“Salgıladıklarımız gün gelir döner, bizi tüketir.”
Dan De Lillo
Sanayi devrimiyle hız kazanan toprak, hava ve denizlerin kirletilmesi, II. Dünya savaşı ve atom çağının başlamasıyla daha da artmıştı. Kapitalizmin insanlara dayattığı modern ve tüketim yaşam (!) biçimlerinin çöpleri bu kez uzaya taşmaya başladı.
1957’de uzaya fırlatılan Sovyetlerin Sputnik-1 uydusu ile başlayan uzay yarışı günümüzde gittikçe artan sayıda ülkelerin denemeleriyle sürmektedir. Başlangıçta bunların büyük bölümü deneme-yanılma şeklinde olsa da günümüzde ulaşılan nokta çoğalan bir tempoyla devam edecek gibi görünmektedir. Elbette tüm çabaların bir de pek konuşulmayan çöp ve çevre kirliliği yanı vardır.
Uydu, uzay mekiği, uzay istasyonları vb. araçlara çarpan, yörünge enkazı denilen parçacıkların büyüklüğü ve ne sıklıkla temas olduğu araştırılmaktadır. Şimdilik bu parçacıkların çok küçük bölümü insan yapımı nesneler olup, çoğunluğu meteor, kuyruklu yıldızın kuyruklarından oluşmaktadır. Ancak bu tempodaki gidişata göre gelecek için oldukça karamsar tablo çizilmektedir.
Aşağıda kamuoyuna yansımış bazı örnekler bulacaksınız: Bunlar buzdağının görünen tarafıdır.
A) Dünyanın Yörüngesi ve Uzayın Derinlikleri:
Konuyu daha iyi anlayabilmek için birkaç tanıma göz atmanın faydalı olacağını sanıyorum.
Uzayla ilgili birçok yörünge sınıflaması vardır. Bunların içinde bulunan “Dünya Merkezli Yörünge” üç türlüdür: 1) Low Earth Orbit (alt), deniz seviyesinden yüksekliği 2.000km arasında olan yer merkezli yörünge. 2) Medium Earth Orbit (orta), deniz seviyesinden 2.000-35.786km arasında yüksekliği değişen yer merkezli yörünge. 3) Geostationary Earth Orbit (yer durağan), eğimi sıfır, Dünya’nın yıldız dönüş periyoduyla eşleşen ve yıldız gününe eşit olan yer merkezli dairesel yörüngedir. Yörüngesel Uzay Uçuşu: Bir uzay aracının Dünya çevresinde en az bir yörünge için uzayda kalabileceği yörüngeye yerleştirildiği uzay uçuşudur. Deniz seviyesinden 80km yükseklikten başlar. Sub Orbit (yörünge altı)
Uzay Uçuşu: Uzay araçlarının atmosferin dışında ama yer çekiminden çıkmadığı, tam bir yörüngeyi tamamlamadığı ve deniz seviyesinden 100km yükseklikte son bulan yarı yörüngemsi uçuştur. Genellikle burada rota düzeltmesi manevraları yapılarak, araç esas hedefine yönelir.
Kármán Sınırı: Dış atmosferin başladığı hat (ekzosfer), 10.000km den başladığı kabul edilir: Atmosfer ile dış uzay arasındaki sınırdır...
Alt Dünya yörüngesinde ilk uydu 4 Ekim 1957’de SSCB tarafından fırlatılan Sputnik-I idi. Takiben ABD 31 Ocak 1958’de Explorer-I uydusunu fırlattıktan sonra bu yarışa kırk ülke daha katılmıştı. Örneğin 1962’de Kanada, 1965’te Fransa, 1970’te Çin ve Japonya bu kervana ilk katılanlar arasındaydı. Kesin sayı sürekli değişmekle birlikte 30 binin üzerinde uydu fırlatılırken sadece yarısı Dünya yörüngelerinde kaldı. Bunların yaklaşık yüzde 7'si çalışır durumda, geriye kalanlar uzayda yörünge çöpü olmuştur. Dünya çevresine en çok uydu fırlatma sırasında şimdilik ABD birinci, ikinci Çin Halk Cumhuriyeti, Rusya, Fransa, ardından Hindistan gelmektedir…
Uydular, askeri-sivil olarak temel sınıflandırmasının içinde çok değişik faaliyetlerde kullanılmaktadır. Sivil uydu bölümünde yıldız haritaları yapmak, aynı şekilde gezegen yüzeylerinin haritalandırılması, Dünya’daki her türlü iletişim, Dünya gözlem (tarımsal ürün, maden, orman, vb.) uyduları, seyrüsefer (GPS), hava durumu –meteorolojik gözlem-, uzay teleskopları, uzay istasyon(lar)ı, kurtarma uyduları, insanlı uzay araçları vb. görevler üstlenmişlerdir. Askeri uydular içinde en önemlilerinden biri (!) katil uydular olup, düşman savaş başlıkları ve uzayda düşman uydu imhası vb. görevleri vardır…
1957 yılında ABD’de Uzay Gözetleme Ağı (Space Surveillance Network- SSN) kuruldu. SSN o zamandan beri gerekli teknolojik yenilenmelerle gelişerek, Dünya’nın yörüngelerindeki nesneleri izlemektedir. Bunların içinde aktif uydulardan, çeşitli artıkların çöpe dönüşmüş parçaları dâhildir. Dünya’nın çevresinde dönenlerin ağırlıkları birkaç tondan başlayıp birkaç kilogramlık kullanılmış yakıt parçaları, kopan yüzeyler vb. hatta birkaç grama kadar değişik malzemeler olup, takip edilebilen en küçük boyutu (şimdilik) 1,9cm civarındadır. Elbette bu malzemelerin çoğunluğu bir süre sonra tekrar atmosfere girip yandıktan sonra Dünya yüzeyine düşmektedirler.
Konuyla ilgili mühendisler yörüngelerdeki çöp, moloz vb. nesneleri üç boyda sınıflayarak çarpışma etkilerini değerlendirmektedirler: 1) Çapı 0.01 cm den küçük nesneler uyduların yüzeyinde bazı aşındırma etkileri yapabilmektedir. 2) Çapları 0.01-1cm arasında olanlar çarpınca belirli oranda hasar verirken bazen tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedirler. 3) Çapı 1cm den büyüklerin çarpması felaket boyutunda araca hasar verebilmektedir.
Uzay çöpleri genellikle dört kategoride incelenmektedir:
1) Aktif araçlardan kopan, kaçan, fırlayan nesneler (toplam molozun yüzde 12'si). Bunlar, mercek ve teleskopların kapakları, uyduların ayrılma parçaları, paketleme elemanları, yaylı mekanizmalar, boş roket tankları, astronotların kayıp olarak bildirdikleri aletler vb.
2) Giriş ve manevra roketlerinin parçaları (toplam molozun yüzde 14'ü)
3) İhtiyaç duyulmayan etkisiz yükler (toplam molozun yüzde 20'si)
4) Yörüngede uydulardan çeşitli nedenlerle kopan parçalar veya parçalanan uydular (toplam molozun yüzde 49'u)
Bilgisayarla üretilmiş görüntü: uzay çöplerine dışarıdan bakış
10 Temmuz 1962’de ABD, İngiliz, Fransız medya ve iletişim şirketleri konsorsiyumunun sponsorluğunda ABD yapımı ilk ticari iletişim uydusu Telstar-1 uzaya fırlatıldı. Fırlatmadan bir gün önce ABD, Pasifik okyanusunda ve dünyadan yaklaşık 400km yukarıda bir termonükleer bomba, Ruslar ise 21 Ekim 1961-1 Kasım 1962 tarihleri arasında 59 ila 300km yüksekliklerde beş tane nükleer bomba patlatmışlardı. Bunların sonucu oluşan yüksek enerjili elektronlar, Dünya’nın radyasyon kuşağında hapsolunca uydunun devrelerini hasarlamışlardı. Kısa zamanda devre dışı kalmış, kurtarma çabalarına rağmen bir türlü düzelemeyen uydu, halen dünya çevresinde dönmektedir.
1969’da Apollo-11 Ay görevinde, henüz uzaydaki yörüngede bulunan astronot Mike Collins, Ay modülünün (Eagle) içine konduğu bir tür taşıyıcı bölüm olan aerodinamik konteynerin üst kapaklarını uzaya uçurmuştu. Böylelikle açığa çıkan Ay modülü ile Komuta modülünün (Columbia) birleştirme manevrasını tamamlanabilmişti. Bu taşıyıcı konteynır (S-1VB) daha sonra tüm yakıtı boşaltılarak güneş yörüngesinde ilerleyecek şekilde serbest bırakılmıştı. Diğer Apollo görevlerinde de aynı birleşme manevraları için Ay modüllerini taşıyıcı konteynerler uzaya salınmıştı.
11 Temmuz 1979’da ABD’nin Skylab isimli terk edilmiş uydusu parçalanarak atmosfere girmişti. Büyük parçaların bir kısmı yanarak imha olurken Avustralya ve Hint Okyanusuna epeyce moloz düşmüştü.
2007’de Çin, kendi uydularından birini yörüngesinde test için patlatınca, tehlike yaratan binlerce enkaz parçası ve çöp üretmişti. Enkaz bulutu on gün sonra alçak Dünya yörüngesine girmişti. Test patlamasından üç yıl sonra enkaz bulutu daha da dağılarak yörüngeyi etkili bir şekilde kaplamıştı.
2008’de ABD, alçak Dünya yörüngesinde aktif olmayan askeri keşif uydusunu imha ederek yaklaşık 400 parçalık uzay çöpüne neden olmuştu.
10 Şubat 2009’da artık aktif olmayan Rus askeri haberleşme uydusu Cosmos 2251 ile ABD’nin sivil iletişim uydusu Iridyum 33, birbirlerine 42.117km/sa hızla yaklaşarak çarpışmışlardı. Kaza sonrası Iridyum 33’ten 406, Cosmos 2251’ten 960 parça koparak yörüngelerinde dağılmıştı. Parçaların bir kısmı atmosfere tekrar giriş yapmasına rağmen yüzde 50'si yörüngelerinde kalmıştı. Her ne kadar zamanla parçaların bir kısmı atmosfere girerek imha olacağının belirtilmesi diğer uzay araçları için oluşturdukları riskleri ortadan kaldırmamıştır. Çok yüksek hızla çarpışma geometrisi oluştuğu için müdahale olasılığının mevcut teknolojiyle olanaksız olduğu belirtilmişti.
2015 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) için Rus ikmal uydusunun roketi uzaya çıktıktan sonra kontrol dışı kalmış, başıboş şekilde bir süre uçtuktan sonra tekrar atmosfere girerek yanmıştı. Normalde Uzay İstasyonuna (ISS) Dünya’dan ikmal, dönüşünde de çöpleri taşıma görevlerinde Rusların “Progress” serisi uydu-roketi kullanılıyordu. Bazen ISS yörüngesinde, uzay çöplüğüne yaklaşınca, kendisine yanaşmış bulunan Progress’in motorlarını ateşleyerek kaçınma manevralarını yapıyorlardı.
ISS’ye ekipleri götürüp getiren Soyuz aracı, dönüşte atmosfere girmeden önce ekip yerleşim ve yörünge modülleri, ana bölümden ayrılmaktadır. Ekip modülü hariç diğerleri atmosfere girişte yanarak imha olmaktadır. Atmosfere girişte Soyuz’un ekip modülü kısmen meteor yağmurundan korunma sağlarken, diğer modüllere ISS’nun çöpleri de konulmaktadır. Hem Soyuz hem de Progress ikmal araçları, atmosfere girişte yanarak bir şekilde yok olmaktadır. Ancak uzun vadede atmosferin bu görevi ne kadar daha sürdürebileceği henüz bilinmemektedir.
ISS’ye yaklaşan uzay çöpü, meteor vb. nesneler yerden takip edilmeye çalışılmaktadır. Yer kontrol yörüngesel kalıntıların yolundan çekilmesi için ISS’yi önceden uyarmaktadır. Bunun ideal süresi altı saat önceden ikaz edilerek uygun yörünge düzeltmelerinin yapılmasıdır. Bazen takip edilemeyen veya gözden kaçan nesnelerle çarpışma riski bir anda ortaya çıkarsa kırmızı alarm ilan edilmektedir. Ancak iki saat ve altındaki çarpışma sürelerinde, astronotlar istasyona bağlı ve görece daha sağlam olan Soyuz aracının içine güvenlik amacıyla sığınmaktadır.
Uzay yürüyüşlerinde uzay atığının astronota çarpma durumunda 14 katmanlı elbiselerinin belirli düzeyde koruma sağlamasına karşın etkisi, çöpün türü, darbe noktası ve çarpışma hızı gibi faktörlere bağlıdır. Uzay yürüyüşlerinde bazen elden kaçırılan malzemeler olmaktadır. Mart 2017’de bir koruyucu panel monte edilirken elden kaçırılmış, Dünya’ya sürüklenen panel atmosfere girişte yanmıştı. Bazıları da uzayın derinliklerine uçabilmektedir. Bu durumda uzay çöpü olarak ISS’den gittikçe uzaklaşan bir yörüngeye girerler. Dünya’dan takip edilmeye çalışılan nesnenin diğer uzay araçlarıyla çarpışma riski sürekli hesaplanarak kontrol edilir. İSS’deki astronotlar uzay yürüyüşü esnasında, istasyonun dışındaki kişisel güvenlik bağlantılarını görev sonu istasyona girişlerinde serbest bırakarak uzaya gönderirler.
2019 yılında Hindistan, alt yörüngede (sub orbit) bulunan bir uydusunu, hedef alarak yerden yok etmişti. Dünya çevresinde sadece izlenebilir bir parçası yörüngede kalırken diğer parçaların büyük çoğunluğu atmosferde yanmıştı.
Mart 2020’de Çin’in askeri uydusu Yunhai I-02’ye, Rusya’nın 1996’da bir uyduyu fırlatan Zenith-2 roketinin sekiz tane izlenen parçasından birisi çarpmıştı. Çin, uydusunun hasarlandığını ABD ile birlikte gözlemleyerek açıklamalarda bulunmuş, Ruslar sorumluluk kabul etmemişti. Hasarlanan askeri uydunun aktif olup olmadığı bilinmemektedir.
15 Kasım 2020’de Uluslararası Uzay İstasyonundaki (ISS) yedi astronota derhal tehlikeli çarpışma durumundaki güvenli-sığınak uzay kapsüllerine girmeleri emredilmişti. Nedeni ise ISS’nin bir enkaz bulutundan geçmek üzere olmasıydı. Yaklaşık iki saat güvenli kurtarma kapsüllerinde kalan astronotlar, tekrar başka bir enkaz yığınından korunmak için bu kez 1.5 saat güvenli korunaklarında kalmışlardı.
Daha sonra bu tehlikeli enkazların, Rusların anti-uydu (ASAT) silahıyla kendilerine ait aktif olmayan bir askeri istihbarat uydusunu (Cosmos-8) yeryüzünden imha etmesiyle oluştuğu anlaşılmıştı. Denemenin sonucunda ISS ve alt Dünya yörüngesindeki diğer uydular için risk oluşturan binlerce enkaz çöpünü uzaya bırakmışlardı. Elbette gelişen diplomatik, bilimsel tartışmalar ve protestolara Rusların resmi cevabı her zamanki gibi aynıydı: “Ortaya çıkan nesnelerin yörünge parametrelerinin herhangi kritik risk oluşturmadığı kesin olarak biliniyordu…”
Yeryüzünden çekilen radar görüntüsü: Rus’ların Cosmos 1408 uydusunun çarpışmadan önce ve sonraki durumu
Çin’in bilimsel gözlem uydusu ile Rusya’nın anti-uydu füzesiyle vurduğu eski istihbarat uydusundan oluşan enkaz parçalarıyla 2021’de çarpışmanın eşiğinden dönülmüştü. Çinli yetkililerin açıklamasına göre uyduya kaçınma manevrası son anda yaptırılarak enkazın 14.5m yakınından geçmesi sağlanmıştı.
Elon Musk’ın sahibi olduğu Uzay Taşımacılık Şirketi SpaceX’in Starlink uyduları, 1 Temmuz ve 21 Ekim 2021’de iki kez Çin’in uzay istasyonuyla çarpışması son anda engellenmişti. Çin’de bu durumu Birleşmiş Milletlere şikâyet ederek uzay antlaşmalarına uyulması gerekliliğinin hatırlatılması üzerine iki devlet arasında diplomatik gerginlik çıkmıştı.
3 Şubat 2022’de SpaceX şirketinin Falcon-9 roketiyle uzaya gönderilen 49 adet Starlink internet uydusundan 40 tanesi, bir gün sonra güneşin geomanyetik fırtınası nedeniyle kaybedilmişti. Şirket açıklamasında, fırtına nedeniyle büyüyen atmosfer yoğunluğunun artırdığı sürtünmeyle 40 uydu hasarlanarak tekrar atmosfere girip yandığını ama Dünya yüzeyi için bir risk oluşturmadıkları (!) belirtilmişti. Aynı şirketin değişik roket ve uydu kazaları kabarık bir liste oluşturmaktadır…
2 Temmuz 2022’de ISS’dan ilk kez 78kg ağırlığındaki çöpler, özel hava kilitli torbasıyla uzaya fırlatıldı. Ancak çöp torbasının Dünya’nın atmosferine ne zaman gireceğinin belli olmamasına karşın, girince yanarak imha olacağı da belirtilmişti. Nanoracks isimli özel şirketin geliştirdiği sistemde ekibin hijyen atıkları, eski ekip kıyafetleri, kargo transfer poşetleri, ofis malzemeleri, kullanılmayan deney aparatları vb. nesnelerin torbaya konulduğu açıklanmıştı.
Bir Rus uzay aracının kullanılmış roket motoru (SOZ) 16 parçaya bölünmüş halde takip ediliyorken, patlayarak eliptik yörüngede birçok enkaz bırakmıştı. Rusların bu tür kullanılmış roket motorlarından (SOZ) 64 tanesi Dünya’nın çevresinde dönmeye devam etmektedir. SOZ motorlarının en önemli özelliği içindeki yakıtı tamamen tüketmemeleri nedeniyle çok sonra (on yıllarca) patlama riskinin mevcut olup, kesin zamanının bilinememesidir.
Uzayın derinliklerindeki gözlem teleskopları, uzay sondaları vb. nesnelerin akıbetleri, olası etkileri şimdilik meçhuldür.
B) Ay ve Şimdilik Mars:
Rusların Luna-2 isimli uydusu 14 Eylül 1959’da Ay yüzeyine iniş yaparken Ay’ın manyetik alanı ve radyasyon kuşağının olmadığını kanıtlayarak, yüzeye ulaşan insan yapısı ilk araçtı.
NASA, Mayıs 1966-Ocak 1968 tarihleri arasında Ay’a ulaşma amacının ilk faaliyeti olarak “Surveyor: Araştırmacı” projesi çerçevesinde beş uyduyu yüzeye indirmişti. ABD’nin Ranger-4 uydusu 1962’de Ay’a çarpmış, ayrıca ABD’nin Lunar-I insansız uydusu 29 Ekim 1966’da yine Ay’ın yüzeyine düşmüştü.
1969-1972 yılları arasında 12 astronot Ay’a iniş yaptıktan sonra dünyaya döndüler. Ay yüzeyinde sadece ayak izlerini değil, uzun vadeli gözlem ve bilimsel deneyler için “Ay yüzeyi deney paketleri (ALSEP)”ni orada bıraktılar. Ayrıca Ay modüllerinin iniş ayakları sistemi ve merdivenleri orada, dönüş rotasında ise Ay ve Hizmet modülleri uzaya bırakılmıştı. Apollo-15,16,17 görevlerinde Ay Gezici Araçları (Lunar Roving Vehicle) kullanıldıktan sonra Ay’da terk edilmişti.
Ay yörüngesinde inceleme görevinde bulunan Rusların Luna-15 isimli uydusunun Apollo 11 görevini etkileyeceğinden endişelenen NASA yetkilileri, Moskova-Washington arasında bulunan ünlü kırmızı telefon hattından yörünge parametrelerini istemişlerdi. Ruslar, Luna-15’in hiçbir zaman Apollo-11 ile yörüngesinin kesişmediği garantisini vermişlerdi. Nitekim Apollo-11’in inişinden bir gün sonra 21 Temmuz 1969’da Ay’ın yüzeyine çarpmıştı.
Apollo-11 seferinde astronotlar Wright Kardeşlerin uçağının pervanesinden ve üst sol kanadından alınan 20X33cm boyutundaki parçalar ile ABD bayrağını Ay’a bırakmışlardı. Daha sonraki Apollo seferlerinde her bir iniş noktası civarına yine bayrak bırakılmıştı. Apollo-11 ile 73 ülke liderinin iyi niyet mesajlarının olduğu, silikondan 4cm boyutunda iyi niyet diski de Ay yüzeyinde kalanlar arasındaydı. Ayrıca Dünya ve Ay arasındaki mesafeyi tam ölçebilmek amacıyla tasarlanmış Lazer Menzili Ters Yansıtıcısı (LMTR) cihazlarını iki farklı noktaya yerleştirmişlerdi. Bu araçla hem Einstein’in izafiyet teorisi test edilmiş, hem de Ay’ın dünyadan her yıl uzaklaşma değerini (şimdilik 3.8cm) ölçmüştü.
Apollo-11’in Ay modülü Eagle, komuta modülü Columbia modülüne astronotları aktardıktan sonra ayrılarak Ay’ın etrafında yörüngeye girmişti. Eagle bir süre sonra, enerjisi tükenince Ay’ın yüzeyine çarpmıştı. Aynı işlemler diğer Apollo görevlerinde de tekrarlanmıştı. Daha sonra hizmet modülleri de Dünya’ya dönüş rotasına girmeden önce benzer şekilde kontrol modülünden ayrılarak Ay’ın yörüngesine girmişler, ardından bir süre sonra Ay’ın yüzeyine düşmüşlerdi. Sadece Apollo-15 görevinin hizmet modülü, Ay’ın yerçekim alanı, dünyanın Ay üzerindeki manyetik alanının etkisi, güneş partikülleri vb. ölçümler için çok uzun bir süre Ay’ın yörüngesinde kalıp, dünyaya bilgiler ilettikten sonra yüzeye düşmüştü.
Apollo-14 görevinde Alan Shepard iki golf topu, Apollo16 uçuşunda Charles Duke, ailesinin plastik kılıftaki fotoğrafını yüzeye koymuşlardı.
Apollo-15 görevinde astronotlar Ay’ın yüzeyine küçük bir heykel ve isimlerin yazılı olduğu plaka bırakmıştı. Bunlar, uzay uçuşlarında yaşamlarını yitiren tüm ABD ve Rus astronotlarının anısına yerleştirilmişti.
İnsanlı Ay uçuşlarından yüzeyde geride kalan kürek, bot, boş yemek kutuları, filmleri alınmış kameralar, diğer inceleme araç gerecinin dışında 96 adet astronotların dışkı torbaları da vardır.
Apollo 11’den sonraki seferlerde kontrol modülünden astronotlar işedikleri torbayı bir düzenek yardımıyla uzay boşluğuna gönderebiliyorlardı. Ancak bu işlemi genellikle manevralar için roket motorlarını ateşlemeden önce yapıyorlardı. Nedeni ise yerçekimsiz ortamda kristalleşerek donan idrar parçalarının modülün etrafında dolanıp durması, seyrüsefer için yıldız gözleminde hatalı hesaplamalara yol açmasıydı. Nitekim Ay’ın yörüngesindeyken bu kristaller bulut halinde dolanmaya devam ediyor, Ay yüzeyindeki tayf ölçer cihaz bunları algılayabiliyordu. Daha sonra bunların Ay’ın yüzeyine düştüğü belirtilmişti.
2004 yılında Avrupa Uzay Ajansının (ESA) Smart-1 isimli uydusu bilinçli olarak Ay’ın yüzeyine çarptırılarak krater, toz, sert zemin vb. ölçümler yapmıştı.
Aynı şekilde Çin, 2007 yılında Chang-1 isimli uydusunu bilinçli olarak Ay’ın yüzeyine çarptırmıştı. Çin daha sonra Chang-2,3,4 isimli uydularını Ay yüzeyine başarıyla indirmişti.
2008 yılında bu kez Hindistan Chandaryaan-1 isimli uydusunun bir parçasını bilinçli olarak Ay yüzeyine çarptırmıştı.
Şubat 2019’da İsrail “Bresheet” isimli uydusunu ABD’nin SpaceX şirketinin roketiyle Ay’ın yörüngesine fırlatılmıştı. Ancak Nisan 2019’da Ay yüzeyine inerken kontrol dışı kalıp çakılmıştı.
Kasım 2020’de ABD devleti ve NASA, önümüzdeki on yıl içinde Ay ve Mars’ta nükleer santral inşa etmeyi açıklamışlardı. Aradan geçen zamandan sonra 2022’de bu kez sadece Ay’da nükleer santral projesi tekrar gündeme geldi. Ne ki Ay’da güneşe bağlı olmayan, uranyumla çalışan “fizyon reaktörü” yerleştirileceğinin dışında neredeyse hiçbir bilgi paylaşılmaması birçok şüphe, soru ve felaket teorilerini beraberinde getirdi. ABD’nin Ay’ı, Dünya dışındaki bir üs haline getirme çabaları olarak değerlendirildi. ABD’li yetkililerinin “uzayın kirlenmesinden hiç endişelenilmemesi gerektiği” türünden açıklamalarını birçok kuruluş, STK'lar gerçekçi bulmamışlardı. Örneğin eleştirilerin yoğunlaştığı konuların başında güvenlik, kontrol, acil müdahale, çevre etkisi, lojistik vb. vardır.
4 Mart 2022’de Ay’ın Dünya’ya uzak yüzüne çarpan kullanılmış roket gövdesinin Çin’e ait Chang 5-T1’e ait olduğunu ABD iddia etmesine rağmen, Çin kesinlikle bunu reddetmişti. Arizona Eyalet Üniversitesinin konuyla ilgili bilim insanlarına göre günümüze kadar en az 47 tane NASA’ya ait roket gövdesinin Ay’a çarptığı açıklanmıştı.
24 Haziran 2022’de NASA’nın Ay Keşif Aracı (LRO) isimli uydusu, Ay’ın yüzeyine çarpan gizemli bir aracı keşfetmişti. Uzay gözlemcilerinin kafasını karıştıran nesnenin 2015’te fırlatılan Elon Musk’ın SpaceX roket şirketine ait olduğu belirtilmişti. Roketin ikinci aşamasının, uzaydaki çöp olarak değerlendirildiği ve bir ara dünya atmosferine girme riskinin olduğu da açıklamaya eklenmişti.
****
10 Ekim 1960’ta Rusların 1M No.1 isimli aracıyla ilk Mars’a uçuş teşebbüsü başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Günümüze kadar ABD 23, Rusya (SSCB dönemiyle birlikte) 19, Çin 2, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) 2si bağımsız biri ortak toplam 3, İngiltere, Japonya, Hindistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin birer uzay aracı Mars için yola çıkmıştır. Bunların 34 adedi çeşitli aşamalarda başarısız veya kısmen başarılı olmuştur. En son ABD’nin Perseverance isimli aracı 30 Temmuz 2020’de Dünya’dan ayrılarak görevini başarıyla sürdürmektedir... Önümüzdeki yıllarda Mars için birçok bağımsız ve ortak projelerle Mars yolculukları devam edecektir.
Mars yüzeyinde keşfedilen paraşüt, ısı yalıtımı battaniye parçaları şimdiden gelecek için tehlike çanlarını çalmaktadır. Yüzeydeki diğer araştırma aracı ile Ingenuity isimli drone ve diğer ölçüm-gözlem araçları henüz masum kalmaktadır.
C) Olumsuz Etkiler ve Çözüm Arayışları:
ABD ve NASA yetkililerin açıklamasına göre asteroit, mikro meteorit tehlikeleri bir yana, uydu ve ISS gövdelerinden geçebilecek izlenemeyen küçük, mikro enkaz çöplerin sayısının 250 binden fazla olması, risklerin büyüklüğünü çok net açıklamaktadır. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ise Dünya çevresinde 1-10cm büyüklüklerde 128 milyondan fazla enkaz-hurda vb. parçasının bulunduğunu tahmin ettiklerini açıklamışlardı.
Dünya etrafındaki yörüngelerde yerden imha edilmiş sadece uydulara ait 1.500 den fazla parça bulunduğunu ve buna en az yüzde 10 daha ekleneceğini 2021’in başında SSN açıklamıştı. Şu anda Dünya yörüngelerinde toplamda 200 binden fazla nesne olduğunu da eklemişti. Günümüzde Leo Labs isimli yörünge nesnelerini izleme sistemi, takip edebildiği en küçük 1.9cm olan boyutun, ileride daha da yetkinleşerek küçüleceğini açıklamıştı.
Uzay enkaz-çöpleri ne kadar küçük ve yapısı farklı maddelerden olsa bile çarpışma hızının yüksekliği her şartta verdiği hasar ve zararın boyutlarını büyütmektedir. Bu da yörüngelerdeki tüm uydu ve astronotlar için risk oluşturmaktadır. Örneğin alçak dünya yörüngesinde 324.100km/sa (genelde ortalama yörünge hızı) süratle hareket eden boya lekelerinin uzay mekiğinin ön camına hasar verdiği tespit edilmişti.
Kessler Sendromu: ABD’li bilim insanı Donald J. Kessler, 1978’de alt Dünya yörüngesindeki nesnelerin yoğunluğu arttıkça, nesneler arasında çarpışmaların çoğalarak enkaz bulutunun gelişmesinde kademeli bir etki yaratacağının tezini açıklamıştı. Kısaca buradaki her bir çarpışma, daha fazla çarpışma olasılığını arttıracak uzay enkazı üretir. Bu da belli bir aşamadan sonra farklı yörünge aralıklarında uydu kullanımını neredeyse imkânsız hale getireceğini belirtir.
Bir roketin aşamalı ateşleme kademesi Ay’ın uzak yüzüne, yer teleskoplarının menzili dışında ve NASA’nın Ay Keşif Uydusunun (LRO) görüşünün uzağında bir kraterin yakınlarına düşeceği otoritelerce hesaplanmıştı. Ancak Dünya yörüngelerindeki enkaz-çöp vb. nesnelerin, takipte fazladan zorluklar çıkarttığını da eklemişlerdi.
Rusya’nın suborbital uzayda bir uyduyu yerden atılan bir füzeyle imha etmesi sonucu takip edilebilen 1.500, sayılamayan binlerce parça saçılmıştı. Bunu protesto eden ABD, NATO, AB ülkeleri “yepyeni bir savaş alanı ortaya konulmuştur” demişlerdi. ABD bunu 21. yy'ın Pearl Horbour’u olarak nitelendirmişti. Rusya cevap olarak benzer faaliyetleri ABD, Çin ve Hindistan’ın yürüttüğünü açıklamıştı. Bu tür denemelerin amacı, başta ABD, Çin ve Rusya olmak üzer uzayı potansiyel bir savaş alanı olarak görmeleridir. Ancak uzay çöplerinin tüm ülkeler için ciddi risk olduğu unutulmaktadır…
Konumuz olan uzay kirliliği riski gün geçtikçe artmaktadır. Öncelikle yörüngelerdeki çöp, moloz vb. nesnelerin diğer aktif uydular için çarpma olmak üzere çeşitli tehlikeler yaratması en başta gelmektedir. Öte yandan astronomların en çok yakındıkları konu, uzayın derinliklerinden gelen ışık ve her türlü radyo sinyalinin engellenmesi veya bozulmasıdır. Bu yüzden birçok araştırma projesi yarım kalmış veya terk edilmiştir. Enkazların dünya çevresinde bir ağ oluşturarak yörüngeye emniyetle giriş ve çıkışı zamanla olanaksız hale getirebileceği riski artmaktadır. Radyoaktif malzemeleri bozan, dağıtarak kirleten birtakım önemli uydu arızaları da ayrı bir tehlike olarak Dünya’yı tehdit etmektedir.
Ay ve Mars’ın yüzeylerine insan yapısı malzemelerin bırakılması veya çarpmasının bakir gezegen yapılarının kirlenerek uzun vadede bozulmasına yol açacağı endişeleri günbegün artmaktadır. Benzer aymazlığın diğer gezegenler için sürdürüleceğinden korkulmaktadır.
Temmuz 2022’de Nature dergisindeki bir araştırmaya göre ülkeler ve özel şirketler, uzay çalışmalarını hızlandırdıkça terk edilmiş roketler ve diğer parçaların Dünya’ya nereden ve nasıl yeniden girdiği önem kazanmaktadır. Önümüzdeki on yıl içinde mevcut kontrolsüz roket girişlerinin bir veya daha fazla hasar/zayiata neden olma olasılığı yüzde 10 olup, daha çok küresel güneyde riskin fazla olacağı belirtilmiştir. Bir takım siyaset bilimciler “Kontrolsüz Roket Girişlerinin Yarattığı Gereksiz Riskler” başlıklı çalışmalarında hükümetlerin derhal harekete geçip, roketlerin çılgınca, başıboş Dünya’ya düşmesi yerine kontrollü geri yönlendirilmesinin zorunlu olması sağlanmalıdır, demişlerdir. Birçok şirket ve hükümet, salt parasal tasarruf için itici roketlerin boş gövdelerini uzayda bırakmayı tercih etmeleri konunun en önemli olumsuz faktörlerinden biridir. Maalesef bu zayiatın herhangi bir sorumlusunu belirleme ve tazminatlarla ilgili hiçbir uluslararası antlaşma yoktur.
NASA’ya göre Dünya nüfusunun yüzde 80'i korunmasız veya düşen enkazlara karşı sınırlı koruma sağlayan hafif mekânlarda yaşamaktadır.
Atmosferden uzaya çıkış ve tekrar kontrolu ya da kontrolsüz giriş yapan tüm araçların ozon deliklerindeki olumsuz etkileri ve sonuçları araştırılmaktadır.
****
Japonya merkezli girişim Astroscale’nin ELSA-d isimli uzay aracı, benzetilmiş bir uzay çöpü parçasını başarıyla yakalamıştı. Bir tür manyetik yakalama tekniği ile 17kg lık deney küpünü yörüngede ele geçirmişti. Sistemin şimdilik zafiyeti, yeryüzünde en az 16 kontrol merkezini kullanarak ELSA-d ile sürekli iletişimde bulunma zorunluluğu gösterilirken, iyileştirme ve geliştirme çalışmalarının devam ettiği bildirilmişti.
Japonya Havacılık ve Uzay Araştırma Ajansı (JAXA) uzay enkazından kurtulmak için lazer ışını kullanma çalışmasını başlattı. Projeye göre lazer huzmesi uzay enkazını önce plazmaya dönüştürüp sonra buharlaştırarak yeni bir yörüngeye oturtacak enerji darbesi yaratmayı planlamaktadır. Sistemin 2025’te aktif olacağı açıklandı.
Japon üniversitelerinin ortak çalışmasında ise enkaz yaratmayacak uydu (lar) üretimine yönelik bir proje yürütülmektedir.
Avrupa Uzay Ajansı (ESA), StarRocket isimli bir girişimi başlatarak uzay çöplerini 2025’ten itibaren toplayabilecek sistemi devreye sokacağını bildirmişti. Açıklamalarına uzay çöplerini toplamak için yapışkan polimer köpük tekniği üzerinde çalışmaların sürdürüldüğünü de eklemişti.
ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) tıpkı sivil havacılıkta kullanılan TCAS (Traffic Collision Avoidance System: Trafikle Çarpışmaktan Kaçınma Sistemi) gibi geliştirilen yeni bir sistem ile uzay araçlarının başka bir nesne ile yörüngelerinin çarpışma riski oluştuğu durumlarda operatörleri uyararak gerekli kaçınma manevralarını sağlamaya çalışmaktadır. Sistemin etkili kullanımının en erken 2025 yılı olabileceği bildirilmişti.
ABD Uzay Kuvvetlerinin “Orbital Prime” projesi, uzaydaki çöpleri geri dönüştürerek yeniden kullanma veya imha ederek uzaydaki enkazı temizlemeyi hedeflemişti.
D) NOTLAR:
* Yapay bir uydu için ilk matematiksel çalışma, Isaac Newton’un “Philosphiæ Naturalis Principia Mathamatica” isimli eserindeki “Newton’un Top Güllesi” idi. Kütle çekim kuvvetlerinin evrenselliği ve gezegensel hareketlere neden olduğu hipotezini ispatlamak için bir araştırma idi.
* 2021 yılında Uydu Endüstrisi Birliği, küresel uzay ekonomisinin değerini 371 milyar US$ olarak tahmin ederken buna askeri uydular dâhil değildi.
* Yönetmen Alfonso Cuar?’nun 2013 yapımı “Gravity” isimli filminde uzay çöplerine maruz kalan astronotların hayatta kalma macerası işlenmişti.
* Uzay çalışmalarından elde edilen yeni tekniklerin, uygulamaların ve ürünlerin gündelik hayata katılanların sayısı 50.000 in üzerindedir. Bu yenilikçi uygulamalara “spinoffs” denilmektedir.
1900’lerin başında okyanusların, karaların, havanın kirleneceği kimselerin aklına gelmezken günümüzde en başta plastiksiz ve tertemiz bir yer bulabilmek çok zorlaştı. Takiben uzay –özellikle sub orbit, Ay- için de aynı tehlike çanları çalarken siyasi otoritelerin kılını kıpırdatmamaları durumun vahametini arttırmaktadır.
Faydalanılan Kaynaklar:
*Ay’da İlk İnsan: Neil Armstrong’un Hayatı (James R. Hansen -Salon Yayınları, 2018)
* Bir Astronota Sorun (Tim Peake –Martı Yayıncılık, 2019)
* Bir Astronottan Hayat Dersleri (Chris Hadfield – Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 2019)
* Yeryüzüne Düşüş (AlWorden & Francis French – Universal Dil Hizmetleri ve Yayıncılık, 2016)
* Endurance: Uzayda Bir Yıl, Bir Ömür Boyu Keşif (Scott Kelly –Alfa Basın Yayın Dağıtım, 2018)
* İnsanoğlunun Uzay Macerası (Ali Çimen – Timaş Yayınları, 2005)
* Bin Bir Öykü İle Havacılık ve Uzay Psikolojisi (Muzaffer Çetingüç –Nobel Akademik Yayıncılık, 2021)
* Beyond Earth: A Chronicle of Deep Space Exploration 1958-2016 (Asif A. Siddiqi – NASA History Division)
* Encyclopedia of Space And Astronomy (Joseph A. Angelo Jr. – Facts on File Inc. 2006)
* The Download from MIT Technology Review
* https://solarsystem.nasa.gov
* www.space.com
* www.vice.com
* www.thisdayinaviation.com
* www.livescience.com
* www.wikipedia.org
* quando
* www.techtimes.com