Germanwings olayı keşke hiç olmasaydı...
Keşke bu bir uçak arızası, bir pilot hatası olsaydı…
Germanwings CVR kayıtlarının yansıtmış olduğu bu şok edici bulgu; bu elim olayda sevdiklerini kaybeden 150 kişinin yakınları kadar, uçak yolculuğunu güvenli bir hale getirebilmek için ömür boyu bir kariyere yatırım yapan, uçuş emniyetinin en önemli parçası olan ve yolcusunu emniyetli bir şekilde varış noktasına ulaştırmak için her türlü çabayı gösteren; mesleğine, meslektaşlarına ve şirketine karşı sorumluluk ve saygı duyan tüm profesyonel pilotlar için de çok üzücüdür.
11 Eylül 2001 günü New York’taki ikiz kulelere yapılan saldırı ile terörizm hiç beklenmeyen bir şekil aldı. Dünya hayretler içersinde ilk kez bir yolcu uçağının terör amaçlı bir toplu imha silahı olarak kullanılabileceğine şahit oldu. Bu olay sonrası kokpit kapıları güçlendirildi, uçuş boyunca kapalı ve kilitli tutuldu ve kokpite giriş prosedürleri değişti. Pilotlar kokpit içersinde ve uçuş esnasında yolcu kabininden gelebilecek olası bir saldırıya karşı korundu. Uçağın kokpiti ve pilotları her ne pahasına olursa olsun bu şekilde korunabildiği sürece uçak 11 Eylül’de olduğu gibi bir toplu imha silahı olarak kullanılamayacak hem uçaktaki hem de yerdeki insanların hayatı korunacaktı.
24 Mart 2015 salı günü Fransa Alpleri üzerinde meydana gelen Germanwings olayında, uçağın hiç bir acil durum (MAYDAY – transponder kod 7700) işareti vermeden yüksek bir varyo ile alçalıp dağlara çarparak parçalanması birçok spekülasyonun yapılmasına, değişik teorilerin ortaya atılmasına neden oldu. Uçaktaki ani basınç kaybı ve sonucunda pilotların bilinçlerini kaybetmesi; uçağın kontrol sistemindeki meydana gelen bir arıza veya terör saldırısı öne çıkan teoriler arasındaydı.
Çok kısa bir zaman sonra halk dilinde kara kutu olarak bilinen CVR (kokpit ses kayıt cihazı) bulundu ve analiz edilmeye başlandı. Uçağın tüm uçuş parametrelerini kayıt eden FDR (Flight Data Recorder) henüz bulunamamıştı. Ses kayıtları uçuş sırasında kaptanın kokpitten (muhtemelen tuvalet ihtiyacı için) kısa süreli çıktığını; ikinci pilotun kokpitte yalnız kaldığını ve herşeyin ondan sonra hiç beklenmedik ve akıllara sığmayacak bir şekilde başladığını işaret ediyordu.
Soruşturmayı yöneten savcı tarafından açıklanan ses analizleri kaptanın kokpitten çıkmasından hemen sonra ikinci pilotun, uçağı kasıtlı olarak dağlara doğru alçaltmaya başladığını, bu esnada kokpite geri dönmek isteyen kaptanın kokpite girişini bloke ettiğini, kaptanın tüm uğraşmalara rağmen kokpite giremediğini göstermektedir.
11 Eylül sonrası kokpite izinsiz girişi engellemek ve uçağın kötü amaçlarla ele geçirilmesine engel olacak şekilde dizayn edilmiş kokpit kapısı bu kez kokpit içersinde yalnız kalan ikinci pilotun kendi hayatı ile birlikte uçakta bulunan 149 masum kişinin de hayatını yok etmesine yardımcı olmuştur.
Bu talihsiz olaya rağmen yolcu uçaklarındaki kokpit kapısı daha önceden olduğu gibi kapalı ve kilitli kalacaktır.
Tüm tahminlerin ötesinde, akıllara sığamayan ve “intihar“ denilemeyecek bu acı olay uçuş emniyetinin olmazsa olmazı “ekip ruhu” kavramına da bir darbe vurmuştur. Bundan sonra uçuşa gidecek olan birbirlerini tanımayan kokpit ve kabin ekipleri birbirlerine ne kadar güvenebilecektir?
Bir taraftan yolcu kabini içerisinden gelebilecek olası bir saldırıya karşı kokpiti ve pilotları korurken, diğer taraftan böyle bir olayın başka bir yer ve başka bir zamanda tekrar etmesi durumunda yolcular nasıl korunacaktır? Bugüne kadar pilotlara saygı ile bakan gözler bu olaydan sonra “bu pilotta intihar edecek tip var mı” diye ister istemez sorgulamaya mı başlayacaktır?
Dünya sivil havacılık tarihinde böyle bir olay ilk kez olmuyor: (http://www.ibtimes.com/pilot-suicide-when-ıts-çaptain-who-crashes-plane-1519756)
1- 2013 yılında Mozambik Airlines’in E190 uçağı meydana gelen benzer bir olay sonucunda kokpitte yalnız kalan kaptan kokpit kapısını kilitleyip uçağın kasıtlı olarak düşmesine ve 33 kişinin ölümüne neden olur. (http://www.bbc.com/news/world-africa-25482083)
2- 1999: Egypt Air 990
3- 1998: Air Botswana
4- 1997: Silk Air, Indonesia
5- 1994: Royal Air Maroc
6- 1982: Japan Air Lines, Tokyo
Yukarıdaki olayların her birinde uçağın kokpit ekibinden bir tanesi uçağın kasıtlı olarak düşmesine neden olmuştur.
Havacılıkta güvenliğin ve emniyetin yüzde 100 sağlanması mümkün değildir. Bu olayın Avrupa’da, Lufthansa gibi prestijli bir şirketin yan havayolunda meydana gelmesinden sonra, Avrupalı kural koyucular (böyle bir olayın tekrarlanma ihtimali çok zayıf olsa da) yeni tedbirler getirecektir.
Türkiye’de birçok havayolu şirketi, bir pilotun tuvalet ihtiyacı için kısa süreli kokpitten çıkması durumunda bir kabin memurunun kokpite girmesini öngörür. Kokpitte tek kalan bir pilotun aniden rahatsızlanması veya kapı kilidinin bozulması durumunda kokpitteki kabin memuru diğer pilotun kokpite kolaylıkla ve çabucak girmesine yardımcı olacaktır. Bu prosedür Amerika ve Avrupa’da da bazı hava yolları tarafından uygulanıyor olsa da, 11 Eylül sonrası kokpit kapısının kapalı ve kilitli olması gibi mecburi bir kural değildir.
Aynı kural Germanwings şirketinde uygulanıyor olsaydı bu olay önlenebilir miydi? Belki de ikinci pilot kendisini yalnız bırakmayan kabin memurunun kendisine engel olacağını öngörüp bu niyetinden vazgeçebilirdi.
Talihsiz Germanwings olayından sonra ilk etapta bir tedbir olması amacıyla tüm havayollarında böyle bir kuralın mecburi tutulması beklenebilir. Bu tedbire ek olarak hergün değişen ve sadece pilotların bilebileceği ve kapının içerden bloke edilmesini önleyip kokpite acil ve çabuk girişi sağlayacak ikinci bir kod kullanılması da düşünülebilir.
Nitekim Air Canada ve Norwegian bugün (26.03.2015) itibarı ile, kokpitte her zaman en az iki ekibin bulunması mecburiyetini getirdi. http://www.thestar.com/news/canada/2015/03/26/air-canada-to-require-two-crew-in-the-cockpit-at-all-times.html
Bu kurala göre pilotlardan birinin tuvalet ihtiyacı için kokpiti kısa bir süre için terk etmesi durumunda ya bir kabin memurunun ya da relief pilot dediğimiz üçüncü pilotun kokpitte bulunması mecbur oldu.
Bu kuralın tüm hava yolları şirketleri tarafından en kısa zamanda uygulanması ve bunun uçak yolcularına duyurması; yolcuların bu konudaki endişelerini yenmelerine yardımcı olurken böyle bir olayın tekrarını da önleyebilecektir.
Emniyetli uçuşlar…