|
|
HAVACILAR GÖREV GÜNLERİNDE ORUÇ TUTMALI MI?
|
|
|
|
|
Orucun hastalıksız kişilerde sağlığa yararlı bazı etkileri olduğuna dair tıbbi söylemler vardır ve kısmen doğrudur. Dinimizin farzlarından birisi olarak oruç tutmanın, ruhları terbiye etme ve yoksul insanlarla empati kurma işlevi olduğundan ve bunun sosyal dayanışma yönünden getirdiği yararlardan kimsenin kuşkusu yoktur. Ancak sağlık sorunları yaşayan veya kritik işler yapan kişilerin bir muafiyeti olmalıdır ve bu muafiyet ilahiyatçılar tarafından da dile getirilmektedir. Kritik iş alanlarından biri olan havacılıkta sadece pilotların değil, özellikle hava trafik kontrolörlerinin, uçak bakım ve yer ekiplerinin de görev günlerinde oruç tutmamaları gerektiği, üzerinde çok tartışma yapmayı icap ettirmeyen bir konudur. Ancak, orucun uçuş performansını etkilemeyeceğini ileri süren bazı kişilerin inadı yüzünden konu tartışmalı hale gelmektedir. Bu kişilerin gizli veya açık biçimde oruç tutarak göreve devam ediyor olmaları, açık bir insan faktörü riskidir.
Havacılar gibi, müsabaka hazırlığındaki sporcular, ameliyata girecek cerrahlar, uzun yola çıkan sürücüler, sınava hazırlanan öğrenciler, vs. için de oruç başarıyı azaltabilecek ve yaşamsal riskleri arttıracak potansiyel taşıyan bir eylemdir. Vardiyalı çalışan iş görenlerde de geçerli olduğu üzere, sahura kalkma nedeniyle uyku ve uyanıklık ritmi değiştiğinde, ertesi gün halsizlik, dalgınlık ve uyuklamalar olabilir. 16 saat süreli açlık ve susuzluk nedeniyle kan şekeri ve tansiyon düşmeleri, dikkat- bellek bozuklukları ve sinirlilik görülebilir. Oruçlu kafayla agresif, sabırsız-özensiz, baştan savmacı tutumlar sergileyen insanları görmemek için çok önyargılı olmak gerekir. Ramazan ayı boyunca eğitimde, bilimde, politikada, ekonomide, trafikte vs. yanlışlar yapıldığı, kazalara uğranıldığı, verim kaybı olduğu vs. herkesin bildiği ama dini hassasiyetler yüzünden pek konuşulmayan gerçeklerdir. Etik tutum, kritik işler yapan kişilerin (pilot, şoför, müdür, bakan, hâkim, bilim adamı, komutan, doktor, öğretmen, vs.) oruçlarını sadece görevli olmadıkları günlerde tutmalarıdır. Oruçlu öğrencilerin, sporcuların, hekimlerin, devlet adamlarının, pilotların yeterli performans gösteremeyeceklerini ve bu şekilde başarısızlığın ve riskin artacağını artık herkes kabul etmelidir.
İslam ülkelerinden gelen bilgiler
Suudi Arabistan’da Cidde Trafik Müdürü, özellikle iftar öncesi saatlerde yollarda kaos yaşandığını, trafik kazalarının %20 arttığını söylemektedir. Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde her yılın Ramazan aylarında trafik kazalarında artış olduğu rapor edilmiştir. İstatistiklere göre, 2007 yılı Ramazan ayında 250 kaza ve 45 ölüm; 2008 yılında 298 kaza, 18 ölüm; 2009 yılında 231 kaza, 16 ölüm olmuştur. Yemen’de 2007 yılı Ramazan ayının ilk haftasında trafik kazalarında artış olduğu; Sana şehrinde bir haftada 97 kazada 7 ölü ve 66 yaralı kaydedildiği Trafik Ofisi Müdürü tarafından açıklanmıştır. Fas’da yapılan bir araştırma sonuçları, “sabaha karşı uyanıp yemek yemek, öğleyin aç kalmak” gibi günlük yaşam ritimlerindeki değişimlerin, vücut ısısında, kan şekeri düzeyinde ve bazı hormon (kortizol, melatonin) salgılarında değişim yarattığını; bunların da gece uykusunu ve psikomotor performansı bozduğunu; trafik kazalarını da arttırdığını ortaya çıkarmıştır. Fas’da orucun pilot performansını olumsuz biçimde etkilediği ve “pilotların oruç tutmamaları gerektiği” bizzat Ulaştırma Bakanı Karim Ghellab tarafından resmen açıklanmıştır.
Ülkemizden notlar
Türkiye’de 1984-2004 arasındaki 20 yılda yapılan trafik kazalarının Ramazan ayında gerçekleşenlerin oranında %10 düzeyinde bir artış olduğu anlaşılmıştır. Kaza artışı orucun ikinci haftasında belirginleşmektedir. Karayolu Trafik ve Yol Güvenliği Araştırma Derneği Gn. Bşk. Yrd. Prof. Dr. İbrahim Balcıoğlu, 2010 yılında Ramazanın aşırı sıcaklara denk gelmesinin ve 16 saat süreyle aç-susuz kalmanın oruç tutan sürücüleri özellikle şehirlerarası yollarda olumsuz etkileyebileceğini bildirdi. 31 Temmuz 2011 tarihli Hürriyet Gazetesi Pazar ekinde, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun “Yaşasın Hayat” köşesinde oruçla ilgili olumlu ve olumsuz tıbbi durumlar özetlendi. Dikkat eksikliğine bağlı kazalarda çoğalma olduğu; ilaç kullanımındaki aksamalara bağlı olarak psikiyatrik sorunlarda alevlenmeler yaşandığı; astım ve ülser olgularında, kabızlıkta artış görüldüğü, uyku düzeninin bozulduğu yazıldı. Aile Hek. Uzm. Dr. Evren Altınel, oruçlu iken bilişsel yetilerde gerileme olabileceği, yoğunlaşma (konsantrasyon) güçlüğü çekilebileceği, dikkatin azalıp belleğin bir miktar zayıflayabileceğini belirtti. Sadece az uyumanın bile sportif etkinliklerde performansı olumsuz yönde etkileyeceğini söyledi. Aynı gazetenin 7 Ağustos Pazar Ekinde İlahiyat profesörü Yaşar N. Öztürk ile yapılan bir röportaj vardı. Öztürk, Peygamberimizin seferi durumlarda hiç oruç tutmadığını; kişinin yolculuğun kendisini ne kadar zorlayacağına vicdanen karar verip oruç tutmayabileceğini; kendisinin yoğun konferans trafiği olan bir gün ‘sallandığını’ hissettiği için orucunu bozduğunu… anlatıyordu.
Bütün bu bilgiler ve anekdotlar bir yana, sağduyusunu kaybetmemiş olmak koşuluyla herhangi bir sıradan insan, oruçluyken kendisinin veya başkalarının can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürecek duruma daha kolay girebileceğini fark edebilir ve bu mazeret ile görev günlerinde Allahın mağfiretine sığınır. Bilinçli ve vicdanlı bir havacı kritik görev günlerinde oruç tutmaz; ki, havacılıkta her uçuş günü kritiktir.