“Kuşların neden şarkı söylediğini ancak paraşütçüler bilir.”
Paraşütçülerin anonim sözü
Fransızca kökenli olan paraşütün sözlük anlamı, yükseklerden düşen ya da inen bir cismin veya bir insanın, düşüşünü yavaşlatarak yere inmesini sağlayan genellikle ipek veya naylondan yapılmış araca verilen addır. Fransa’da ilk zamanlar “düşme yardımcısı” anlamıyla kullanılırdı. Paraşütün gelişmesiyle doğrudan aracın kendisinin evrensel çağrışımı başlamıştı. Paraşütçü, bir hava aracından paraşütle atlayarak yere inen kimse olarak geçmektedir. Gerçi günümüzde çok yüksek binalar veya dağlardan atlayanlar da (base jumping) vardır.
Paraşüt kubbesinin yapımında, ilk başlarda işlem görmüş keten bezi kullanılırken, 1800’lü yıllarda ipek ve ardından naylonun geliştirilmesiyle onun türevlerinden yapılmış malzemeler yer almıştır. Yaygın kullanımda ilk önce kubbe şeklindeki paraşüt, çeşitli kullanım amaçlarına bağlı olarak dikdörtgen, kare, eliptik, şerit, konik biçimlere evrimleşmiştir.
Yüksek performanslı yuvarlak (kubbeli) paraşütlerde (Para Commander sınıfı), kubbenin tepe deliğine ilaveten, arka çeyreğinde birkaç havalandırma deliğiyle hem yönlendirilebilmekte hem de ileri hız (18.5-25.9km/h) sağlanabilmektedir. Ardından Rogalla Wings veya Para Dactyls olarak da bilinen tek yüzeyli, çift omurgalı ve son derece yüksek manevra yeteneğine sahip paraşütler devreye girmişti…
Kare (dikdörtgen) paraşütler, deliklerden oluşan, az veya sıfır gözenekli naylondan yapılmıştır. 37-55.5km/h hızla ileri hareketi vardır. Yere inişte paraşütün kanopisinin yönünü değiştirerek -tıpkı uçaklarda inişte, kanat eğimini değiştirmek gibi- ileri hızın çoğu kaldırma kuvvetine dönüşür. Böylece paraşütçü yere temas anında ileri ve aşağı hızları en aza indirmiş olur.
Yıllar içinde paraşüt ipleri, kolonlar ve koşum takımlarında da görece gelişmeler olmasına rağmen kubbe/kanopideki evrilme daha fazladır.
Zamanla paraşütle ilintili birçok yan dallar çıkmıştır: Yamaç paraşütü, motorlu paraşüt, parasailing, kitesurf vb. Yazıda sadece normal paraşütle ilgili bilgileri aktaracağız. Paraşütçülüğün uygulama alanları çok farklıdır:
a) Askeri Alan: Bunun önemi II. Dünya savaşında, ilk önce Almanların Hollanda, Belçika, Girit’in işgalinde daha sonra Müttefiklerin Normandiya çıkartması ile Pasifik cephesindeki harekâtlarda pekişmişti. Ayrıca Mussolini’nin hapsedildiği yerden Alman paraşütçü birliği tarafından kurtarılması, nokta operasyonlarındaki yetkinliğinin farkına varılmıştı. Öte yandan havadan her türlü silah ve mühimmat (tank dâhil) ve insani yardım malzemelerinin iletilebilmesi de önemliydi. Askeri alanda değişik kullanım arayışları da geliştirilmişti: Örneğin II. Dünya savaşında Almanlar, İngiltere’nin şehir ve limanlarına paraşütle mayınlar atmışlardı. Düşman topraklarına paraşütle ajan ve direnişçi indirmek, milislere silah, teçhizat, sağlık malzemelerini paraşütle ulaştırmak savaş içinde sıklıkla uygulanmıştı. Askeri havacılıkta jet çağına geçiş yapılınca uçakların inişte emniyetle yavaşlayıp kısa mesafede durması, aynı süreçte tehlike durumunda uçucu sandalyelerinin roketle fırlatılıp ardından paraşütün açılması ve emniyetle yere inişini sağlamıştı. Bazı avcı uçak modellerinde fren paraşütü ayrıca havada viril, stall vb. anormal durumlardan çıkış için de kullanılmaktadır. II. Dünya savaşından günümüz de dahil, gece aydınlatma bombaları genellikle paraşütle çalışmaktadır.
b) Sivil Alan: Deprem, su baskını gibi doğal afet bölgelerine ilk yardımın götürülmesi, zorlu arazide yaralanmalara ilk müdahale ekibinin ulaştırılması vb. durumlarda sıklıkla kullanılmaktadır. Havada ve karada özel araçlarla yüksek hız denemelerinde frenleme kolaylığı sağlaması, özellikle birçok uzay aracının yeryüzüne dönüşünde kademeli açılarak (Genellikle önce fren paraşütü, ardından ana paraşütü açacak rehber paraşüt ve takiben ana paraşüt açılır.) iniş hızını azaltarak yumuşak temas sağlanması amacıyla kullanılmaktadır. Bir zamanlar Concorde yolcu uçaklarında (ilk modellerinde) fren paraşütü olarak gerektiğinde kullanılmıştı. Bunların dışında elbette sportif ve eğlence amacıyla geniş bir kullanım alanı vardır. Ayrıca uzun zamandan beri genel havacılık uçaklarının bir kısmında motor kaybı, yapısal hasar vb. tehlikeli durumlarda, uçağın normal donanımına ait paraşütü açılarak, uçak ve ekibinin toplam olarak kurtarılmasını sağlamaktadır.
TARİHÇE:
*Paraşütün ilk kaynağının Çin’e kadar uzandığı bilinmektedir. Bir tanesi çocukların oyuncağı şeklindedir. Ayrıca 1306 yılında bir Çinli’nin irice bir şemsiye ile yüksekçe bir binanın tepesinden atlayış denemesi tarihte yer almaktadır. Aynı yıl Çinli akrobatların sirk gösterisinde yüksekten atlayışlarında şemsiye-paraşütümsü bir araç kullandıkları, yazılı Çin kaynaklarında bulunmaktadır.
*1002 yılında Farabî Cevheri’nin, Nişabur kentinde Ulu Cami’nin kubbesinden yaptığı atlayışta düşüş hızını azaltmak için paraşütümsü iri şemsiyevari bir alet kullandığından bahsedilmiştir.
*Paraşüt üzerine ilk bilimsel çalışmaları Leonardo da Vinci’nin el yazmalarında görüyoruz. Uçmayı hep tasarlamış, düşüşten kaynaklanabilecek riskleri azaltmak için paraşütle ilgili taslak çalışması yapmıştır. Paraşüt kubbesi üçgen piramiti andırırken, içinde sıkışan havanın çıkabilecek bir deliğinin olmaması bir dezavantaj olarak değerlendirmişti. 1485 yılındaki Codex Atlanticus’un 1058 nolu yaprağında yer alan çalışmasında, üçgen prizma kubbeyi çadır bezinden tasarlamıştı. Ancak paraşüt, kolalı keten kumaşıyla kaplı olup suya dayanıklıydı. Boyutları taban ve yüksekliği birbirine eşit olup, 7.20 metreydi. Çalışma notunda L. Da Vinci, bununla “Herhangi bir yükseklikten kendine zarar vermeden atlayabilir” diye yazmıştı. 2008 yılında İsviçreli paraşütçü Olivier Vietti-Teppa, birebir ölçülerde yaptığı aynı paraşütle 600 metreden atlayıp yere salimen inmişti…
*1673 yılında Macar asıllı Fausto Veranzio, “uçan adam” çizimleriyle paraşütü tarif etmişti. Aslında Leonardo da Vinci’nin paraşüt taslağını geliştirmeye çalışmıştı. 65 yaşındayken tasarımını uygulayıp atlayış denemesi yaptığı bazı kaynaklarda rivayet edilmektedir. Kaynaklardan birine göre Venedik’te St. Mark’s Campanile çan kulesinden başarılı atlayış yapan ilk kişi olduğu iddia edilmekteydi.
*1779 yılında Joseph Mongolfier, 2.5 metre yarıçapında yarımküre biçiminde kubbesi ve buna 12 adet iple bağlanmış sepeti olan bir paraşüt yapmıştı. Avignon kentinde 35 metre yüksekliğindeki kuleden, içine bir koyun koyarak aşağıya bırakmıştı. Başlangıçta hızla düşerken paraşüt kubbesi tam açılınca yavaşlamıştı. Araç yere iner inmez koyun kendini sepetten dışarı atıp hızla kaçmıştı…
*1783 yılında Fransız F. Blanchard, yelken bezinden yaptığı paraşütle sıcak havalı bir balondan köpeğini atlatmıştı. 1785’te aynı işlemi bu kez kendisi için denemişti.
*26 Aralık 1783’te Louis-Sébastien Lenormand, Montpeiller kentindeki gözlemevi kulesinden, kendi yaptığı paraşütüyle başarılı atlayış yapmıştı. Daha önce bir ağaçtan çift şemsiyeyle atlayış yaptıktan sonra tezini geliştirmişti. Ahşap çerçeveli 14 metrelik paraşütle yaptığı deneme atlayışının amacı, herhangi bir yangın esnasında bina içinde mahsur kalan insanların kurtarılmasını sağlamaktı.
*1785’ten itibaren Fransa’da balonla gösteri uçuşlarında paraşütle değişik hayvanları aşağıya atmak yaygınlaşmıştı…
*Başlangıçta paraşüt kubbesinde hiçbir delik olmadığı için düşüşte kubbe içinde sıkışan hava çeşitli yönlere basınçla boşalırken paraşüte salınım (rakkas) hareketi yaptırıyordu. Bu durum bazen tehlike yaratabiliyordu. Alman Hermann Latteman, paraşüt kubbesinin tepesine küçük bir delik açarak bu duruma son vermişti. Ancak Londra’da buna karşı itirazlar gelişmişti. İtirazlarda temel noktası kubbenin tamamen ters biçimde yapılması önerilmişti! İtirazcıların önde geleni İngiliz Robert Cocking, kendisinin ürettiği böyle bir paraşütle balondan yaptığı atlayışı ölümle sonuçlanmıştı.
*22 Ekim 1797 günü Fransız André-Jacques Garnerin, kendi yaptığı bir paraşütle (sert olmayan, katlanabilir, sepete bağlanmış) önce eşi sonra kendisi balondan atlayarak yere inmişti. Bu paraşütü L. S. Lenormand tasarlayıp, üretiminde yardımcı olmuştu.
*1802 yılında A. J. Garnerin bu kez Londra’da 248 metre yüksekliğe sıcak hava balonuyla çıkıp, benzeri bir paraşütle başarılı atlayış yapmıştı. Daha sonraki bir balon uçuşunda havada yangın çıkıp patlama gerçekleşince, paraşütüyle sepetten atlayan Garnerin yere salimen inmişti.
*1800’lerin sonrasında, özellikle Amerika’da sirk gösterileri arasında yer alan sıcak havalı balondan paraşütle atlayış gösterileri yaygınlaşmıştı. İpekli kumaştan yapılan bu paraşütler, sarılarak bohça halinde balonun sepetine tutturulurken, atlayışı yapacak kişiye ayrı bir iple bağlanıyordu. Atlayıcı düşüşe başladığında paraşüt hemen çözülerek açılıyor, kişinin bağlandığı ip, balonun sepetinden ayrılmasını sağlıyordu.
*1890’ların sonunda Alman Katherine (Käthe) Paulus, paraşüt atlama teli ve katlanabilir paraşütü bulmuştu. Daha sonraları ana paraşütü açan rehber paraşüt sistemi üzerine de çalışmıştı. Havacılığa meraklı olan K. Paulus, ilk Alman kadın hava akrobatı olup balondan yüz kadar paraşüt atlayışı yapmıştı.
*1 Mart 1912’de Amerikalı Yüzbaşı Albert Berry, Missouri’de ilk kez uçaktan paraşütle atlayış yapmıştı. Kendisine bunu tekrar denemeyi düşündüğü sorulunca “Tekrar asla!” diye cevaplamıştı. Ancak ilk paraşütler günümüzden oldukça farklıymış: Örneğin paraşüt sırta takılmıyor, uçak gövdesinin altına veya kanat altına katlanmış şekilde bağlanıyordu. Atlayıcının uçaktan çıkmasını takiben gövde veya kanattan ayrılarak şişiyordu...
*Ekim 1912’de Amerika’da uçaktan serbest atlayış denemesini F.R. Law gerçekleştirmişti. Daha sonra bir havacılık dergisinde (Aeronautics) kroki resimlerle bu atlayış anlatılmıştı.
*1913’te İngiltere’de paketlenmiş paraşütle atlayış denemesi W. Newall Hendon tarafından yapılmıştı. Paraşüt paketini kucağında tutarak uçaktan atlayışını yaparken, paraşütün ipi uçağa bağlı olup, açılması tamamlanınca koparak normal atlayış tamamlanıyordu…
*Daha önceleri balondan kadınların paraşütle atlamasına rağmen dünyada uçaktan atlayan ilk kadın, Amerikalı Tiny idi. 21 Haziran 1913 günü 2.000’ (≈609m) yükseklikten atlayışını gerçekleştirmişti. Aynı yıl paraşütle denize de atlayarak bu alanda da ilk kadın paraşütçü unvanını kazanmıştı.
*I. Dünya Savaşında 1915 yılından itibaren İngiliz ve Fransız ordusunda Spencer tipi ağır hareket eden paraşütlerle, gözetleme balonlarında tutsak kalan ya da tehlikeye düşenleri yere indirmede kullanılmıştı. Daha sonraları E.R. Calthrop’un geliştirdiği “Guardian Angel” tipi paraşütler kullanılmıştı. Savaş içinde makineli tüfekle pek çok uçak düşürülüp uçucuları ölünce, uçaklar ve uçucular için paraşüt kullanılması fikri gündeme gelmişti. Nedense askeri yetkililer bu fikre hep muhalefet etmişlerdi.
*I. Dünya Savaşında Alman havacı teknisyen Otto Heinicke, minder tipi paraşüt geliştirmişti. Savaşta Alman pilotlar bunu yavaş yavaş kullanmaya başlamışlardı. Diğer Avrupa devletlerinin ve Amerikan havacıları biraz şüpheyle yaklaşsalar da bu modeli nadiren kullanır olmuşlardı. Ne var ki, I. Dünya savaşının as pilotlarından baron Manfred F. von Richthofen (Red Baron) paraşütü hiç taşımamıştı. Onu örnek alan diğer Alman as pilotları da paraşüt taşımayı red etmişlerdi.
*Ocak 1917’de Yeni Zelanda asıllı Yüzbaşı C. F. Collett, İngiltere’de uçaktan başarılı paraşüt atlayışı denemeleri yapmıştı. Birkaç ay sonra Binbaşı T. Ordelees ve Teğmen E. Bowen, Thames nehrinde 60 metre yükseklikteki Tower köprüsünden başarılı atlayışlar yapmışlardı… Konuya muhalefet eden İngiliz komutanları, pilotların savaşmayı tamamlamaları yerine uçağı terk etmelerinden korkuyorlardı.
*1917 yılında kamuoyu baskısı ve reklamlar sonucu İngiliz parlamentosu paraşütle ilgilenmeye başlamışlardı.
*28 Nisan 1918 günü İngiltere’de Teğmen Irwin’in uçaktan başarılı paraşüt atlayışından sonra askeri havacılıkta ‘vazgeçilmez teçhizat’ olmuştu.
*27 Haziran 1918 günü Alman Pilot Teğmen Stembrecher, I. Dünya savaşı içinde bir İngiliz uçağı tarafından vurulup uçağını paraşütle terk etmişti. Salimen yere inmesine rağmen kendisini cephe hattında topçu ateşi içinde bulmuştu…
*Paraşütün katlanarak paketli bir şekilde sırtta taşınması I.Dünya savaşından sonra başlamıştı.
*I. Dünya Savaşından sonra incelenen Alman askeri kayıtlarına göre askeri zeplinlerde ekip için paraşüt taşındığı anlaşılmıştı. Ne var ki aynı kayıtlarda herhangi bir kullanım bilgisine rastlanılmamıştı.
*1919 yılında Leslie Irving ilk kez kumanda edilebilir paraşütle atlayış yapmıştı. Daha önceleri serbest düşme esnasında atlayıcının şuurunu kaybedeceği ve yüzde yüz öleceği kabul ediliyordu.
*1920 yılında ilk kez havada bir kaza esnasında paraşütle atlayışı Amerikalı Pilot Teğmen Harold Harris gerçekleştirmişti. Uçaktan atlayarak yaşamını kurtarması, paraşüt hakkındaki olumsuz düşüncelerin tamamen ve kesin olarak değişmesini sağlamıştı.
*9 Ekim 1920’de Amerika’da Canvas-Leather Speciality Co. Şirketi, diğer ürünlerinin yanısıra seri paraşüt üretmeye başlamış, ardından ismini Switlik Parachute & Equipment Co. olarak değiştirmişti.
*Paraşütün pilotlar tarafından kullanılması kararından önce değişik uçaklarla ve çeşitli meydanlarda 80 kg’dan başlayan ağırlıktaki mankenlerle paraşüt atlayışları denenirken düşme hızı, yarı açılma (mum olma) sürüklenme vb. durumlar enikonu incelenmişti.
*1923 yılından itibaren Amerikan Hava Kuvvetleri, askeri uçaklarda paraşüt kullanma zorunluluğunu koymuştu. Daha sonraları nakliye ve posta uçuşları yapan uçaklara da paraşüt taşıma kuralı getirilmişti. Amerika’da 1924 yılında 9, 1925’te 12 uçucu paraşütle atlayarak yaşamını kurtarmıştı. Sivil havayollarında yolcu taşımacılığının başlangıcında bu kural, yolcu uçakları için de geçerliydi…
*1926’da İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF), Amerika’ya 200 adet paraşüt siparişi vermişti.
*1929 yılında Fransa, İngiltere, İtalya vb. ülkelerin hava kuvvetlerinde paraşüt okulu ve paraşütçü birlikleri kurulmuştu. Ayrıca bu ülkelerde paraşütsüz uçuş pilotlar için yasaklanırken, Almanya’da böyle bir zorunluluk henüz yoktu.
* Paraşüt birliklerinin gelişmesine paralel olarak aerodinamik alanda ciddi araştırmalar yapılmaya başlanmıştı. Bu çalışmaların sonucunda paraşüt aerodinamiğinin temelleri atılmıştı.
*1934’te E.R. Calthrop’un üretimi paraşütle, iki havacı Londra Kulesinden Thames Nehrine atlamışlardı. Paraşütleri otomatik olarak açılan havacılar güvenle yere inmişlerdi. Genelde 100 metre altındaki atlayışlar o zamanlarda çok riskli olmasına rağmen deneme başarılıydı.
*1935 yılında paraşüt atlayışı yapan hava piyadesi birlikleri önce Sovyetler Birliği’nde kurulmuştu. Aynı yıl ülkede popüler spor dalı olarak büyük ilgi gören paraşütçülükle ilgili 1300 kulüp vardı.
*1937’de ilk kez Sovyetler Birliği’nde arktik bölge ve kutup uçuşlarında, uçakların inişten sonra emniyetle yavaşlama ve kısa mesafede durma amacıyla kullanılmıştı.
*II. Dünya Savaşının içinde Almanlar’ın Girit’i işgali, Kuzey Afrika, Güney İtalya ve Sicilya ile Normandiya çıkartmasında Amerikan paraşütçü birlikleri önemli görevler üstlenmişti. Avrupa’dan sonra Pasifik’te de paraşüt birliklerinin operasyonları olmuştu. Ancak savaşta paraşütçülerin uçaktan atlayıp, yere indikten sonra paraşütlerinden ayrılıncaya kadar geçen süre, satıhtan açılan ateş altında en tehlikeli ve en savunmasız bölümdü…
*5-6Haziran 1944’te Normandiya çıkartması başlarken Alman cephe hatlarının gerisine 13 bin 348 Amerikalı, 7 bin 900 İngiliz ve Kanadalı paraşütçü asker, genellikle C-47 tipi uçaklardan atlamıştı.
*26 Şubat 1959 günü Amerika’da bir F-100 tipi jet uçağında oluşan kumanda arızası nedeniyle derin dalışa geçince, pilotu George F. Smith, ses hızında paraşütle atlamıştı. 97kg. ağırlığındaki pilot yaklaşık 3.000 feet’te (≈914m.) uçağı terk etmişti. Süpersonik rüzgâr, iç ve dış organlarında ciddi hasarlar meydana getirmişti. Örneğin gözbebekleri yuvasından fırlayacak şekilde görünürken, üst dudağıyla burun ucu birbirleriyle adeta kaynaşmıştı. İnce bağırsakta yırtılma, yer yer delinme ve karaciğeri zedelenirken geçici hafıza kaybı yaşamıştı.
*1959 yazında Amerikan Hava Kuvvetlerin pilotu Yüzbaşı Wayne Rankin, F-8U tipi uçağında 47 bin feet’te (≈14.136m) uçarken motor arızası ve yangın nedeniyle uçağını fırlatılabilen sandalye ile terk etmişti. Aslında uçtuğu bölgede hava koşulları olumsuz olmasına rağmen başka seçeneği yoktu! Daha sonra sandalye kendisinden otomatik olarak ayrılmasını takiben bir kümülonimbüs bulutunun (cb) içine girmişti. Paraşüt sistemi 10 bin feet’te (≈3.048m) otomatik açılıncaya kadar serbest düşüşüne devam etmişti. Ne var ki, kümülonimbüs bulutunun içindeki tersine hava akımları, şiddetli dolu yağışı, yıldırımlar vb. tüm olumsuz meteorolojik hadiseleri yaşayan W. Rankin, uçaktan ayrıldıktan ancak 40 dakika sonra yere biraz yaralanmış olarak inebilmişti.
*1967 yılında Sovyetlerin Soyuz aracının ilk uzay uçuşundan dünyaya dönüşünde paraşütleri açılmamıştı. Yeryüzüne düşen araçta kozmonot Vladimir Kamarov ölmüştü.
*28 Ocak 1998’de Amerika’nın North Carolina eyaletinde II. Dünya savaşından sonra en büyük toplu paraşüt atlama tatbikatı yapılmıştı. Fort Bragg yakınlarında tam teçhizatlı 2 bin 900 paraşütçü ve çok sayıda çeşitli teçhizatın aynı anda atıldığı tatbikatta bir tane paraşütçü ölmüştü.
*20 Temmuz 2003’te Felix Baumgartner, özel bir karbon-fiber kanat kullanarak Manş denizini paraşütle havadan geçmişti.
*Şimdilik dünyada en çok serbest atlayış rekorunu erkeklerde Amerikalı Don Kellner (35 binden fazla atlayış), kadınlarda yine Amerikalı Cherly Stearns’dir (21 binden fazla atlayış). Aynı gün içinde en fazla atlayış rekorunu, Amerikalı Michael Zang 500 atlayışla Teksas’ta kırmıştı.
Devam edecek…