Geçtiğimiz mart ayında Belçika'nın başkenti Brüksel'deki Zaventem Havalimanı’na yapılan saldırı sonrasında İstanbul Atatürk Havalimanında bir terör saldırısı gerçekleşti. Daha önce Ankara Gar saldırısından sonra bir yazı yazıp birçok kişiye zararlarının nasıl giderileceği konusunda yol göstermiştim. Yazmazsak da vatandaş süreleri kaçırıyor ve hak kaybına uğruyor. O yüzden yazıyorum ve bilgilendirmeye devam ediyorum.
Doğan Zararlardan Kimin Sorumlu Olduğu Hususu
Her ne kadar siyasetçiler yaşanan saldırıdan sonra “güvenlik zafiyeti yok” yönünde açıklama yaparak idarenin sorumlu olmadığı şeklinde anlaşılacak bir izlenim yaratmış olsa da idare doğan zararları gidermekle yükümlüdür. Olan olaylarda kusurlu olmakla sorumlu olmanın farklı kavramlar olması gibi hükümetle devlet farklı kavramlardır. Hükümet, valilik, havaalanının güvenliğinden sorumlu olan kurum ve kuruluşlar tüm önlemleri almış olsa da idare doğan zararlardan hukuki anlamda sorumludur. Terör eylemlerinden dolayı idarenin sorumluluğunda zarar doğrudan idarenin eyleminden kaynaklanmasa da idare ortaya çıkan zararı gidermekle yükümlüdür. Hem doktrinde hem de yargı kararlarında idarenin terör eylemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kabul edilir.
İdarenin Sorumluluğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, Anayasaya ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanuna Dayanmaktadır.
Yaşama hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Maddesinde düzenlenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne göre, yaşama hakkının korunmasında devletin aktif hareketlerinin dışında, pasif davranışları, ihmâlleri ve tedbirsizlikleri de 2. madde kapsamında değerlendirilmelidir.
Anayasamızın 15. Maddesinde savaş hukukuna uygun eylemler sonucu meydana gelen ölümler dışında kişinin yaşama hakkına, maddesel ve tinsel varlığının bütünlüğüne dokunulamaz denmektedir. Ayrıca; 17/I. maddesinde “Herkes, yaşama hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle yaşama hakkı güvence altına alınmıştır. 125. Maddede ise idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğunu belirtilir.
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.
İdarenin Sorumluluğu Hakkaniyet ve Adalet Gereğidir.
Terör saldırıları devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlar. Eylemlerin zarar gören kişilere karşı kişisel husumetten ileri gelmediği apaçık ortadadır. Terör eylemlerine hedef olan kişiler toplumun bireyi olarak zarar görmektedirler.
Ortaya çıkan zararın paylaştırılması, toplumun diğer kesimleri ile zarara uğramış kişiler arasında fedakarlığın denkleştirilmesi, hakkaniyet ve sosyal hukuk devleti ilkelerinin bir gereğidir.
İdare hukukunda eşitlik ilkesi ve tehlike ilkesi olmak üzere kusursuz sorumlulukla ilgili iki ilke vardır. Kusursuz sorumlulukta zararla idarenin eylemi arasında nedensellik bağı aranmamaktadır. Sosyal risk ilkesi, tehlike sorumluluğunun uygulandığı hallerden biridir ve anarşi, terör olaylarından ya da benzeri toplumsal olaylardan doğan zararlardan idarenin kusursuz olarak sorumlu tutulmasıdır.
Zarar Görenlerin Ya da Hayatını Kaybedenlerin Yakınlarının İzleyeceği 2 Yoldan ilki 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'a göre Valiliğe Başvuru Yapılmasıdır.
5233 sayılı Kanun; terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarar gören kişilerin uğradıkları zararların yargı yoluna gidilmeden idare tarafından en kısa süre içinde sulh yoluyla ödenmesini düzenlemektedir. Bu kanun kapsamında valiliklerde zarar tespit komisyonları kurulmuştur.
Zarar gören veya mirasçılarının veya yetkili temsilcilerinin zarar konusu olayın öğrenilmesinden itibaren altmış gün içinde, her hâlde olayın meydana gelmesinden itibaren bir yıl içinde zararın gerçekleştiği veya zarar konusu olayın meydana geldiği il valiliğine başvurmaları hâlinde gerekli işlemlere başlanır. Bu sürelerden sonra yapılacak başvurular kabul edilmez.
5233 sayılı Yasanın 7. Maddesinde Karşılanacak zararların neler olduğu belirtilmiştir. Sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar; hayvanlara, ağaçlara, ürünlere ve diğer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar, yaralanma, sakatlanma ve ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri, terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kişilerin mal varlıklarına ulaşamamalarından kaynaklanan maddî zararlar karşılanacak zarar kalemleri arasında sayılmıştır.
Bu yasayla manevi zararlar karşılanmamaktadır. Manevi zararların giderilmesi için tam yargı davası açılmalıdır. Dava açma süresi içinde yapılan başvuru, nihaî işlem sonucunun ilgiliye tebliğine kadar genel hükümlere göre dava açma sürelerini durdurur. Sulhname imzalandıktan sonra imzalanan başlıklarla ilgili dava açılmasına imkân yoktur. Sulhname kapsamı dışında tutulan zarar çeşitleri için ilgililer dava açabilirler.
Valiliğe yapılacak başvuruda Zarar Tespit Komisyonunun uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirlemesinden sonra hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ etmesi gerekir.
Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır. Sulhname imzalayan ilgili sulhnamede kabul ettiği zarar kalemleri aleyhine dava açamaz.
Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye gönderilir. 2577 sayılı Yasanın 7/2. maddesinde dava açma süresinin, idari uyuşmazlıklarda; yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı belirtilmiştir. Bu halde ilgilinin, Komisyon kararına karşı İPTAL DAVASI açma süresi yukarıda anlatıldığı gibi uyuşmazlık tutanağının tebliğ tarihini izleyen günden itibaren altmış gündür.
Zarar Tespit Komisyonlarınca, ölüm olayının 5233 sayılı Yasa kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle taleplerinin reddine karar verilmesi durumunda, ilgililer tarafından bu karar aleyhine iptal davası açabileceği gibi komisyon kararının iptali istenilmeden uğranılan zararın tazmini istemiyle dava açılması da mümkündür.
Hak sahipleri maddi zararlarına ilişkin komisyon kararını beklerken, manevi zararları hakkında tam yargı davası açma süresini kaçırma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklardır. Bu sebeple, zarar gören kişilerin, eğer manevi zarar iddiaları da varsa, komisyon kararını beklemeden tam yargı davasını açmasını öneriyorum.
Zarar Görenlerin Ya da Hayatını Kaybedenlerin Yakınlarının İzleyeceği ikinci yol ise İdare Mahkemesinde Tam Yargı Davası Açılmasıdır
İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir.
Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.
Zarar görenlerin ya da hayatını kaybedenlerin yakınlarının idareye açacağı dava idare hukukunda TAM YARGI DAVASI davası olarak adlandırılır. 5233 saylı yasadan faydalanmak istemeyenler, valilikte sulh olamayanlar ya da manevi zararlarının giderilmesini isteyen ilgililer İÇİŞLERİ BAKANLIĞI’nı davalı taraf olarak göstererek tam yargı davası açmalıdır.
Eğer bedensel zarar (kalıcı sakatlık) söz konusu ise, zamanaşımının başlangıcı kesin maluliyete ilişkin Sağlık Kurulu raporunun öğrenildiği tarih olacaktır. Ölüm vuku bulmuşsa zamanaşımının başlangıcı ölüm tarihidir.
Terör Eylemlerinden Zarar Gören Kişinin Asker Veya Sivil Olmasına Göre Açılacak Tam Yargı Davasında Görevli Yargı Mercii Değişmektedir
Eğer terör eyleminden zarar gören asker kişi ise ve askeri hizmet ile bağlantılı olarak terör eylemlerine maruz kalmış ise hayatını kaybeden kişilerin yakınları tarafından açılacak olan tam yargı davasında görevli mahkeme Askeri Yüksek İdare Mahkemesi olacaktır.
İdari yargı alanında idare mahkemeleri Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ nin görev alanına girmeyen tam yargı davaları idare mahkemelerinin görev alanına girecektir. Zarar gören kişi sivil olduğunda ya da asker olmakla beraber askeri hizmetten ayrılabilen bir durumda kişi zarar görmüş ise idare mahkemeleri görevlidir.
Bu saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize baş sağlığı, yaralılara acil şifalar dilerim. Ayrıca; hukuki başvuru süreçlerini bir avukata danışarak takip etmenizi ve saldırı nedeniyle yaptığınız hiçbir masrafın faturasını, belgesini atmamanızı ve avukatınıza götürmenizi öneriyorum.