|
|
PİLOTLAR ÇALIŞTAYI VE KURALDIŞI YOLCU SORUNU
|
|
|
|
|
TALPA’nın düzenlediği 3’üncü Pilotlar Çalıştayı, geçen haftanın en önemli etkinliklerinden biriydi. Öncelikle bu etkinlik için emek harcayan TALPA yönetimine, çalışanlarına, Başkan Gürcan Mantı’ya, moderatörlüğünü yürüten yazarımız Engin Aksüt ve tüm konuşmacılara teşekkür etmek gerekiyor. Havacılık camiasından katılım az olsa da, gazetecilerin ilgiyle takip ettiği çalıştayın yarar sağlayacağını umuyorum. Çalıştayın en çok ilgi gören iki konuğu, Lübnan’da kaçırılan ve 71 gün rehin tutulduktan sonra özgürlüklerine kavuşan THY pilotları Murat Akpınar ve Murat Ağca oldu. İki pilot, gazetecilerin artarda yönelttikleri soruları samimiyetle yanıtladı.
Ağırlıklı olarak “pas geçme” ile ilgili sunumların yapıldığı çalıştayda hangi durumda pas geçilir, güvenli pas geçişin kriterleri nelerdir, pas geçmede stabil yaklaşma ve pas geçmenin ekonomik boyutu da tartışıldı. Bizzat incelediği kazalar ve pistten çıkma olaylarından örnekler vermesi açısından Kaptan Pilot Nuri Sakarya’nın ‘pas geçme bağlamında stabil yaklaşma’ konulu sunumu önemliydi… Yine 2006 yılında Tiran’da hava korsanı tarafından kaçırılan THY uçağının kaptan pilotu Mürsel Gökalp’in sunumu ve paylaştığı anıları da ilgi gördü.
Çalıştayda konuşulan bir başka önemli konu ise “kuraldışı yolcu” sorunu oldu. Aslında dünya havacılığında yaygın olarak yaşanan bu sorunun üzerinde titizlikle durulması gerekiyor. Pilotlarımızın görüşleri değerlendirilirse, bu konuda özellikle ülkemizde acilen bir hukuki düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. Bir uçakta örneğin psikiyatrik sorunları olan, aşırı alkol almış olan, cep telefonu kullanmakta ısrar eden, kendisini uyaran diğer yolcularla ve kabin ekibiyle tartışan hatta saldırganlaşan, olay çıkaran bir yolcuyla karşılaşmak uzak bir olasılık değil. Bunun çeşitli örneklerine tanık oluyor, medyada yer alan haberlerine çok sık rastlıyoruz. Ülkemizde mevcut yasalara göre, kuraldışı yolcu polise ihbar edildiğinde, kokpit ekibi ve kabin ekiplerinin de karakola ifadeye davet edilmesi, aksi takdirde işlem yapılamaması gibi bir durum ortaya çıkıyor. Pilotların, kabin memurlarının karakolda ifade vermesi saatler sürecek bir uygulama. Oysa uçucu ekiplerin belki kısa süre sonra yeni bir uçuşa gidecek olmaları ya da ertesi sabah erkenden göreve gelmeleri gerektiği hesaba katılmıyor. Yani mevcut düzenlemenin pratikte kuraldışı yolcuya yaptırım uygulanması anlamında geçerliliği yok gibi… Pilotlarımızın başından geçen örnekleri dinlediğimizde karşımıza çıkan gerçek; “Kuraldışı yolcuya karşı ne havayolu şirketi ne de devlet, üzerine düşen görevi yapıyor. İşin bütün yükü kabin ekibine ve olayla ilgili raporu tutan pilotun üzerine kalıyor.”
Daha önce yaşanmış olaylarla ilgili pilotların raporları derlenerek, olaylardan dersler çıkarılarak çözüme yönelik seçenekler oluşturulabilir. Özellikle bu tür yolcu ve olayla ilgili olarak uçağın kaptan pilotunun hazırladığı raporun, polis soruşturmasında geçerliliğinin sağlanması şeklinde bir düzenlemeye gidilebilir. Çalıştayda gündeme gelen bu konuyla ilgili olarak, Bombay uçuşu sırasında kelepçe takılarak zaptedilen aşırı alkollü bir yolcuyla ilgili anısını paylaşan TALPA Başkanı Gürcan Mantı da, bir çalışma yapıldığını ve düzenleme için girişimde bulunacaklarını söyledi. Hem uçucu ekipleri, hem de tüm yolcuları ilgilendiren, uçuş emniyeti açısından büyük önem taşıyan böyle bir problemin ivedilikle ele alınması gerekmiyor mu?
Aydınlık günler dileğiyle…