olanlar baykuştur.)
Günümüz Türk edebiyatı yazarlarından Faruk Duman’dan bir örnek: “Bir baykuş ocağın bacasına tünemiş, huzursuzca söyleniyordu.” Bir başkası; “Sanki bir sincap pencere pervazını kemiriyor, bir yılan çatıda sürünüyor, bir baykuş ocağın bacasına tünemiş huzursuzca söyleniyordu.”
Murathan Mungan’ın “Puhu” isimli şiirinden bir bölüm: … /loş pencere, kör kapı, puhu
/sokakta oynayan için bekliyor camdaki gölgen /kalendeki mürekkep /uzayınca sokak silinir onun için gölgen /ya da sen silinirsin /aynı puhu ama şimdi her şey daha uzak
Günümüzün Türk çocuk edebiyatında özellikle öykülerde baykuşlarla ilgili epeyce eser vardır. Dergicilik alanında baykuş isimli birçok dergi çıkmıştı. 2003'te yayına başlayan “Baykuş Edebiyat Seçkisi”, 2006'da “Islık Çalan Mavi Baykuş Edebiyat ve Sanat Dergisi”, 2008 yılında “Baykuş Felsefe Yazıları Dergisi”, 2015'te “Magma Baykuş Dergisi”, 2017'de edebiyat dergisi olarak başlayan “Gamlı Baykuş Sanat ve Edebiyat Dergisi”, 2019'da yayımlanmaya başlayan “Öteki Baykuş Felsefe Yazıları Dergisi” vardı. Ne yazık ki hepsi de yayınlarına bir süre sonra devam edemeyip kapanmıştı. Ayrıca Beyaz Baykuş Yayınları ve Baykuş Kitap isimli yayınevleri vardır.
Pera Müzesi’nin yayını olarak 2008'de Uğur Ataç’ın sergisi “Baykuşun Kareleri – Owl’s Frames” aynı isimle, sergi kitabı olarak çıkmıştı.
Fransız yazar Victor Hugo baykuşu İsa’ya benzetir: Çünkü köylüler zavallı hayvanı yakalayıp kötü inançları nedeniyle kapılarına çivilemektedirler.
Amerikalı yazar, şair ve doğa bilimci Henry David Thoreau, Türkçe’ye “Yalnızlık” ismiyle çevrilen kitabında akşam karanlığı çöktüğünde diğer kuşların susmasını takiben cüce baykuşların ötüşlerini anlatırken: “Yas tutan kadınların inlemelerini andıran, antik devirlerden kalma, iç karartıcı. Bu hayvanlar gecenin bilge cadıları gibi.” Daha sonra inlemeleri andıran seslerini, diğer kuşların şarkılarında hiç bahsetmedikleri pişmanlıklar ve iç çekişlerini dile getirir gibi benzetmeleri çok ilginçtir.
Felsefede G. W. Friedrich Hegel’in “Hukuk Felsefesi” eserinin girişinde metafor olarak kullandığı çok popüler bir deyişi vardır: “Minerva’nın baykuşu (Roma bilgelik tanrıçasının simge kuşu), alacakaranlıkta uçar.” Kısaca anlamı: Gerçekliğin doğası gereği yaşanırken anlaşılamayabileceğini, aslını ancak olay bittikten sonra görebileceğimizi vurgulamaktadır. Başka yorum ise cehaleti aydınlatan bilginin aklı da aydınlatması, tıpkı baykuşun karanlıkta görmesine benzetilmektedir.
Bir dönem “Kaptan Swing” ismiyle yayımlanan çizgi romanın kahramanlarından birisi Kızılderili olup ismi “Gamlı Baykuş” idi.
Devam edecek...