Birgün telefonum çaldı. Arayan Rauf Gerz. “Moruk evdeyseniz akşam size geleceğim. Bir de sürprizim olacak” dedi.
“Hayırdır, ne sürprizi, söyle bakayım” dedim. Söylemedi tabii…
Akşam çıktı geldi, sürpriziyle birlikte… O dönem yazdığı Aksi Dergisi’nde beni anlattığı bir yazı kaleme almış başlığını da “İbo” koymuş. Yazıyı bana hediye etmek için bir güzel çerçeveletmiş… Çünkü yaşamında her şeyi ince düşünür, severek, nezaketle, özenle yapardı. Sadece insana değil, yeryüzündeki tüm canlılara değer verirdi.
Şuydu yazısının ilk cümleleri:
“Musallada gözün yaşlı bağırırsın duyuracakmış gibi; “İyi bilirdim”
Ve hatta hakların için; “Helal olsun!”
Bu hayatta gözünün içine bakarak söylenmez bunlar. Ölmek mi gerekir ille?”
Rauf’um, kardeşten öte canım arkadaşım, biz bunları zaten yaşarken söylemiştik birbirimize… Ölmen gerekmiyordu ki dostum!.. Canımızdan can koparıp göçüp gitmen gerekmiyordu ki… Ne çok proje vardı Ayvalık’ta yapılacak, ne çok birikmiş mevzu vardı konuşulacak…
İşte o akşam boğazım düğüm düğüm yazıyı okumuştum. Son cümleleri ise şöyleydi Rauf’un:
“Neticede arkadaş çevresinin İbo’su; benim için namı-ı diğer Moruk, asıl ismiyle İbrahim Köktener muhtemelen bu yazıdan sonra elini nereye koyacağını bilemeyecektir ama bana ne.
Moruk!
Birimizin ölmesi gerekmiyor ya amk. Hadi bi rakı soda yapalım bu hafta sonu.”
Dediği gibi olmuştu, gerçekten elimi kolumu nereye koyacağımı bilememiştim. Yaşamımdaki en büyük sürprizi yapmış, en güzel hediyeyi vermişti. Ama ölmen gerekmiyordu kardeşim…
Bir türlü kabul edemiyorum çünkü geçmişi düşündüğümde o kadar çok anı canlanıyor ki gözümün önünde… Bir basın odasının dahi bulunmadığı dönemlerde Atatürk Havalimanı otoparkında arabanın içinde yazdığımız haberler, düşen Irak uçağının fotoğraflarını çekmek için sağanak altında koştururken duyduğumuz heyecan, Gary Moore şarkılarından aldığımız keyifler, her ne kadar o zaman içki içmesen de benim içki masalarımda saatler süren muhabbetler… Unutmak mümkün mü?
Tam da “üzerimizdeki sıkıntıları attık, rahatladık, artık hayatın tadını doyasıya çıkaracağız” dediğimiz anda bir kayan yıldız oluverdin…
Ne sen sonsuzluğu hak ettin kardeşim, ne de biz sensizliği.