1943 ilkbaharında II. Dünya savaşının dengeleri değişmeye başlamıştı. Artık Mihver devletlerinin (Almanya, Japonya, İtalya) önlerindeki seçenekler ya dirayetli bir şekilde savaştan çekilmek, ya da tükeninceye kadar savaşmaktı. Oysa Müttefiklerin (ABD, İngiltere, Rusya, Fransa) ekonomik, makul bir çözüm arayışlarında çok büyük bir tahrip gücüne sahip olan kitlesel imha silâhı (!), başta geliyordu.
Öte yandan Japon halkının büyük bir bölümü, savaşın içinde kendi kültürlerinin bir özelliği olan yenilmezliklerine (Neikon Seishin) sarsılmaz biçimde inanmaktaydılar. Bu da toplum içinde ve uluslararası ilişkilerde çok farklı bir düşünce yapısıyla olaylara bakış, yorum ve davranışları beraberinde getiriyordu. Zaten bu düşünce sistematiğinden yola çıkarak kıt kaynaklarla, Pasifik Okyanusu ve Asya'nın fethine girişmişlerdi. Özellikle 1905’teki Japon-Rus savaşını kazanınca, askerlerin siyasal yaşamdaki etkisi giderek artmıştı. Bu gelişmeler, Japonya’da milliyetçilik ve yayılmacılık politikalarını, askerlerin siyasal yaşama dikte ettirmesi sonucunu da getirmişti. Ancak II. Dünya savaşı uzadıkça Japonya, Amerika karşısında giderek başta insan olmak üzere, öz kaynaklarını tüketmeye başlamıştı...
II. Dünya savaşı sürerken, ABD’de son üç yıldır Manhattan projesi içinde 200’den fazla seçkin bilim adamı ve teknik görevli, New Mexico'daki Los Alamos bölgesinde çok gizli koşullarda atom bombasını üretmek için uğraşıyorlardı. Projenin toplam bedeli 2 milyon dolar olarak öngörülmüştü. Başlangıçta Nazilerle ilk atom bombasının üretim yarışmasından yola çıkılmıştı. Avrupa'daki savaşta Nazi Almanya’sı bu işte tehdit olmaktan çıkınca, ABD yarışta tek başına kalmıştı. Aslında orijinal plana göre atom bombası Berlin’de Hitler'in sığınağına atılacaktı. Ancak Avrupa'da savaş bitince, bombanın Japonya'ya atılmasına karar verilmişti. Japonların Ivo Jima ve Okinawa savaşlarında gösterdikleri savaşma ruhu, inatçılık vb. özellikler, Amerika’daki “Atom Bombası Danışma Kurulu” (Bilim adamları, politikacı ve askerlerden oluşan kurul. O.G.B.) savaşın bir an önce bitmesi için bombanın kullanımını önermişti... 24Nisan 1945’te F. Roosevelt ölüp başkan yardımcısı Harry S. Truman ABD yönetimini devraldığında, çok gizli Manhattan projesinden haberi yoktu: Konu hakkında aydınlatıldıktan sonra, kısa zamanda tüm bilgilere hâkim olmuştu. Bazı tarihçilere göre H. Truman, II. Dünya savaşının hem Rusya lehine ilerlemesini engellemek ve Stalin'e gözdağı vermek, hem de Japonya'dan Pearl Harbour baskının intikamını almak için bombanın Japonya'ya atılmasına karar vermişti.
Aslında atom bombası atılmadan önceki aylarda, ABD Hava Kuvvetleri Japonya üzerine yaptığı hava akınlarında 40 bin ton klasik ve yangın bombası atmıştı. Amerika'nın Japonya'ya klasik bombalarla havadan saldırısı, 1944 yılının ortalarından itibaren Çin'deki meydanlar kullanılarak yapılmaya başlanmıştı. Bu üslerin kullanımındaki zorluklar nedeniyle Ağustos 1944’ten itibaren Pasifik Okyanusu’ndaki Marinas adalarındaki askeri meydanlardan kalkılarak, B-29 uçaklarıyla yüksek irtifalardan Japonya'ya birçok halı bombardımanı yapıldı. Mart 1945’ten itibaren alçak irtifadan, nokta atışlı, hassas bombardıman yapılırken yangın bombası ağırlıklı olarak kullanılıyordu. Sadece sekiz gün içinde 1600 B-29 uçağının dört büyük Japonya şehrinde 150 bin kişiyi öldürdüğünü söylersek durumun ciddiyeti anlaşılabilir... Müttefiklerin (ABD) yangın bombasıyla Japonya’nın insan kayıplarına ilişkin tahminleri 400 bin ila bir milyon arasında değişiyordu. Bu yüzden atom bombasının atılarak savaşın bir an önce sona ermesini, böylelikle milyonlarca insanın hayatlarının kurtulabileceği düşüncesi (?!) Amerikalı yöneticiler arasında egemendi. Nitekim atom bombasının ilk denemesinden sonra Churchill bile “Bu andan itibaren geleceğimize ait vizyonumuz değişti” demişti. Truman, Churchill ve Çan Kay Şek tarafından yollanan ültimatomda Japonya topyekûn imha ile tehdit edilirken, atom bombasından hiç bahsedilmemişti. Japon başbakanı ise cevap olarak Potsdam ültimatomunu tanımadıklarını bildirmişti… Bu arada başkan H. Truman, atom bombasının atılmasında Pasifik Müttefikler komutanı General Mac Arthur’a da fikrini sormadan kararını verip uygulatmıştı.
1944 Kasımından itibaren atom bombasının atılacak hedef listesi için ABD’de bir grup toplanarak, stratejik-taktik hedef analiz çalışmalarına başlamıştı. Şubat 1945’te Amerikalıların Okinawa ve İwo Jima adalarına yaptıkları çıkartma harekâtında çok büyük kayıpların verilmesi, Amerikalı komutanların gözünü korkutunca, hedef analiz grubuna Japonya’nın önceliği için ABD Genelkurmayı rapor vermişti. Avrupa’da savaş bitip Almanya devreden çıkınca, Japonya'da 10 kent hedef seçilmişti: Nagazaki 4’ncü, Kakura 3’ncü, Kyoto 2’nci sırada ve bir numarada Hiroşima kentleri vardı. Daha sonra Kyoto, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle listeden çıkarılmıştı.
Bu görev için uçuş ekibi çok titiz ve dikkatli seçilmişti. Eğitim üssü olarak Utah'ta Wendover üssü kullanılmıştı. Eğitim süreçleri çok geniş bölümlerden geçerken, her bir aşamasında ekibe çok dikkatli, nazik ve saygılı davranılmıştı. Ancak ekibin kendi aralarında ne yapacaklarına, ya da neler olacağına dair konuşmalarına asla izin verilmemişti. Elbette ekibe gelecekle ilgili her türlü soru sorma yasaklanırken, telefon-mektup gibi kişisel haberleşmelerine de sıkı sansür uygulanmıştı.
Taşıyıcı uçak olarak seçilen B-29 Superfortress bombardıman uçağı, savaş içinde devreye girmiş, teknolojik olarak en yeni ve gelişmiş özelliklere sahipti: Kabin basınçlı gövdesi, yüksek irtifa uçuşlarında ekibe oldukça konforlu bir ortam sağlıyordu. Kendi savunması için gövdesindeki uzaktan kumandalı dört tane makineli top tareti çok etkileyiciydi. Bombardıman sistemleri en gelişmiş radarla desteklenmişti. B-29 uçağının klasik modeli, bir seferde toplam 20 bin pound (9071kg) bombayı taşıyabiliyordu. İlk kez 1944 Ağustosunda savaş içinde denenmişti. Bu görev için B-29’un özel versiyonu olan Silver Plate serisi kullanılacaktı: Başlıca değişiklikleri arasında özel geliştirilmiş pervaneleri ile gücü arttırılmış motorları ile havada daha hızlı ve uzun menzilli olup, eskisine oranla daha seri açılan bomba kapakları vardı. (Bu özel değişiklikler sadece 15 uçağa uygulanmıştı. O.G.B.) Ayrıca Amerika ilk başarılı atom bombası patlatma testini, Trinity kod adıyla Alamogorda-New Mexico'da 16 Temmuz 1945 tarihinde yapmıştı...
1945 yazında Albay Paul Tibbets ve 11 kişilik ekibi Nevada'daki Wendover üssünden, Anola Gay (Alb. Paul Tibbets’in annesinin adı. O.G.B.) isimli B-29/Silver Plate tipi uçakla havalandı. Rotaları batı Pasifik Okyanusunda Marianas takımadalarındaki Tinian üssüydü. Oradan da Little Boy isimli (Bombanın ismini T. Roosevelt koymuştu. O.G.B.) atom bombasını Hiroşima'ya atacaklardı. Olumsuz hava koşulları yüzünden üç gün Tinian'da bekledikten sonra, 6 Ağustos 1945 günü sabah havalandılar. İlk B-29, meteorolojik keşif için erkenden kalkarak 07.31’de Hiroşima semalarında uçmuştu. Ardından Enola Gay ve ekibi yaklaşık altı saatlik bir uçuşla Hiroşima'ya vardılar. Ancak uçuş esnasında Hiroşima'ya bir saatlik uçuş mesafesi kalıncaya kadar, ekibe yapacakları görevin hayati önemi -dünyada ilk kez atom bombası atmak ve olası sonuçları vs.- söylenmemişti: Açıklamayı uçak komutanı yaptı... Ayrıca Paul Tibbets uçağın herhangi bir düşürülmesi durumunda yakalanmamak için intihar hapları da taşımaktaydı. Eğer böyle bir durumda ekipten herhangi birisi bu hapı içmeyi reddederse, onu tabancayla vurma emri, kalkmadan önce kendisine verilmişti. Atom bombasının havada atışa hazır hale getirilmesi (kurulması) ise 15 dakika sürmüştü!
Saat 08.14’te bomba patlamasından sonra göz kamaştırıcı ışığa karşı önlem olarak, polaroid gözlüklerini taktılar. Bir dakika sonra uçağın bomba görevlisi Thomas Ferebee, kentin üzerine bombayı 30 bin 600feet (9.325m) yükseklikten bıraktı. Birden 9 bin pound (4082kg) hafifleyen uçak, yalpalayarak 30 metre tırmandı. 45 saniye sonra atom bombası Hiroşima üzerinde patladı! Bomba yeryüzünden 600 metre yüksekte patlayacak şekilde ayarlanmıştı. Uçak içinde hiç kimse konuşmazken, acayip bir sıcaklıkla birlikte parlak kızıllık, kokpitin alet panelini aydınlattı. Ardından gelen bir şok dalgası, sıcaklıkla birlikte uçağa çarparak ciddi bir şekilde sarstı. Devasa bir siyah mantar bulutu alevlerin ortasından 60 bin feet’e (18.288 metre) çıktı. Altlarında Hiroşima kenti yok oluyordu. Aslında bombanın kesin etkisinin ne olacağı o ana kadar bilinemiyordu...
Uzmanların belirttiğine göre atom bombası patlayınca çok şiddetli sarsıntı dalgası oluşur ve bunun hızı ses süratinden fazladır! Bu yüzden saldırı amaçlı atom bombasının etkisini arttırmak için yerden yüksekte patlatılmıştı. Bu dalga yere çarptıktan sonra tekrar yukarı sıçrar. Böylelikle aşağı-yukarı inip çıkan yeni sarsıcı dalgalar oluşur. Bombanın patladığı yerde hava çok aşırı ısınır (300.000°C), büyük bir hızla genişleyerek basınç azalır, buraya hücum eden soğuk hava şiddetli bir kasırga gücünde yıkıcı etki oluşturur: Şok dalgası ve yıkıcı hava dalgası toplam enerjinin yüzde 50’sini oluşturur. Elbette radyoaktif kirliliğin (kara yağmur, iyonizasyon radyasyonu, artık veya indüklenmiş radyasyon) çok uzun yıllar süren olumsuz etkisi, ölümcüldür…
Devam edecek…