8 Mart 2013 gecesi Kuala Lumpur-Pekin uçuşunu yapmakta olan Malezya Havayollarının Boeing 777-200 tipi yolcu uçağı ile kalkışından 2 saat sonra Vietnam hava sahasında iken bağlantı kesildi. 10 gündür ABD, Çin ve İngiltere'nin de içinde oldukları 14 ülkeden 43 gemi ve 58 uçağın arama çalışmalarından henüz hiçbir somut veri elde edilemedi.
Washington Post'ta çıkan yoruma göre, 20 dakika içinde 35 bin feet irtifaya ve 472 knot sürate ulaşan uçakta her şey yolunda idi. Pilot, meteorolojik durumun da, uçuşun da iyi olduğunu Malezya'lı hava trafik kontrolörüne "All right, good night" mesajıyla anlatmıştı. Ancak neler olduysa uçak 2 saat sonra sessizliğe gömüldü ve "hayalet uçak" durumuna girdi. Uçağın bir yere çakılmış olması durumunda enkaza ait izlerin bulunması gerekiyor. Ancak binlerce kilometrekarelik okyanus üzerini ve karasal alanları taramak görece kolay iken; Güney Çin Denizi, Tayland Körfezi veya Hint Okyanusunun derinliklerinde bir uçak aramanın imkânsızlığı ile karşı karşıya kalınmış bir durumdur söz konusu olan. Önümüzdeki günlerde bazı bulgulara erişileceği sanılıyor.
Olayda şimdilik üç olasılık irdelenmekte:
1. Uçağın hava korsanları tarafından kaçırılması: Yolcular arasında bazı şüpheli kişilerin bulunması ve uçakla iletişimin kesilmesinden 7 saat sonrasına kadar bazı sinyaller alınmış olması gibi nedenlerle uçağın düşmemiş ve hava korsanları tarafından kaçırılmış olabileceği üzerinde duruluyor. Malezya Başbakanı da bu paralelde konuştu. Bu doğru ise, korsanların satellit aracılığıyla iletişim sağlayan sistemi (ACARS) kasten kesmeleri, uçağı radara yakalanmamak için alçak irtifadan uçurmaları ve rotayı bilinmeyen bir adaya veya Asya'da bir yere çevirip uçağı oraya indirmeleri söz konusudur. Bu senaryonun en iyi yanı, 239 insanın ölmediği ihtimalini içermesidir. Amerikalıların kaygısı, uçağın hava korsanları tarafından bir saldırıda kullanılmak üzere kaçırılmış olabileceği. Ama şimdiye kadar elde edilen bulgular olayın terör bağlantısını zayıflatır nitelikte. Örneğin çalıntı pasaportla uçuş yapan yolcuların terörist değil yasadışı göçmen oldukları açıklandı. Zaten terör bağlantılı olsaydı, eylemi gerçekleştiren grupların sansasyonel mesajları hemen gelirdi.
2. Kabin basıncı kaybı ve hipoksi: 7 saat boyunca uçaktan hiçbir ses gelmemesine ve uçakla bağlantı kuran başka bir uçağın pilotunun telsizde sadece mırıldanma sesleri duyduğunu söylemesine dayanarak; uçakta kabin basıncı kaybı oluştuğu, uçuş ekipleriyle birlikte yolcuların da oksijensizlik sarhoşluğuna (oxygen starvation, hypoxia) girip bilinçlerini kaybetmiş olabileceği iddia ediliyor. Bunun anlamı, uçağın yakıtı bitene kadar otopilotta uçup henüz bilinmeyen bir yere çakılmasıdır. Uçaktaki yakınlarını cep telefonlarından arayan 19 kişi, telefonların uzun süre çalmasına karşın açılmadığını söylediler ki, bu da anlamlıdır.
3. Yangın, patlama veya intihar dalışı: Kokpitte lityum pillerinden kaynaklı ani bir yangın çıkması ya da uçakta bir patlama olması ihtimali üzerinde de duruluyor. Ama bu durumda binlerce parçaya ayrılacak enkazın ve yakıt izlerinin deniz üzerinde çoktan tespit edilmesi gerekirdi. Ayrıca patlama durumunda satellit iletişim sistemi ile transponder sisteminin eşzamanlı kesilmeleri gerekirken, transponder'ın daha sonra devre dışı kaldığı belirlendi. Uçuş ekibinden birinin uçağı intihar amacıyla denize çakması ihtimali de speküle edildi, ancak bu olasılığı destekleyecek hiçbir ipucu bulunamadı.
Kabin basıncı kaybı olasılığı
Her ne kadar Malezya hükümeti uçağın kaçırılma ihtimalini önde tutmakta ise de, çeşitli dış kaynaklarda yapılan yorumlar ikinci olasılığa, yani olaya kabin basıncı kaybının neden olduğu ihtimaline ağırlık vermektedir. (http://mh370lost.tumblr.com/ ; www.theweek.co.uk/world-news/flight-mh370/ ; www.washingtonpost.com/world/asia_pacific/malaysia-airlines-flight-mh370).
Uçak gövdesinin SATCOM adaptör ve antenlerinin bulunduğu ve sık sık açılıp kontrol edilen bölgesinin yıpranma veya korozyon nedeniyle yırtılabileceği, bu yırtılma sonucu adaptör ve antenlerin hasar görerek uçakla yer merkezleri arasındaki iletişimin kesileceği teorisi akla yakın gelmektedir. Uçağın rotadan sapma sırasında 45 bin feet irtifaya çıktığı da iddia edilmekte; bu doğru ise, gövdedeki yırtılmayı başlatan sebebin bu (dış basınç ile iç basınç farkının aşırı artması) olabileceği söylenebilir. Ayrıca iletişim kesilmesinden çok daha önemli olarak, gövdedeki yırtılma nedeniyle (2005 yılındaki Helios kazasındaki gibi) yavaş veya süratli gelişen kabin basıncı kaybına bağlı hipoksi oluşacak, pilotlar ve yolcular bilinçlerini kaybedeceklerdir. Bu dehşet senaryosunun gerçekleşmiş olmasını kimse arzu etmez ama maalesef halen masadadır...