BAŞLAMADAN
Bu yazı 20.09.2010 tarihinde Airkule sitesinde yayımlanmıştı. Ancak yine aynı sitede 14.06.2011 tarihinde THY’nin İş Geliştirme Bölüm Müdürü Kemal Babuşçu hakkında, bir çalışanını internet üzerinden tehdit etmesiyle ilgili haber yayımlandı. Hemen ardından maalesef Airkule sitesi günün deyimiyle hack’lendi. Virüs saldırısının ardından Airkule arşivlerindeki bir sürü haber, yazı ve resimle birlikte benim İspanya İç Savaşı hakkındaki yazım da kayboldu. Gazete yıkıp, kitap yakmak gibi vandalizmden hiçbir farkı olmayan bu menfur olayı şiddetle kınıyorum.
Osman Gazi Baykal
ÖNSÖZ
İspanya iç savaşına katılan yabancı hava kuvvetleri ve etkilerini incelemekteki amacım, dünyada ilk kez organizeli bir şekilde yabancı hava kuvvetlerinin bir iç savaşa müdahil olması burada gerçekleşmiş, sonuçları İspanya için çok ağır ve kanlı olmuştur. 1939’da sona eren bu iç savaştan günümüze kadar, yabancı hava kuvvetlerin ülkelerin iç sorununa müdahil olma yeryüzündeki örnekleri Kore, Vietnam, Bosna-Hersek, Afganistan vb. gibi pek çoktur. Müdahalelerin hepsi de haksız, o ülkenin insanları için çok acı ve kanlı olmuştur!.. Dünyada olanlara ve mevcut politikalara bakılırsa, bunun daha uzun bir süre devam edeceği öngörülebilir...
GİRİŞ
Daha başlara gidecek olursak, İspanya’nın 1933 seçimlerinde çeşitli nedenlerle oldukça zayıflayan monarşi taraftarları, büyük toprak sahipleri, patronlar, Katolik Kilisesi ve ordunun büyük bir çoğunluğu mevcut konumlarını sürdürebilmek ve solun yükselişine karşı sağcı partiler birleşerek “Falanjist” cepheyi kurdular. Karşılarında radikal soldan, Cumhuriyetçilere, ayrılıkçı Katalonya ve Austria (Bask) örgütleri ile anarşist sendikacılardan oluşan geniş katılımlı bir halk cephesi vardı. Ardından Austria bölgesinde kilise ve manastırlara bazı provokatif saldırılar oldu. Anarşist sendikacılar halkı silahlandırdılar. Hükümet kuvvetlerine çeşitli bölgelerde başkaldırılar arttı. Bu ilk direniş hareketinde her iki cepheden yaklaşık 4 bin kişi öldü. Hemen ardından 1936 seçimlerinde “Halkın Cephesi – Frente Popular” parlamentoda 433 sandalyenin 236’sını kazanarak, hükümeti kurabilmek için gerekli çoğunluğunu sağladılar.
Mayıs 1936’da sağın kışkırtmaları, kilisenin desteği ile İspanya Ordusu, seçimleri kazanan Cumhuriyet hükümetine karşı önce Fas, ertesi günü İspanya garnizonlarında ayaklanma başlattılar. Güneydeki isyancı askeri kuvvetler de hesaba katılırsa, İspanya’ nın 3/5’i Cumhuriyetçi, geri kalan -özellikle endüstri bölgeleri- 2/5’i faşist-milliyetçi Falanjist cephe hâkimiyetindeydi. İsyan başladığında donanma ve hava kuvvetleri subaylarının önemli bir bölümü Cumhuriyetçi hükümete bağlıydı... Ama donanmadaki subayların 2/3’ü bir gecede astları tarafından öldürüldüler! İsyancılar özellikle halktan beklemedikleri direnişle karşılaşınca, Nazi Almanya’sından ve faşist İtalya’dan yardım istediler. Öte yandan Cumhuriyet hükümeti de Fransa, İngiltere, Rusya (o zamanlardaki adıyla S.S.C.B.) ve ABD’yi yardıma çağırdı. Ancak A.B.D. İngiltere ve Fransa, genç İspanyol Cumhuriyeti girişimlerine doğrudan yardım etmemişlerdi: Özellikle Cumhuriyetçi cephe içindeki komünist ve anarşist grupların etkinliğini tehdit olarak algılanmış ve onları korkutmuştu. Cumhuriyetçi cepheyi oluşturan işçi ve köylü güçleri ülkenin büyük çoğunluğunda denetimi ellerine geçirip ordu ve polisin görevlerini yapmışlardı. Özellikle kentlerde tüm hizmet kurumları işçilerin ellerine geçmişti. Büyük toprak sahipleri ve sanayiciler arazilerini, mallarını ve işlerini yüzüstü bırakıp kaçtılar. Böylelikle Cumhuriyetçi cephenin toplumsallaştırma girişimlerine kolaylık sağlamışlardı. Ancak işçi-köylü katmanları büyük iyimserlikle yerel düzeyde yönetime el koyarken devleti ele geçirmeyi düşünmüyorlardı. Bu durum Falanjist (burjuva-faşist) kesimin kısa zamanda toparlanıp, yitirdiklerini geriye almak için mücadelede örgütlenmelerini sağladı. Birkaç ay içinde Kastilya, Navarra, Endülüs, kısaca İspanya, Hitler, Mussolini ve Stalin ile kısmen İngiltere, Fransa, ABD’nin en modern savaş araçları ve tekniklerini deneyecekleri geniş bir savaş laboratuvarı olacaktı... Çünkü İspanya topraklarındaki çatışma, Alman ve İtalyan ordularının çağın (!) yok etme tekniklerini denemek için bulunmaz fırsattı. Diktatörlerin gözünde bir dünya savaşı provasıydı! Ayrıca Falanjist güçleri, işçi-köylü devrimine dönüşecek bu mücadelede görünmeyen devletlerce (ABD, İngiltere, Fransa, Belçika vb.) desteklenmişti: Bu siyaset ise en basit deyimiyle İspanya’nın iç işlerine karışmamayı öngörüyordu… Oysa İspanyollar için iç savaş; 700 bin ölü, üç milyon manen ve maddeten yaralı, bir milyondan fazla sürgün, sayısı belli olmayan mahkûm ve hesaplanması çok zor maddi kayıplarla, perişan bir ülke olacaktı...
Aslında bu İspanya iç savaşı (Civil War) 1830 yılından beri ülkenin gördüğü dördüncü iç savaştı: I. İç Savaş 1838-1844 yılları arasında Liberaller ile Carlistler arasında, II. İç Savaş 1873-1874 yıllarında Cumhuriyeti kurmak için burjuvazi ile ordu, kilise ve toprak ağaları arasında, III. İç Savaş ise 1923 yılında kraldan onaylı bir şekilde ordunun darbe ile iktidarı ele geçirmesiyle olagelmişti... Başlangıçta ayaklanmanın lideri General Sanjuro idi. Ancak bir uçak kazasında ölünce, Kanarya Adaları garnizon komutanı Franco, Falanjist cephenin lideri olacaktı.
Son olarak Peter Burke’nin “İç savaşlar genellikle başka şeylerin yanı sıra, bölgeler arasındaki savaşlardır; İspanya İç Savaşı buna çok belirgin bir örnek oluşturmaktadır.” sözü durumu çok güzel özetlemektedir. Tüm dünyadaki iç savaşlar gibi İspanya İç Savaşı da temelde aynı nedenlere sahipti. Toplumun saflaşması bu yönde gelişmiş ve topraksız tarım işçileri (köylüler) ile yoksul işçiler Komünist, Anarşist, Cumhuriyetçi, vb. örgütler içinde yer almışlardı. Öte yandan orta-büyük toprak sahipleri, ticaret ve sanayi burjuvazisi ile monarşi yanlısı asiller, ordunun üst rütbeli subayları ve elbette kilise, Falanjist ve liberal (!) organizasyonlar içinde saflarını tutmuşlardı...