Sonunda beklenen oldu ve genel müdür Temel Kotil görevden alındı. Yerine atanan kişi hem THY’nin, hem de havacılık camiasının en bilinenlerinden biri olan Bilal Ekşi. İlk bakışta kendisinin THY ve SHGM’deki deneyimleri gözönüne alınırsa iyi bir seçim gibi görünmekte. Ama iktidar böyle bir görev için daha değişik bir isim bulmalıydı. Çünkü, ülke havacılığının kural ve yasalarını belirleyip denetleyen bir Devlet kurumundan sonuçta anonim ortaklık özelliği taşıyan bir havayolunun başına yönetici olarak getirilmek meslek etiğine ters düşmektedir.
Gerçi son zamanlarda ülkede ters gitmeyen ve tüm kural ve yasaları altüst etmeyen bir uygulama kalmadı ama yine de konuşurken ‘pazar ekonomisi, serbest rekabet ve teşvik’ gibi lafları çokça kullanıyoruz da bu yüzden “acaba” dedik. SHGM’deki etki ve gücü zaten tescilli olan iktidarın THY adına pozitif ayırımcılık yapmayacağı ve bunu da THY’nin yeni genel müdürü üzerinden uygulamaya koymayacağını kim garanti edebilir.
Havacılık sektörü bir süredir küresel kriz ile depresyon geçiriyor. THY ve Türk havayolu şirketleri bu kriz ve Avrupa’lı ucuzcu şirketlerle başetmeye çalışırken ülkemizin özel koşulları ilave sorunlar yaratıyor. Geçtiğimiz, daha doğrusu yitirdiğimiz sezon, başımıza gelmeyen musibet kalmayışı yüzünden tam bir kabusa dönüştü. Turizm ve taşımacılıkta yaşanan kayıplar, diğer sektörlerle birlikte en çok havayolu şirketlerini vurdu. Fetö’cü hainlerin kalkışması işin cabası olup, bu durum en çok THY’yi etkiledi. Özellikle Afrika uçuşları THY için dert olmaya başladı. Bu yazı yazılırken sosyal medyaya düşen bir haber ile THY’nin “verimli olmadığı” için 22 yeni uçuş hattını daha kapattığını öğrendik. Mevcut hatlardaki azalan yolcu sayıları hakkında sağlıklı bir bilgimiz yok. Zira, şeffaflığını tümüyle yitiren bir ülkede ne söylenirse inanmaktan başka bir çaremiz yok. Ama ne var ki, reel piyasa bu numaraları yutmuyor ve sonunda bir yerden çatlak veriyor.
Oysa biz, yıllardır Dünya’nın en büyük havayolu şirketleri bile yerinde sayarken milli havayolumuzun yaptığı atılımları, dolayısıyla aldığı uçak ve açtığı yeni hatları hayranlıkla izlerken, “Bravo vallahi, hiç kimsede olmayan vizyon bizim yöneticilerimizde var” diye övünüyorduk. Gerçi, böylesine büyüyen, herkesin kıskandığı hamleler yapan THY’nin hisse senetlerindeki durgunluğun hatta düşüşün nedenini merak etmiyor değildik ama yapacak bir şey yoktu. Çünkü ve zaten, statü gereği 2004 yılından beri şirketin Meclis Komisyonlarında hesapları görülmüyordu ve haliyle tek kaynak borsaydı ve orada da durum pek parlak değildi. Havacılıktaki bu hormonlu büyüme, hangi hesaba dayandığı pek anlaşılmayan sayıda uçak alımı ve bunların komisyonları ile Dünya’da uçulmayan ülke bırakılmaması gibi başarı öyküleri, parası peşin ödenmiş ödüllerle süslenmekteyken kendi derdine düşmüş kamuoyunun umurunda bile olmuyordu.
Ama, artık durum öyle görünmüyor. Gelişen olaylar ve yapılan açıklamalar denizin bittiğinin ilk haberleri gibi geliyor. Bölgemizdeki olayların, önümüzdeki yıllarda da peşimizi bırakmayacağı gerçeği havayolu şirketlerimizi oldukça üzeceğe benzer. Bu durumdan başta çalışanlar olmak üzere sektörün tüm bileşenleri etkilenecektir. İş kaybından dolayı çalışanlar üzerinde oluşacak travma sosyal sorunlara neden olurken, katma değer kaybı ekonomiyi ciddi anlamda zorlayacaktır.
İşte, tüm bu koşullar altında THY’ye atanan yeni genel müdür, kurtarıcı mıdır, yoksa günah keçisi mi ilerleyen günlerde göreceğiz. Ülkemizde bugüne kadar hatalı ve beceriksiz kamu yönetimlerinden hesap sorulduğu görülmüş bir uygulama değildir. İnsanımızın böyle bir derdi yoktur. Olsa bile, iktidar koruması altında olanlara karşı bir hesap sorma alışkanlığı yoktur. Umarız, yeni genel müdür bundan cesaret alarak yanlışlara yanlış katma yerine, THY’yi içine düştüğü türbülanstan çıkarmaya çalışır.