BASIN GÖKLERE DE YABANCI
Geçenlerde okudum, Uğur Cebeci’nin “Cockpit” sayfası Hürriyet’te ilk yayımlanacağı zaman herkes “Kim bakar ki bu sayfaya” diye burun kıvırmış. 10 yılı geçti herhalde, Cebeci bu konuda Türkiye’de en çok adı geçen uzman oldu, sayfa da televizyon programıyla beraber aralıksız devam ediyor.
Çocukluğumdan beri sivil havacılığın tutkunu sayılırım. Eskiden uçaklardaki güvenlik kartlarının tiryakisiydim, uçuş görevlilerinin anonslarını ezberlerdim. Cebeci’nin sayfasını da ilk günden beri merakla okuyorum. Sivil havacılık içine dalındığında çok renkli bir dünya.
Yabancı dergilerin pek çoğunda da havaalanları ve uçak şirketleriyle ilgili uzun, detaylı dosyalar görmek mümkün. Günümüzde gazeteciler, eskiye kıyasla çok daha fazla seyahat ediyor. Buna paralel olarak bu dergilerin okurları da. Dolayısıyla artık havacılık tıpkı müzik, sinema gibi popüler yayınlarda olması gereken bir bölüm haline geldi. Ciddi bir lifestyle konusu kısacası.
Ünlü mimar Zaha Hadid’in bir tespiti var: Günümüzde çok daha fazla uçuyoruz, uçuş sayımız arttıkça uçakların ve havaalanların çok daha iyiye gideceğini düşünüyoruz ama tam tersine, hep daha kötüye gidiyor.
Bu gibi şikayetler yüzünden Amerika’da uçakların hangi koltuğunun daha iyi, hangi havaalanı lounge’ının daha verimli olduğunu anlatan pek çok yayın çıkıyor. Küçük kitapçıklar ya da sık uçanlara tavsiyelerde bulunan kitaplar.
Wallpaper gibi dergiler neredeyse bu dünyayı haber yapması için özel ekipler çalıştırıyor. Ve hep birbirinden ilginç konular çıkıyor. Muhabirler dünyanın belli başlı yerlerinde fuarları takip ediyor, geleceğin gündemini taşıyorlar.
10 sene sonra uçaklar nasıl olacak, havaalanları neye benzeyecek, en iyi koltuk hangisi, tuvalet sistemleri, yemek tepsileri... Uçak dolusu malzeme var bu dünyada.
Monocle dergisi, geçen sayısında “Aviation Survey” adlı bir ek yayımladı mesela. Geçen gece oturup satır satır okudum. Çok yakın zamanda özel havacılığın daha da yaygınlaşacağını, güvenlik kontrolünden bunalanların giderek bu yöntemi benimseyeceğinden bahsediyor ve önemli bilgiler veriyor. Aynı şekilde askeri uçaklardaki gelişmelerden, toplu taşımacılıktaki devrimlerden söz ediyor. Bilmediğim pek çok şey öğrendim, elimden düşüremedim.
Uzun zamandır salon.com’daki “Ask The Pilot” köşesinin de müdavimiyim. Burada da Türk Hava Yolları da dahil olmak üzere, yazar dünyanın belli başlı firmalarından haberlere ve değerlendirmelere yer veriyor. Aklımda kalmış; JFK havaalanında durmaksızın yayın yapan ekranları susturmak için anahtarlığa takılacak evrensel kumandalardan bahsetmişti bir keresinde. Yetkililer bunun üzerine ekranların infra red alan kısımlarını kapatmışlar; dışarıdan gelen bu korsan saldırıları engellemek için.
Bu gibi renkli haberler bizim gazetelerimizde niye yer almıyor acaba? Alıcısı mı yok?
Belki 10 sene önce böyle bir şey denebilirdi ancak uçak kullanma oranı gözle görülür bir
şekilde arttı artık Türkiye’de. Dahası Uğur Cebeci’nin sayfasının devamlılığı da bir talep olduğunun kanıtı.
Başka gazeteler de havacılık sayfaları denediler yıllar içinde. Ancak hiçbiri “Cockpit”in ağırlığına erişemedi. Maalesef, son zamanlarda bu sayfa da eski rengini kaybetti. Rakibi olmamasından herhalde. Genelde THY reklamlarına ya da o kötü yemekleri yapan Avusturya’daki adam hakkında haberlere rastlıyorum, eski heyecanla okumuyorum.
Yine de yerli tek kaynak.
Gazetelerimizdeki bu eksiklik, galiba yöneticilerin lifestyle alanındaki bu yeni açılımın, yani havacılığın önemini tam kavrayamamış olmasından kaynaklanıyor olabilir. Malum, Türkiye’de gazetecinin iyisi patron gözünde sürekli işinde olan ve bütün ömrünü gazete binasında geçirendir.
Halbuki dünyanın bütün editörlerinin büyük vakti seyahatlerde geçiyor. Bugünlerde köşe yazarları çok seyahat yaptığı için THY hakkında sık sık yazılar okuyoruz. Ama bunlar genellikle tüketici köşesine gönderilen şikayet mektuplarına benziyor.
Şimdi gazetelerin havacılığa hak ettiği önemi verip, bunu teknik bilginin ötesine taşımasının zamanı. Bunu lifestyle olarak belleyip, bu yönde çalışacak ve okutacak sayfalar hazırlansa ilgi çekici olacaktır kuşkusuz.
Bu yönde bir eğilim var mı? Pek göremiyoruz. Ekonomi servislerinin sıkıcılığından çıkar mı havacılık, göreceğiz. Ama önümüzdeki günlerde Türk Basını açısından da büyük bir “niche” olduğu anlaşılacaktır.
Oray Eğin-Akşam