Yazarımız Bahadır Altan “AKP Saldırdıkça” başlığıyla bir yazı yazdı. Yazının sonunu da “HDP'ye "He" diyelim...” diye bağladı. Bu yazıya birçok yorum, olumlu-olumsuz eleştiriler geldi. Hepsine saygımız var. Eleştirilerin bir bölümü de “havacılık sitesinde siyaset yazılmaması” şeklindeydi. Bunun doğru olduğunu kabul edelim… Ancak akla şu sorular gelmez mi? Yaşadığımız ülkede hemen her sektörde olduğu gibi, havacılık sektöründe de siyasetin yoğun etkilerinin varlığını yadsıyabilir miyiz? Adaletten eğitime, güvenlikten sağlığa, hatta sanatın her dalına kadar siyaset her alanda etkin değil mi?
O halde havacılığı da siyasetten soyutlamak pek mümkün görünmüyor… Airkule yazarları da zaman zaman siyaset yazarlar, görüşlerini, düşüncelerini aktarabilirler doğal olarak… Bunu, bir ideolojinin ya da bir partinin bayraktarlığı yapılmadığı sürece, sorun haline getirmemek gerektiğini düşünüyorum. Görüşlerin özgürce ifade edilemediği, fikirlerin özgürce tartışılmadığı, korku imparatorluğunun yaşamın her alanında hissedildiği gerçeği ortadayken, insanlar sosyal medyada yaptığı bir paylaşımdan, attığı bir tweet yüzünden soruşturma geçirirken, birilerinin fikirlerini söylemesinden de rahatsızlık duymamalıyız.
Bu kısa açıklamanın ardından Bahadır Altan’ın yazısına ilişkin görüşlerimi de paylaşmak isterim. Çünkü Altan’ın yazısıyla ilgili olarak eleştirilerini ileten dostlarımızın bana sorduğu soru, “Airkule’de bu yazıya yer verildiğine göre, sen de Bahadır Altan’la aynı fikirde misin?” oldu… Peşinen söyleyeyim, bu konuda Altan’la aynı fikirde değilim. Yani HDP’ye “he” demem… Ancak yazarımız sevgili Faruk Sayılır’ın, Altan’ın yazısına yaptığı yorumda vurguladığı gibi; “HDP'ye ‘he’ demem, ama diyene ‘he’ diyebilirim…”
Öncelikle bugün için tamamen birbirine zıt söylemlerle propaganda yapsalar da geçmişte HDP ve AKP’nin birçok projede nasıl yan yana geldiğini unutmam.
AKP ve o zamanki adıyla DTP’nin, 2009 yılında Habur’dan giriş yapan PKK’lıların ayağına Türkiye Cumhuriyeti mahkemesinin götürülmesi konusunda yaptığı işbirliğini unutmam.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan’a rakip olarak adaylığını koyan HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, TBMM’de Erdoğan’ı AKP’lilerden daha büyük bir coşkuyla alkışlayarak hem kendinin hem de partisinin duruşunu göstermesini unutmam.
AKP ve HDP’nin, daha geçtiğimiz 28 Şubat günü Dolmabahçe’de uzlaşıp ortak açıklama yaptıklarını unutmam. Dolayısıyla AKP ve HDP’nin seçim sonrasında da TBMM’de belli ortak çıkarlar üzerine anlaşıp kolayca ittifak kurabilecekleri olasılığını ise hiç aklımdan çıkarmam.
Bana göre, seçim sonrası ittifak olasılıklarını düşündüğümüzde, barajı aşması için HDP’ye oy vermek, aynı zamanda AKP’nin oyununa gelmektir.
HDP’ye neden “he” demeyeceğimin gerekçeleri sadece yukarıda sıraladıklarımla sınırlı değil ancak sözü fazla uzatmak istemem. Öte yandan HDP’ye “he” diyenlerin kararına da farklı ses, renk ve düşüncelerin demokrasinin temel ilkeleri bağlamında bir arada bulunabilmesi adına saygı duyarım.
Aydınlık günler dileğiyle…