Bu “protokol” düşkünlüğü, “VIP” tutkusu pek vazgeçilecek bir şey değil! Seçim dönemlerinde, siyasete soyunma amacını sadece ve sadece “milletin hizmetkarı olmak” şeklinde özetleyen şahsiyetler, etrafımızı sarıyor. Bunların arasından seçilerek fırsatı (!) ele geçirenlerin, birden bire yaşamın her alanında hizmetkarı oldukları milletin “önünde” ve “ayrıcalıklı” olarak yer aldıklarını görüyoruz. Bir bakıyoruz ki; düne kadar millete hizmet aşkıyla yanıp tutuşanlar, seçmeninin önünde kendini VIP ilan ederek sınıf atlamış, dokunulmazlık zırhına bürünerek pervasızca “ayrıcalıklı yaşamaya” başlamış…
Yıllardır söylenen “çağ atlama” nutukları kulaklarımızda çınlarken, aslında seçilenlerin, “VIP olmanın dayanılmaz avantajlarına” atladığını görmezden geliyoruz. Oysa sadece Türkiye’deki makam araçlarına ilişkin rakamlar dahi bunun en net kanıtı değil mi?
Türkiye 125 bin, Almanya 15 bin, İngiltere 12 bin, Japonya ise 10 bin makam aracı kullanıyormuş… Tabii ki “makam aracı” demek aynı zamanda şoför istihdamı demek, başta yakıt olmak üzere o aracın bakım giderleri demek… Bu giderlerde Almanya’yı, İngiltere’yi, Japonya’yı 10’a katladığımıza göre, gelin “toplumsal refah” seviyemizi hesap edin!..
Yazıya bu girişi yapmamıza neden olan olay malum, AKP’den istifa eden ve sonrasında THY uçaklarında business class uçma avantajını yitiren milletvekili Muhammed Çetin’in yaşadıkları ve yaşattıkları… Çetin, AKP’den istifa ettikten sonra THY uçuşlarında haksız muamele gördüğünü iddia etmiş ve İslamabad uçuşu öncesi uçaktan indirilmek istendiğini söylemişti. Bunun üzerine THY yönetimi de bir açıklamayla Milletvekili Çetin’in THY hakkında aleyhte konuşmalar yaparak şirketin kurumsal kimliğini rencide ettiğini, bu nedenle kendisinin uçuşlarda “upgrade” edilmediğini; yani diğer milletvekillerine yapılan ‘ekonomi biletle business class seyahat etme’ ayrıcalığından mahrum bırakıldığını duyurdu. Bu olayın ardından yazdığım KRİZ ÇIKARMA THY başlıklı yazıda milletvekillerinin haddini aşan protokol kaprislerine sessiz kalınmaması gerektiğini ancak THY’nin de bu olaydaki tavrını doğru bulmadığımı belirtmiştim. Çünkü 17 Aralıktan beri gündeme oturmuş olan “hükümet-paralel devlet” çatışmasında “taraf” olmak THY’ye yakışan bir tutum değildi. Ancak THY bu tavrını sürdürdü ve Milletvekili Muhammed Çetin’in geçtiğimiz Cuma günü bindiği İstanbul-Chicago uçağında da aynı kaos yaşandı. Airkule’de bu olayı dakika dakika ayrıntılarıyla sizlere aktardık. Milletvekili Çetin’in uçaktaki yer tartışması bitmek bilmedi, 2 saati aşkın rötar meydana geldi. Milletvekili ve beraberindekiler uçmaktan vazgeçti ama olan THY’nin uçaktaki yolcularına oldu. İnsanların zamanı çalındı, bağlantılı seferlere yetişecek olanlar mağdur edildi. Tabii ki THY de kurum olarak zarar gördü…
Bu arada Meclis’ten de tepkiler geldi. Aralarında TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in de bulunduğu bir grup milletvekili, THY’nin Muhammed Çetin ile ilgili kararını eleştirdi.
Birçok kimse gibi, benim de gönlümden geçen düşünce, seçilenlerin protokol saplantılarına “dur” denmesi ve bu uygulamaların tamamen ortadan kalkması olsa da, bunun mümkün görünmediği ortada… Dolayısıyla, THY’nin bu tür anlamsız tartışmalardan uzak kalması gerektiğini tekrar gündeme getirirken, olayın sonuçlarının hiçbir şekilde kurumun küresel vizyonuyla örtüşmediğini yineliyorum…
Aydınlık günler dileğiyle…