KAMİKAZE UÇUŞ OPERASYONLARI
İlk kamikaze birliği 20 Ekim 1944'te Filipinlerdeki Japon üssünde kurulmuştu. İlk kamikaze saldırı uçuşu ertesi günü 21 Ekim'de, son kamikaze uçuşu ise 15 Ağustos 1945 günü yapılmıştı Sonucu belirsiz olan ilk uçuştan sonra kamikaze saldırıları sayıca artmış ve müttefiklerin özellikle Amerika’nın savaş gemilerine ve askerlerine büyük kayıplar verdirmişlerdi. Kamikaze operasyonun başlangıcındaki baskın saldırıların sonuçlarında Müttefiklerin üzerindeki oluşan travmalar, psikolojik etkiler çok önemliydi. Ancak ilk şok atlatıldıktan sonra projenin yetersiz etkileri ve başarısızlığı, artan savunma önlemleri, müttefiklerde rahatlama sağlamıştı.
Kamikaze uçuşlarında Mitsubishi “zero” A6M, Nakajima Ki-27/97, Nakajima Ki-31/1, Nakajima Ki-84/4 tipi uçaklar kullanılmıştı. Saldırılarda genellikle 250-500kg ağırlığında bombalar uçaklara yükleniyordu.
Kamikaze uçuşları için üç tip uçak Tokkōtai projesiyle birlikte geliştirilmeye çalışılmıştı: Yokosuka Mxy-7 “Ōka”, Nakajima J-9Y “Kikka” diğeri de Nakajma Ki-115 “Tsurugi” idi. İlk iki model savaşın sonuna yetişebildiği için çok az kullanılmış, üçüncüsü de hiç kullanılamadan Japonlar teslim olmuştu. Japonlar Ōka modeline “aptal” adı vermişlerdi. Ōka modeli, taşıyıcı bir uçaktan (Mitsubishi G4M bombardıman uçağı bu iş için kullanılmıştı) salınarak hedefe pilot güdümüyle yöneltilen, ilkel güdümlü füzeydi. Menzili 40-50Nm olup 1.200 kg patlayıcı taşıyabiliyordu. Uçaklar, telsizleri sökülmüş olarak göreve gidiyordu.
Kamikaze saldırılarında Müttefiklerin dördü ticari olmak üzere 40 gemisi batmıştı. (Bazı kaynaklarda 34, bazılarında 47 olarak geçmektedir.) 51 savaş gemisi çeşitli şekilde çok ağır hasarlanırken, 225 (bazı kaynaklarda 368 olarak geçmektedir) gemisi saldırıya uğramıştı. Bazı savaş gemileri birden fazla isabet almıştı. Örneğin ABD destroyeri USS Laffey’e 20 kamikaze uçağı saldırmış, altısı başarılı bir şekilde gemiye çarpmasına rağmen batmamıştı...
Toplam ölü ve yaralı sayısında çok farklı kaynaklarda çok değişik değerler olmakla birlikte müttefiklerde 5 binden fazla ölü, 6 binden fazla yaralı olurken, psikolojik rahatsızlıklar sonucu terhis edilenler bu sayıdan hariçti.
Adaylar yaklaşık 40 saatlik eğitim uçuşundan sonra intihar görevine yollanıyorlardı. Hedefleri bulup başarılı saldırı oranı yüzde 14-19 arasındaydı. Eğitimsizlik yüzünden pilotların hedefi kaçırıp denize çakıldıkları da oluyordu.
Yaklaşık 2.800 kamikaze uçuşunda 1320'den fazla kamikaze pilotu saldırılarda ölmüştü. Rakamların kesin olmamasının nedeni bazı tip uçaklarda iki kişinin birlikte uçmasından kaynaklanmaktadır. Eğitim uçuşlarındaki kayıplar bu rakama dâhil değildir. En yoğun olarak Leyte deniz savaşında kullanılmışlardı. Tokkōtai projesi içinde toplam Japon gönüllü kayıplarının 3.800 civarında olduğu sanılmaktadır.
Kamikaze saldırılarında uygulanan genel taktik 10.000 feet≈ 3.050m. ve üstündeki irtifalardan genellikle hedefe dik dalarak çarpışmanın enerjisini daha da yükseltip ve buna bağlı şiddetinin artmasıyla daha büyük hasar vermek planlanırdı. Eğer savaş gemisinin uçaksavar savunması çok güçlü ise denize paralel ve alçaktan uçarak su kesiminin hemen üstünden gemiye çarpma planlanırdı.
Bir kamikaze pilotunun anılarında saldırı için ilginç ayrıntılar vardır: “Hedefe yaklaşırken geminin merkezinde bir nokta belirleyip, saldırı dalışı esnasında tüm gücünüzle 'Hisatsu' diye haykırırsınız. Bu noktada aslolan çarpışma anına kadar gözünüzü açık tutmanızdır. Tam bu noktada gördüğünüz son şey annenizin yüzü olacaktır. Sonrasında artık yoksunuz…” Bazı kamikaze pilotlarının ve hayatta kalan akrabalarının açıkça nitelendirdikleri üzere onlar “hükümet tarafından katledilmişlerdi.”
Kamikaze pilotlarından Yoshinao Nakada son uçuşunu yapmadan hayatta kalmış, 1949 yılından itibaren piyano sanatçısı olarak dünyanın çeşitli yerlerinde konserler vermişti.
TOPLUMUN İYİLİĞİ İÇİN İNTİHAR ÜZERİNE
Bireyin intihar kararı psikiyatride bir hastalık, sosyolojide sonuçlarının toplumsal etkisini inceleme alanının değişik bölümü (E.Durkheim, M.Foucault), felsefede Aristo’dan varoluşçulara kadar (özellikle David Hume ve Ogust Comte) insanın varlığı ile ilgili bir seçim/karar olarak kabullenilmiştir. Edebiyatta konu ve anlatım zenginliği açısından çok geniş bir alan (özellikle Dostoyevski, Albert Camus), teolojide Tanrıya karşı işlenen en büyük günah, askerlikte ölümle barışık olunmasından başka türlüsü düşünülemeyen (aksi halde askerlik olmaz!) kavram olarak kabullenilmiştir. Tarih bilimi sonuç ve etkileşim açısından intiharla ilgilenirken sosyolojinin kuramlarını da kullanmıştır. Her disiplinin intiharla ilişkisi farklı boyutta olmasına rağmen pratikte herhangi bir geri bildirim, bilgi paylaşımı olmadığı için kesin olarak her açısıyla anlaşılamamıştır. İntihar, orta çağlarda ahlaki, dini ve cezai açılardan değerlendirilmesine rağmen günümüzde bu eylemler genellikle psikopatoloji ve ruhsal hastalıklarla ilişkilendirilerek açıklanmaktadır.
Öte yandan doğada hayvanlarda yapılan incelemelerde toplum için kendini feda etme davranışları topluluk halinde yaşayan türlerde görülmektedir. Örneğin Afrika’da yaşayan meerkat sürülerinde bir yetişkin gözcülük yaparken kendisini vahşi kanatlı düşmanlarına feda edebilmektedir. Burada sürünün güvenliği için tuttuğu nöbette yaşamını tehlikeye atıp bazen de yitirmesini, hepsinin iyiliği için bu davranışın evrimleştiğini doğa bilimcileri açıklamaktadır. Aynı şekilde termit sürüsü (bir tür karınca) akşam yuvalarını toprakla kapatırken dışarıda birkaç tane grup üyesini bırakmaktadırlar. Ertesi sabah onlarla iletişim kurarak yuvanın emniyet kapılarını açmaktadırlar. Eğer karıncayiyen vb. düşmanları gönüllüleri yok etmişse farklı kapılardan çıkarak güne başlamaktadırlar.
Doğadaki özgeciliğin gelişimini çok çeşitli disiplinler araştırırken insanların bir amaç uğruna, başkalarının iyiliği için ölümü seçimi ve bunun diğer askerlerden ayrılan noktasının ne olduğu sürekli araştırılan bir konudur. Özellikle büyük doğa felaketlerinde kişi(ler)nin örgütsüz, sadece bireysel karar ve uygulamaları, henüz aydınlanamayan sadece kahramanlık duygusuyla açıklanamayacak kadar karmaşık bir konudur. Bu noktada iki uç örnekten biri Haşhaşi tarikatının lideri Hasan Sabbah’ın organize ettiği varsayılan “cennet fedaileri”dir. 33 yıl süren bir korku imparatorluğunda kendi inançlarını ve güçlerini yaymak amacıyla önemli kişilere yaptıkları suikastların sonucu asla kaçmayıp, öldürülmelerini cinayet mahallinde beklemeleri ilginçtir. Haşhaşi fedailerinin günümüzdeki Müslüman kökenli intihar saldırganlarından en büyük farkı suikasttan sonra öldürülmelerini beklerken, günümüzdekiler intihar saldırısıyla birlikte kendilerini de öldürmektedirler. Haşhaşi inancına göre kişinin kendisini öldürmesi günah olurken, bilerek isteyerek, başkalarını öldürmeleri ayrı bir paradokstur. Lidere ve inanç sistemine mutlak itaat duygusuyla kişinin öldürmeye/ölmeye nasıl yöneldiği birçok bilim dallarının inceleme konusudur. Teorilerin hepsinde Hasan Sabbah fedailerinin uyuşturucu, değişik seks fantezileriyle beslenmiş sahte cennetlerinde dini eğitim basamaklarıyla birlikte bedensel antrenman, ortak noktalardır.
Diğer ilginç örnek, 18 Kasım 1978'de Guyana’da Jim Jones’un liderliğindeki Halkın Tapınağı tarikatının (People’s Temple) toplu intihar girişimidir. Bu sıradışı eylemde aralarında 276'sı çocuk, toplam 918 kişi topluca intihara ikna edilmiş veya zorlanmıştı! Bu eylemde önemli nokta, alınan karar tek tek kişilerin iradesine aykırı olsa da çıkış (kaçış/kurtuluş) yolunun olmamasıdır. Kadercilik ve başka faktörler bu eylemde etkindir.
“Ölüm korkusu insanlar için doğal değildir; ancak bu korku din adamlarının (özellikle tek tanrılı dinlerde) düzmece otoritesi sayesinde insanların içine yavaş yavaş zerk edilmiştir.”
Simon Critcheley
Devam edecek...