Hüd Hüd (Hüt Hüt) Kuşu: Çavuşkuşu, İbibik isimlerini de almıştır. Birçok mitosta yer alan Simurg (Phoenix, Simurg, Anka vb.), diğer tüm kuşların önünde uçarak onlara kılavuzluk ettiğine inanılır. Ayrıca yol boyunca Hüd Hüd söylediği güzel şarkılarla takip eden kuşlara güç ve cesaret verdiği kabullenilmiştir. Bazı efsanelere göre çok renkli, çizgili fakat kötü kokan bir kuş olup, viranelerde açtığı çukurlara yumurtlardı. Yer altındaki suları sanki cam içindeymiş gibi gördüğüne inanılır. Bu özelliği “görünmeyen dünyadan” haber taşıdığı da varsayılırdı. Müslüman Türkler’in inancına göre Süleyman Peygamber ile Saba Melikesi Belkıs arasında habercilik yapmıştır.
Merküt (Markut) Kuşu: Gökkuşu ismiyle de anılmıştı. Muhteşem hareketli geniş kanatları, uzun kuyruğu, tırnakları bakırdan, gagası tıpkı Ay gibi buzdandı. Altay efsanesinde Gök yolculuğuna çıkan Kam’ın (şaman) ruhuna, ilk üç gök katı boyunca kılavuzluk eden dev, dişi ve mukaddes gök kuşudur. Şamanın ayinlerde çağırdığı ruhlar arasında Merküt’ ün ruhu da vardı. Burada gök/sema sıfatının amacı, bu dünyadan ayrılabilme özelliği içindir. Merküt kuşu, dokuz kartalın atası kabul edilirken sol kanadı Ay’ı, sağ kanadı ise Güneş'i örterdi. Aslında Güneş doğuyu, Ay batıyı simgelerken, başı da kuzeye bakıyordu. Ayrıca bazı “Kam duası” metinlerinde kanatlarının onca büyüklüğüne rağmen, olağanüstü hareketli olduğundan bahsedilir. Sümerler’ in mitinde “İmdigud-Anzu” isimli kuş -aynı şekilde- kanatlarını açınca bütün gökyüzünü kaplamaktadır. Ancak Sümerler bu kuşun, gök gürültüsü ve bulutları da simgelediğine inanırlar. Anadolu Yörükler’in de eskiden bu kuşun, yaramazlık eden çocukları korkutmak amacıyla kullanıldığı rivayet edilir.
Tavus Baba: Ön Asya, Hint ve Orta Doğu efsanelerine göre kutsal kabul edilen Tavus Baba’nın değişik yerlerdeki mezarları bir hac yeri olarak ziyaret edilir. Türbe ve efsane eril bir isim taşımasına rağmen öykü, en eski söylenceye göre Hint kökenli bir rebap çalgıcısına aittir. Çalgıcı müziği ile çevredeki insanları kendine hayran bırakırken, melodiyi dinleyenler uzun süre mutlu olurlar. Ancak yaşadığı sürece hiç kimse onu göremez. Bir gün ona ait olduğu varsayılan rebap, tavus kuşu tüylerinden oluşan yığının içinde bulunur. Buradan da, bu güzel kuşa dönüştükten sonra yeryüzünden göğe çekildiği, zaman zaman tavus kuşlarıyla birlikte olduğuna inanılmaktadır. Orta Asya ve Hint mitolojilerinde ise Tavus kuşu güzellik ve ağırbaşlılığı simgeler. Tavus kuşu, Antik Yunan’da Tanrıça Hera ile özdeşleştirilir.
Hüma (Huma) Kuşu: Humay kuşu, Tülü kuş, Umay kuşu, Cennet Kuşu diye de adlandırılmaktadır. Kuşun önemli özelliğinden birisi ayaklarının asla yere değmemesidir. Himalaya’larda, Kıpçak çöllerinde, Hindistan ve Çin’de yaşadığı varsayılır. Bazı kaynaklarda Müslümanlık öncesi Türk inancında tanrı Umay’la benzerliği nedeniyle Çepni boyunun sembolü olarak bu kuşun kullanıldığı belirtirtilir. Yine bazı Türk boylarında kadınların koruyucusu olduğu kabul edilir. Anadolu’da çocukları da koruduğuna inanılırdı. İslam inanışında cennet kuşu olduğu belirtilirken, tasavvufta erişilmeyecek yüksekliklerin sembolüdür. Ayrıca Müslümanlığın bazı mezheplerinde tanrının mekânsız olduğu, Hüma kuşu örnek verilerek anlatılır.
Kaknûs (Kaknüs) Kuşu: Musikâr ismiyle de anılır. Zaman zaman efsanelerdeki Anka Kuşuyla karıştırıldığı olmaktadır. Tıpkı Anka gibi ismi var cismi yoktur. Farsça metinlerde musikinin atası sayılırken, müziğin doğuşuna bu kuşun öncülük ettiğine inanılır. Büyük bir gagası ve gagasında yüzlerce delik olan mitolojik kuştur. Güzel sesli, tüyleri nakışlıdır. Gagasında 360 delik vardır. Rüzgâr esince bu deliklerden müzik sesi çıktığına inanılır. Hatta her bir delikten ayrı makamla ses çıkarttığı kabul edilir. Bir kaynağa göre yeri Hindistan’da Şenguna adasıdır. Bu yüzden de Hindistan’a ait olduğu kabullenilir. Hindistan’daki Kaknüs Kuşu biraz daha farklı anlatılır: Burnunda 50 delik olup, her birinden kuyruğuna kadar yol olduğu varsayılır. Çin mitolojisinde güzel ötüşü nedeniyle tüm kuşların onu dinlediğine inanılır ve bu yüzden dans ve müziğin yaratıcısı olarak kabul edilmektedir. Bazı Asya toplumlarında, Simurg, Phoenix gibi bin yıllık ömrü sonunda, küllerinden yeniden doğmak için burun deliklerinden çıkarttığı ateşle kendini yaktığına inanılır. Yine bazı toplumlarda kuğu ile eşleştirilmektedir.
Süleymannâme’ye göre Süleyman Peygamber, Efrâsiyâb ile giriştiği mücadelede Kaknûs, Simurg, Rahne ve Ruh Kuşlarını yanına alır. Bu kuşlar sırtlarında Zaloğlu Rüstem gibi ünlü savaşçıları taşıyarak Sinop Kalesi önüne getirirler. Kendisine gözcülük edip, tahtını göğün birinci katına çıkartırlar. Efrâsiyâb, zorlu mücadelede yenilir ve Süleyman Peygamber’den af diler.