Atatürk Havaalanı’na IŞİD’li teröristler tarafından insanlık dışı bir saldırı gerçekleştirildi. Müslümanların, “bin ay’dan hayırlıdır” dedikleri kutsal ramazan ayında müslüman olduklarını iddia eden barbarlar 45 insanı katledip yüzlerce kişiyi de yaraladılar. Yayın yasakları, hamasi nutuklar, ve bıkıp usandığımız kınamalardan sonra sorulan ilk soru; “güvenlik zafiyeti mi var?”Yaklaşık yarım saat süren katliam esnasında teröriste elindeki çakaralmazla karşı koymaya çalışan kişi eğer gümrük muhafaza memuru ise, daha güvenlik zafiyetinden söz edilebilir mi?
Kendini feda eden ve saldırıda şehit olan o genç kardeşimizi asla unutmayacağız. Ama bu saldırıdaki ihmal ve hataları da asla unutmamalıyız. 1978 yılında Zürich İnternational havaalanında yolcu bekleme salonunda gördüğüm özel eğitim aldıkları belli köpekli polislerin devriye gezişlerini anımsadım. Yıllar boyu yaptığım meslek gereği Dünya’nın neredeyse tüm havaalanlarında özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra alınan güvenlik önlemlerini birebir gözlemledim.
Bizde ise, özel güvenlik şirketlerinin devreye girmesi sonucu polisin tamamen görünmez olduğuna tanık olduk. Teröristler, günlerce keşif ve hazırlık yaparken, 2015 Haziran’ından bu yana onlarca bombalı ve silahlı saldırıya muhatap olan ülkemizin Dünya’ya açılan kapısı Atatürk Havaalanında yaşanan bu felaketi ‘zafiyet’ olarak tanımlamak ahmaklılktan başka bir şey değildir. Zira teröre karşı özel olarak yetiştirilmiş güvenlik görevlilerinin ve özel ekipmanların olmadığı yerde yaşanan bu tür olaylar için kulllanılacak sözcük, ciddiyetsizliktir. Bunun içinde ya geri zekalı olmak, ya da bizlerin bilmediği bir şeylere güvenmek gerekmektedir. Emekli Amiral Türker Ertürk’ün geçenlerde kaleme aldığı yazıda dile getirdiği iddialar normal ülkelerde adam götürür.
Her zaman olduğu gibi; ülkeyi savaş alanına çeviren beceriksiz ve yetersiz siyasetçisi, bürokratı ve diğer zevat, bu felaketlerde hiç suç ve ihmalleri yokmuşçasına koltuklarına yapışırlarken, kameralar karşısında pişkin pişkin sırıtmaya devam ettiler. Koydukları yayın yasağı, duvar ve tavanlarına kanlı et parçalarının yapıştığı olay yerinin ve ölüm kokan havaalanında işini yapmaya çalışan fedakar insanların görüntülerinin tüm Dünya’da büyük bir üzüntü ile izlenmesine engel olamadı.
Saldırıdan bir hafta evvel ECAC, Atatürk Havaalanı’nda incelemelerde bulundu ve medyadan takip ettiğimiz kadarıyla çok beğenildi ve tam not aldı. Neyi beğendiler, nasıl tam not aldı bilgimiz yok. Ama bu durumda sonuç bize askerlikteki haberli teftişleri anımsattı. Zaten, güvenlik denen işlemin normal insanlara çektirilen eziyetten başka bir şey olmadığı ortada. Kaba saba insanların yolculara bağıra çağıra döver gibi muamele etmeleri, seyyar cephanelik gibi gezen canilerin istedikleri yere girmelerine engel olamadı.Tüm ülke ciddi tehdit ve tehlike altında iken, böyle bir havaalanının bu denli lakayıtça her türlü belaya açık bırakılması kabul edilebilir bir durum değil. Ve eminim ki, bir süre sıkılaştırılan önlemler bize yakışır laçkalılkla kısa sürede eski haline dönecektir.
Çünkü bu facianın sorumlusu ve hesap vereni yoktur. Bu işin fıtratında vardır. Toplumun da hafıza sorunu vardır. Kaderciliğin milli hastalığımız olduğu gerçeğine bir de maksatlı hatalar zincirini eklersek bundan sonrası için hiç umut yoktur.
Dünya’nın en komik adalet bakanı bizde olmalı. Adam; “yağmur gibi bomba yağıyor, hala IŞİD’in kökü kurumadı, çünkü bombaları yanlış yere atıyorlar” diyor. Bostan korkuluğu musun, sen de git doğru yere at, kimden çekiniyorsun? Sonra, valilere “ askerin garnizondan çıkmasına izin vermeyin” demek suretiyle PKK’nın bu denli güçlenip 700’ün üstünde asker ve polisimizi şehit etmesine sebep olan senin kandırılmış AKP hükümetin ve asrın lideri değil mi?
Gazeteci İsmail Saymaz daha yeni açıkladı. Şu perişan edilmiş emniyet istihbaratının yıllardır hükümetin dikkatine sunduğu raporlarında IŞİD hakkındaki bilgiler neden dikkate alınmadı ve halen de alınmıyor? Özellikle en sonuncusu Eylül 2015 tarihinde hazırlanıp hükümete verilen istihbarat raporu herkes tarafından bulunup okunmalı. İnsanın tüylerini ürperten tespitler ve belgeler IŞİD’in nasıl kollanıp korunarak bu ülkenin başına bela edildiğini açıkça ortaya koyuyor.
Allahtan korkup, kuldan utanan bir adet savcı aranıyor ki, benim verdiğim vergilerle maaşını alıp otururken şu iddialara bakıp bir araştırma yapsın. Yüzü kızaracak bir AKP milletvekili aranıyor ki, bunca olaydan sonra muhalefet partilerinin verdiği Meclis Araştırması önergesine evet desin, vicdan sahibi parlementerler görmek istiyoruz ki, Fransa Parlementosunda oturm öncesi ve Avrupa futbol şampiyonasındaki aynı gün iki maç öncesi kayıplarımız için saygı duruşunda bulunulurken, bizim mecliste padişahlık heveslisinin istediği yasayı çıkarmak için kendini paralamasın ve öyle erdemli devlet büyükleri hayal ediyoruz ki, tüm ülke yas tutarken etraflarında göbek atan soytarılarla açılış törenleri yapmasın.
Bir havacılık sitesinde saldırının hemen üstüne uçuşa gitmek üzere havaalanına gelen bir kabin memurunun anlattıkları yayınlandı. Okuyanlar, yürekleri yanarak olayı bir daha yaşadılar. Yine orada çalışan arkadaşlarımızın olaydan hemen sonra çektikleri resimlerle okuduklarımı yanyana getirdiğimde facianın boyutları ve neden yayın yasağı konulduğu çok daha iyi anlaşılıyordu. İnsaf be kardeşim, bu rezaletin hiç mi sorumlusu yoktur, ya da şu elim olayda ihmali olduğunu düşünüp istifa etmeyi düşünecek kadar kendisine saygısı olan bir kişi yok mudur? Madem olaydan sonra psikolojisi berbat olmuş gencecik insanların iş yerine gelip “Biz profesyoneliz, hiçbir şey olmamış gibi görevimize devam edeceğiz” diye akıl vermeyi biliyorsunuz da, o profeyonelliğin diğer gereklerini niye görmezden geliyorsunuz?
Ülkenin sorunları giderek derinleşmekte ve çözümü olanaksız bir hale gelmekte. Çünkü mesele, bir yolsuzluk ve talan hikayesine kilitlenmiş kalmıştır. Ortalık kan gölüne dönmüş ama tek gündem; kayıtsız şartsız dokunulmazlık zırhına bürünmeyi gerçekleştirecek monarşik bir sistem kurma hayali. Halkın hali ne olursa olsun tek korku, hala devlet içinde var olduğu düşünülen paralel yapının ikinci bir 17-25 skandalı patlatması olasılığı. Sözü edilen bu olasılık iktidarın başının uykularını kaçırıp akıl dışı işler yapmalarına neden oluyor. Bu da devletin çarklarının gerektiği gibi çalışmasını engellemekte ve başta polis olmak üzere tüm güvenlik güçlerinin zafiyete düşmelerine neden olmaktadır.
Bugün iktidarı elinde tutanlarla onların beslediği yandaşların aklını başına alacağı yok. Bu bakımdan, günlük dertlerle uğraşmaktan bitap düşmüş yorgun ve bıkkın halkımızın silkinip ayağa kalkmasından başka bir çare yok. Umudunu hiçbir gayret ve cesaret göstermeden başka güçlere bağlayanlar çözüm olarak gördükleri şeyin başlarına daha ciddi belalar getireceğini bilmelidirler. Yani tek çözüm; Türk halkının demokratik yollarla bu gidişe dur demeyi becermesidir.