Geçtiğimiz 8 Haziran sabahı içimde sevinç ve tatlı bir huzur ile uyandım. Kolay mı? 13 yıllık kabus biraz olsun yerini güzel bir umuda bırakacaktı. Ülkem barış ve kardeşliğin hüküm sürdüğü normal ülkeler gibi olacaktı. İnsanlar ölmeyecek, analar ağlamayacak, yoksulluk bitecek, işsiz gençler neşe ile işlerine gidecek, esnaf kara kara düşünmeyecek, çiftçi umutla tarlasını sürecek ve iş barışı sağlanıp herkes emeğinin karşılığını alacaktı.
Adalet herkes için aynı tecelli edecek, masumlar korunup suçlular cezalandırılacaktı. Terör belası son bulacak, sokaklarımızda meydanlarda bombalar patlamayacaktı. Hiç kimse düşüncelerinden dolayı suçlu kabul edilmeyecek ve hapse atılmayacaktı. Yeşilin ve doğanın talanına dur denecek, ormanlarımızın ve su kaynaklarımızın heba olması önlenecekti. Ve daha nice güzel şeyler olacaktı.
Ne yalan söyleyeyim, en çok da yaşadığım, nefes aldığım ve bir parçası olmaktan mutluluk duyduğum cennet ilçemiz Kaş’ın kurtulmuş olabileceğine sevindim. Siyasi iradeyi arkalarına alıp doğaya hoyratça saldıran gözü dönmüşler artık kolay kolay ortaya çıkamayacaklardı. Kaş kurtulmuştu. Çünkü ülkeyi talan edenlerin gözlerini Kaş’a diktiklerinden emindik. Onlar da bir telaş içinde olmalıydılar ki, seçimden evvel son bir hamle ile yandaş sermayaye peşkeş çekilmiş arazilerin imara açılışları ile ilgili duyumlar alıyorduk.
Ne iyi olmuştu. Hevesleri kursaklarında kalmıştı, bu son cenneti beton yığınına çevirip kaçamayacaklardı buradan. Doğası, denizi, kültürü, tarihi korunacaktı artık. Yatırım yalanı ile keselerini doldurup yöre halkını kandıramayacak ve varlıklarını ellerinden alamayacaklardı.
Ama bu rüya kısa sürdü. Tehditle, şiddetle ve gelecek kaygısı ile korkutulan halkımız, oylarıyla cellatlarını belirleyip ellerine baltayı verdi. Koskoca dört yıl ve mutlak bir iktidar. Kendileri de inanamadılar baştan, ama çabuk toparlanıp “durmak yok, yola devam” deyip kaldıkları yerden daha da iştahla saldırmaya başladılar.
Zaten bir süredir betonlaşma belası ile bozulan Kaş, kendisini peşi sıra gelen imara açılacak bölgeler, İnceboğaz ve Kaputaş Plajındaki yapılaşma sorunlarının içinde buldu. Türkiye yıllar önce turizmin adını bilmezken yurt dışında Dünya’da eşi benzeri olmayan Kaputaş’ın resimlerini görenler hayranlık içinde kalırlardı. Günümüzde de yerli yabancı herkesin ilgisini ve dolayısıyla binlerce kişiyi ilçemize çeken bu Dünya mirasına plastik sandalye ve şemsiye indirip orada gazoz satmak hangi aklın ürünü? Bu yolla para kazanmak amaçlanıyorsa buna hiç gerek yok, orası zaten başlı başına bir müze değerinde. Sen olduğu gibi muhafaza et ve girişi para ile yap, ayrıca kalış süresini de belirli bir zamanla kısıtla kimse gelip akşama kadar orada yatmasın ve ziyaretçi akışı olsun. Böylece hem doğayı korursun, hem de para kazanırsın.
Tüm bunlar yetmezmiş gibi şimdi de bir Batı Antalya Havaalanı Projesi çıkardılar. İşin garibi, Kaş ve çevre halkının hiç böyle bir talebi yokken, bazıları birdenbire Kaş’a hizmet etme sevdasına düşmüşler. Çukurbağ Köyünde konu ile ilgili konuşurken, bir hemşehrimiz şöyle dedi: “Bu yatırım işi değil, müteahhit işi.” Çok doğru, hatta buna “benim başım kel mi?” projesi bile diyebiliriz.
Zira, ülkemiz batıdan doğuya, kuzeyden güneye siyasete sırt vermiş “inşaatçı” adı altındaki talancıların istilası altında… Yatırım kisvesi altında “vurgun” devam ederken, birileri de “yahu bizim başımız kel mi, biz de şu Kaş’a bir havaalanı yapıp payımızı alalım” deme hakkını kendilerinde bulmuşlar çok mu?
Yöre insanı, babasından atasından kalan topraklarının altında yatan aile büyüklerinin kemiklerini sızlatmak istemiyor. Evini yurdunu terketmek, hayvanını arısını heba etmek, huzur içinde yaşadığı köyünde gürültüden rahatsız ve meydana gelecek kirlilikten dolayı hasta olmak istemiyor. Kısacası, birileri para kazanacak diye bu eşsiz güzellikteki beldeyi kurban vermek istemiyor.
Çevreye duyarlı, konuyu iyi bilen Kaş sevdalıları, uzmanlar eşliğinde son derece bilimsel çalışmalarla olması kesin sorunları tek tek ortaya koyuyor ve halkın kandırılmasına engel olmak için canla başla uğraşıyorlar. Bu arada ülkenin ve Dünya’nın her yerinden bu mücadeleye destek geliyor. Eğer bu havaalanı yapılırsa, arkasından gelecek betonlaşma ve kitle turizmi nedeniyle bu şirin belde insanlarının balıkçılık, teknecilik, pansiyonculuk, butik otelcilik, taşımacılık ve bunun gibi geçim kaynaklarının tümden yok olacağı endişesi herkesi sararken, Kaş’ı Dünya gözünde değerli kılan; paraşüt, yürüyüş, sualtı sporları gibi aktivitelerin son bulacağı düşüncesi tüyler ürpertiyor.
Uzmanlara ve ilgili devlet kurumlarının resmi raporlarına göre zaten arazi koşulları ve iklimsel gerçeklikler nedeniyle bu bölgede bir havaalanı yapılması mümkün olamayacağı belirlenmiş iken yerel idareciler ve devletin resmi organları bir an önce bir açıklama yaparak böyle bir belanın Kaş’a reva görülmediğini belirtmelidirler. Bunu duymak, tüm bölge halkının ve Kaş sevdalılarının hakkıdır.
Gelin, birlik olalım ve Kaş’ın güzel eyleyelim.