|
|
KADIN PİLOTLARDA BAŞÖRTÜSÜ SORUNSALI
|
|
|
|
|
2017 yılı Şubat ayında TSK’da türban yasağının kaldırıldığı resmen açıklandı. MSB tarafından alınan bu karar öncesinde Genelkurmay Başkanlığı karargâhından görüş istenmediği bilgisi basında yer aldı. Bazı yazarlar, “Artık son karar mercii TSK değil MSB olsa da, nezaketen Genelkurmay’dan fikir alınıp, operasyonel bir mahsur teşkil edip etmeyeceği sorulmalıydı” şeklinde düşüncelerini dile getirdi. Bazıları 28 Şubat 1997 tarihli MGK bildirisindeki türban yasağının üniversitelerde, TSK’da ve diğer kamu teşekküllerinde mağduriyetlere sebep olarak bir travma yarattığını, bugün bunun aşılmasının sevinçle karşılandığını yazdı. Hava Harp Okulunun ilk başörtülü öğrencileri de uçuş yapmaya başladı…
20 yıl önce yaratılan başörtüsüyle ilgili travmanın zaman içinde telâfisi yapılmakla birlikte bu, mütedeyyin kesimlerde halen de nazik bir konu olarak hassasiyetini korumaktadır. Bugün artık laikliği ön plânda tutan sosyal demokrat çevreler ve kanaat önderleri dahi başörtü yasağını doğru bulmamakta, ama muhafazakâr politikacılar bunu işlemeye devam etmektedirler. Diğer taraftan, toplumumuzun seküler kesimlerinin bilinçaltı kodlarında ‘Şeriatin ayak sesleri, İran'laşma politikası, takiyye yapılıyor’ gibi önyargılar ve alerjiler vardır. Yani bir tarafın dini hassasiyetleri, diğer tarafın kaygıları yüzünden konuyu bilimsel zemine oturtup objektif kriterlere dayalı fikir üretmek zor olmaktadır. İlke olarak yapay pozitif veya negatif argümanlar üretmekten kaçınarak serinkanlı bir değerlendirme yapmak gerekiyor...
Havacılık tıbbı, uçuş emniyeti ve psikososyal stresler perspektifinden bakarak, başörtüsünün havacılık ortamlarındaki etkileri üzerinde bir beyin fırtınası yapıldığında şu unsurlar öne çıkmaktadır:
1. Öncelikle bu konuyu ideolojik ya da duygusal nedenlerle içine sindiremeyenlerin bile, insanların bireysel hak ve özgürlükleri ile demokrasi bağlamında bakması, bilimsel ve operasyonel sakıncalar söz konusu değilse anlayış göstermesi gerektiğini düşünmekteyiz.
2. Bilimsel/Operasyonel sakıncalar bağlamında bakıldığında ise, teorik olarak “sakınca yok” gibi görünmektedir. İran, Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi bazı ülkelerde başörtülü pilotlar olduğu biliniyor. Bu tür ülkelerin laiklik anlayışı, kültürel kodları ve sosyopolitik stratejileri temelinde yıllardır bu uygulamayı sürdürdükleri ve bir komplikasyonla karşılaşmadıkları görülüyor.
3. Sivil ve askeri havacılıktaki farklar açısından değerlendirildiğinde ise; askeri pilotlarda başı ve yüzü saran türbanın; kulaklık, mikrofon, oksijen maskesi, gece görüş dürbünü ve kask gibi aksesuarlarla uyum ve uyumsuzluğunun, paraşütle atlamada sorunlar çıkarıp çıkarmayacağının teknik yönden araştırılması gerektiğini, bir komplikasyon olursa o zaman çaresine bakılması gerektiğini düşünmekteyiz,
4. Çekince niteliğindeki görüşlerimiz ise şöyledir:
a. Tek tip kıyafet anlamına gelen ‘üniformaların’ dini motiflerle çeşitlendikçe birlik duygusunun bozulabileceği akla gelmektedir,
b. Olay kişisel özgürlükler bağlamında ele alındığında, başka dini ve etnik grupların, marjinal siyasi görüşteki kişilerin, eşcinsellerin, vs. kıyafet tercihlerine de saygı göstermek gerekeceği; yani, kara çarşaf, mini etek, burka, sarık, fes, külah, takke, kalpak, vs. serbestisine de kapı açılabileceği speküle edilebilir…
Bu beyin fırtınası sonunda bize makul ve mantıklı gelen görüşlerimizi şöylece özetleyebiliriz:
- Bu iş sivil havacılıkta daha kolay, askeri havacılıkta biraz daha sorunludur.
- İslâm’da saçları örtmenin farz olmadığını savunanlar da, bunun dinimizin emri olduğunu ileri sürenler de olmasına karşın, başını örtmek isteyen kadınların bu tercihlerine saygı göstermek gerektiğini düşünüyoruz. Ancak gene de askeri pilotlar için üniformanın görsel bütünlüğünü bozmayacak formüller aranmalıdır.
- Başa giyilen örtülerin dışarıdan gelen seslerin lokalizasyonu ile ilgili problem yaratabileceği; baş ağrısı, saçlı deride terleme, saç dökülmesi gibi sorunlara neden olabileceği gibi bilimsel yönü çok hafif iddialar vardır; biz bunların ciddi engeller olmadığı kanaatindeyiz.
- Küpe takan, top sakal bırakan, saç uzatan, gay veya lezbien olduğunu açıklayan kişiler, tutucu değer yargıları olan toplumlarda daima yadırganmıştır. Demokratik bir ülkede yaşamak isteyenler için prensipler; herkesin olduğu gibi kabulü ve kişilerin seçimlerinde operasyonel bir engel yoksa bunları değiştirmek yönünde baskı yapılmaması olmalıdır. Yani başörtüsü takmayı hak ve özgürlük olarak görenlerin, diğerlerinin başka hak ve özgürlüklerine de saygıyla yaklaşması gerekir.
- İnsanların inançlarına uygun davranmalarının huzur ve rahatlık vereceğini düşünmekteyiz. Ancak bir ‘ölçüyü kaçırma’ olasılığı da gözden uzak tutulmamalıdır. Bireysel özgürlüklerini daha da geniş tutmak, abartılı kıyafetleri kabine veya kokpite taşımak isteyenler olabileceğini dikkate almak zorundayız.
- Eski pilotların ve kozmonotların soğuğa karşı veya ter emici olarak kullandıkları, kask altına giyilen ‘kumaş başlık’ biçiminde bir örtü kullanılması makul gibi görünmektedir. (örnek: Sabiha Gökçen.) Başörtüsü veya türban üstüne giyilen kep veya şapkaların görünümü estetik değildir. İçişleri Bakanlığının Mart ayı başlarında resmi gazetede yayınlanan ‘giyecek yardımı’ yönergesine yapılan ekte; kadın polis ve jandarmalara istihkak olarak, keplerinin altına giyilmek üzere yılda 2 adet ‘üniforma renginde desensiz kumaş başlık’ ve 1 adet ‘örgü başlık’ verileceği ifadesi yer almıştır. Kadın pilotlar için de uçuşta başörtüsü yerine ‘başlık veya bere’ uygulaması daha uygun olabilir…