Tolstoy’un çok bilinen bir sözü var: Geç kalan adalet zulümdür!
Bir hukuk devletinin “olmazsa olmazı” sayılacak bu söz, ülkemizde defalarca kanıtlandı. Türkiye’de geciken adaletin yarattığı mağduriyetler bitmek bilmiyor maalesef… Bunun son örneklerinden birisi de 2007 yılında Isparta’da meydana gelen uçak kazasında yitirdiğimiz yurttaşların yakınlarının yaşadıkları… Kaza kurbanlarının yakınlarının tam 8 yıldır devam eden yargılama sürecinde yaşadıklarını en hafif anlamda “zulüm” olarak nitelendirebiliriz. Mahkeme heyeti, kararı 29 duruşma sonunda verdi. Zaten karar aşamasına gelinmeden çok önce tutuklu sanık dahi kalmamıştı. Sonuçta 20 sanıktan 12’si beraat etti. 8 sanığa ise 1 yıl 8 ay ile 11 yıl 8 ay arasında hapis cezaları verildi. Tabii önümüzdeki dönemde “temyiz” süreci başlayacak…
O uçağın Türbetepe’de düşmesinin ardından, kazaya neden olan ihmaller zinciri, hayatını kaybeden pilotların suçlanması ve sonu gelmez kısır tartışmalar hatırlandığında; adaletin bu kadar gecikeceğini de, sanıkların çarptırılacakları ağır (!) cezaları da tahmin etmek zor değildi. Bu süreçte, sorgulanması gereken o kadar çok şey var ki, bunları bir yazıya sığdırmak olanaksız… Aralarında dünyaca ünlü fizikçilerimizden Engin Arık ve arkadaşlarının da bulunduğu 57 can gitti, geride kalanların payına da “adaleti beklemenin zulmü” düştü. Geç kalan adaleti bir kenara bırakın, kararın adaletli olup olmadığına bakın… Sizce adaleti bekleyenlerin yürekleri bir parça olsun ferahladı mı?
Yazıya dünya çapında bir yazar Tolstoy’un cümlesiyle başlamıştım. Ve yine adaletsizlikten payını almış, 20 yıl önce bugün kahpece bir saldırıda katledilen şair, yazar ve düşünürlerimizden Onat Kutlar’ın şiirinden dizelerle bitiriyorum:
…Şimdi çaresiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
Unutmak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
Ölü balıklar geçiyor kırışık bir deniz sofrasından
Ve ellerinde fenerlerle benim arkadaşlarım
Durmadan düşünüyorum ne kadar çok öldük yaşamak için.
***
Aydınlık günler dileğiyle…