İşte Kadir Çelik'in Esenboğa'da yaşadıklarını anlattığı yazısı...
Ankara havalimanı terminali o kadar ferah, o kadar huzur verici bir yer ki, orada çalışanları hep şanslı görmüşümdür.
Ama bu sabah yaşadıklarım sonrası sözlerimi geri alıyorum.
Ankara’nın soğuğunu bilirsiniz, sabah ve akşam ayazı ise adamı dondurur, işte böyle bir havada, arabadan inip koşar adım kendimizi terminale attık.
Ama o da ne, açık havadan kapalı mekana girmemize rağmen içerisi buz !
106 numaralı kapının bulunduğu alana gittiğimizde, paltomu çıkarmamla giymem bir oldu.
Beterin beteri olduğunu, terminalin alt katındaki 301 nolu kapıya yönlendirildiğimizde anladık.
Bizden önce gelenler, paltolarına sıkı sıkıya sarılmış, titriyordu.
Abarttığımı sanabilirsiniz ama, sanki terminalin içine kar yağıyordu.
Bankodaki görevliye yöneldim, o bizden daha dertliydi.
’’Isınmıyor bu terminal, kaç kez söyledik ama dinleyen yok’’ deyip, çevirdiği telefon numarasından karşısına çıkan TAV yetkilisini benimle görüştürdü.
Yetkili, ’’Tamam Kadir Bey, ilgileneceğim’’ deyip, telefonu kapattı.
TAV’ın şikayet broşürlerini aradım, bulamadım.
Meğerse son günlerde terminalin buz kesen havasıyla ilgili o kadar şikayet gitmiş ki, sonunda bu broşürleri kaldırmışlar.
THY bankosundaki elleri eldivenli, resmi paltosuna sarılmış hanıma acıyan bakışlarla veda edip uçağa bindiğimizde, bizi karşılayan sıcacık ortama bir sevgili sarıldık.
Merakım o ki, binbir çabayla yarattığımız güzellikleri, küçücük darbelerle yıkmayı nasıl beceriyoruz anlayamıyorum.
Havaalanı terminali işletmeciliğindeki dünya markası, uluslararası alandaki gururumuz TAV’a bu hiç yakışmadı.
Kadir ÇELİK [email protected]